18 Mayıs tarihinde yayınlamış olduğum, Kant'ı şekerli su sanan adamla evlenilir mi yazıma çok yoğun ilgi oldu. Ne zaman gündelik hayat ile ilgili bir yazı yazsam böyle oluyor. Sanırım insanlar müdahale edemedikleri büyük hikaye yerine baskısını üzerlerinde hissettikleri kendi küçük hikayelerinin daha çok nazara verilmesini istiyorlar.
Geçen haftayı dört eş yasal olsun diyen bir "evlilik danışmanının" satırları üzerinden başlatılan suni gündem ile kapattık.
Niye suni gündem diyorum. Türkiye'nin gündemi çok eşlilik değil gençlerin evlenememeleri.
Gençler özelikle genç kızlar neden evlenemiyor? Diyanet İşleri'nde görev yapan S.B.'nin mektubunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü "sahada" olan birisi olarak S.B çok enteresan gözlemlerde bulunuyor. Bu gözlemlerin ortak noktası gençlerin evlenecekleri kişiyi seçerken, kriterlerin değişen sıralaması üzerinde yoğunlaşıyor.
"Kant'ı şekerli su sanan adamla evlenilir mi?" yazınız önemli bir konuya değinmiş gerçekten. Yakın bir arkadaşım, bir tanışma görüşmesinde ilahiyat mezunu bir bey'i Muhammed İkbal'in kader anlayışından haberi olmadığı için eledi. Bu kızımız din felsefesinden yüksek lisans yapıyor ve ısrarla "bir ilahiyatlı Muhammed İkbal'i nasıl bilmez" diyor.
Bir başkası dergi editörlüğü yaptım diyene "Keşkül dergisinde şunları beğeniyorum" deyince karşısındaki "o dergiyi bilmiyorum" demiş ve kızımız "bir dergi editörü Keşkül'ü nasıl bilmez" diye kızarak talibini ilk görüşmede eliyor.
Aslında birbirlerini beğenemiyorlar ve bunlar bahane mi oluyor diye düşünmeden edemiyorum..
Fazla okuma- tahsil, kızların fıtratını bozuyor olabilir mi? Kuracağınız ailenin rızkını nasıl temin edeceksiniz sorusundan önce, ya da eş olmanın anlamı üzerine görüş birliği aramadan önce, en son hangi film, hangi dergi hangi kitabı sormak gerekli mi gerçekten?
Günümüz gençliği, kitaplardan ve sanal âlemden başını kaldırıp insanı göremiyor gibi... Bir insanı okuduğu kitaplardan, seyrettiği filmler üzerinden tanımak mümkün mü?
Bir öğretmen bey yüksek lisans yapan bir genç kıza "iyi yemek yapar mısın" diye sormuş, kız içinden küplere binip, önce bu "sen" ifadesine takıp dışından "evde yemekleri annem yapıyor, benim vaktim olmuyor" diye cevaplamış. İlk görüşmede yemek soran bir adamı ben ne yapayım diyor.
Kim haklı? Böyle insanlar var gerçekten...
Birkaç kere evlenmek durumunda kalan sahabe hanımlar, "cennette hangi eşimiz ile olacağız" diye soruyorlar Resulullah'a.. "Ahlakı en güzel olanı seçeceksiniz" yanıtı ile rahatlıyorlar.
Bu olayı ilk okuduğumda önce "kadınlar ne düşünmüş" diye onları küçümserken buldum kendimi. Biraz daha düşününce baktım ki, cennette bile eş olmak-eşi olmak dışında bir yaşamı kurgulayamıyorlar. Bu çok önemliydi aslında. Erkeklerden böyle bir soru hiç gelmiyor...
Günümüzün erkekleri iyi aşçılık dışında başka hangi kriterler arıyorlar? Evleneceği kızın işinin sözleşmeli mi, kadrolu mu olduğuna yoğunlaşıp tercihini buna göre yapanlar var. Yani kavvam olmak istemeyen ev mesuliyetini evleneceği kadına yüklemek isteyen "modern Müslüman erkekler!" Bir arkadaşım bu niyeti sezince "Ben işimden belki de istifa eder, evde oturabilirim" demiş muhatabının niyetini anlamak üzere.
Beklenildiği gibi, talip kadrolu bir hanım istediği için bir daha görüşmeye gerek bile kalmamış.
S.B.nin mektubu bu minval üzere devam ediyor.
Evlenme yaşının gecikmesi ile modern hayat arasında doğru orantı olduğunu söylemek mümkün.
S.B'nin de dile getirdiği gibi gençlerin evlenememesinin faturası, daha ziyade eğitim görmüş tahsilli kızlara çıkarılıyor.
Tahsilli kızların, tahsil görmemiş kızlara oranla daha zor evlenebildiği doğru. Ancak bunun tahsilli kızların kariyeri ya da muhatabında çok farklı şeyler istemesi ile doğrudan alakalı olmadığını düşünüyorum.
Tahsiline devam etmeyen kızlar söz konusu olduğunda bütün bir muhit o genç kızı evlendirmek için seferber oluyor. Ama tahsilli kızlar söz konusu olduğunda "kendisi bulur" anlayışı ortaya çıkıyor.
Otuz kırk yıl önce gençlerin ailelerinin hilafına "severek evlenmeleri" hoş karşılanmazken bu gün gençlerin evlenecekleri kişileri kendilerinin bulması adı konmamış bir teşvik ile onaylanıyor.
Aileler mesuliyetten kaçarken gençler her görüşmeden sonra "mutlu bir evlilik için kaderim olan kişi bu mu?" endişesini yaşıyor.
Mektupta dile getirilen "eleme yöntemleri" doğru kişiyi bulabilme kriteri olarak değerlendirilebilecek hususlar.
Peki, gençler neden doğru kişiyi bulamıyorlar? Ya da bulduklarını düşündüklerinde, bu düşüncelerinden neden emin olamıyorlar? Emin olanların evlilikleri neden yürümüyor?
Bu soruların cevabını Çarşamba günü birlikte arayalım.
Birlikte arayalım dedim... Öyleyse sizlere yeni asistanımızın e-posta adresini vermem gerekiyor. Adres şöyle: guntulua@yenisafak.com.tr
Konu ile ilgili görüşlerinizi bu adrese yazarsanız sevgili Güntülü Hanım bana ulaştıracaktır. (Evet asistanımızın adı bir şiir dizesi gibi. Babası Nihal Atsız'ın bir romanında geçen kahramandan esinlenerek koymuş bu ismi.)