Göçmen İşçilerin Suçluluğu, Asimilasyonu, Uyumu

1950-1960’lardan sonra Avrupa’da çok önemli sosyal bir problem baş gösterdi. Bu problem göçmen işçiler ve onların diğer toplum üyeleri ile olan ilişkileriydi.

Göçmen işçilerin toplum için sorun teşkil etmesinin yanında, aynı zamanda işçilerin yaşamış olduğu problemlerde toplumla ilişkiliydi.

Göçmen işçilerin yaşadığı en büyük iki problem;

-Gittikleri ülkelere uymak
-Geri döndüklerinde yaşadıkları yere uymak

Her göç alan ülkede ya da şehirde benzer nitelikte ayrımlar yaşansa da bu iki türlü uyumun zorluklarını ve neticelerini bize en yakın olan Almancılar üzerinde gördük.1960’lı yıllarda göçen ilk nesil bunun en çok etkisini hissedenlerden. Birçok şehirden göçmen işçi alan Almanya’daki gurbetçiler Avrupa standartlarının hakim olduğu bir şehre uyum sağlamakta zorlandılar. Gelişme aşamasında hala çok fazla eksiği olan Türkiye’den neredeyse % 100 okuma-yazma ve yükseköğrenim oranına sahip Almanya’ya göç ettiler. İnsana verilen değerin farkına vardılar, emeklerini gerektiği şekilde kullandılar ve yaşamış oldukları yere adapte oldular. Ancak tatil için anavatana dönme zamanı geldi.’İnsan yaşadığı yere uyum sağlamalı’ dediler ve bir de anavatana uyum sağladılar. Ancak döndüklerinde her şey onlar için biraz karıştı. Yaşadıkları yere tekrar uyum sağlayamadılar. Yani ne tam Türk ne de tam Alman olabildiler. Asimile oldular.

Uyum sağlama aşamasında toplumdan çok fazla tepki aldılar. Çözümü sadece kendi kültürlerinden olan kişilerle ilişki kurmakta buldular, içlerine kapandılar ve dışa açılmadılar. Onların toplumdan farklı olarak alt gruplar içinde birleşmelerine neden olan, geldikleri ülkede yaşamış oldukları dirençti. Bir çok kısıtlamaya tabi tutulmuşlardı bu sebeple yeni geldikleri yerde tutarsızlık ve saldırganlık gösterme eğiliminde oldular. Suç işlemeseler de, her kötü olayda anıldılar ve etiketlendiler.

Toplum tarafından gösterilen tepkiden dolayı alt gruplarla ayrıldılar ve bir şekilde kendi kültürlerini yaşamaya devam ettiler.

Göçmenlerin Damgalanmasının Nedeni

Her ülkede dışarıdan gelen yeni bir insana tepki duyulabilir.’Öteki’dir çünkü. Farklıdır.
‘Bir market soyuluyor, bir kavga yaşanıyor, yakalanan 10 kişiden 1’i göçmen’.
Haber duyulduğunda ‘göçmenler hırsızdır, kavgacıdır’ çıkarımı yapılıyor. Kişi damgalanıyor ve damgalandıkça suça eğilimi artıyor. Kendi alt grubunu oluşturuyor ve içselleştirdiği normuna göre yaşıyor.

Normsuzluk

Toplumun baskısı ve onları dışlaması nedeniyle kişiler legal yollarla değil illegal yollarla amaçlarına ulaşmayı denediler.

Toplum üyeleri din-dil-alışkanlıklar-kültürel yapılar nedeniyle birbirinden farklı, bu nedenle toplum üyeleri arasında ikileşme oluştu. Bu kültürel çatışmadan göçen her aile bireyi etkilendi zira bireyler içselleştirmiş oldukları alışkanlıklarından vazgeçme durumundaydılar.

Ancak 1. nesil uyum aşamasında çok zorlansa da 2. ve 3. Nesillerde- çocuk ya da torun her kültürel etmeni içselleştirdi ve onayladı.

Suça eğilim-suç düşüncesi 1.nesilde biraz daha yüksek olsa da, 2. ve 3. nesillerde oldukça azaldı. 1.göçen nesil yaşadı ve deneyimledi. Hem kendi içinde hem de ailesinde doğruyu; yapılması ve uyulması gerekeni, yanlışı; yapılmaması gerekeni paylaştı.

Neden

Her ne kadar göçmenlerin suçluluk oranının toplumda yüksek olduğu düşünülse de yapılan istatistik araştırmalar göçmenlerin yerli halka oranla daha az suç işlediğini göstermektedir. Toplum üyelerinin göçmenlere karşı olan tutumları, yanlış inançları, önyargıları, herhangi bir suç sonrasında herkesi birden damgalamaları, dışlamaları, uyum için süre vermemeleri, ırksal ayrımlara maruz bırakmaları, etiketlenmeleri, işçilerin ve göçen diğer insanların toplumdan uzaklaşmasına neden oldu.

Ayrımdan, ayrımcılıktan uzak, her kültürün uyum içinde yaşayabildiği günleri görebilmemiz dileği ile…

Sevgilerimle…