Genç Kızlara Yönelik Dergiler ve Hayatın Gerçek Yüzü

Genç kızlara yönelik dergiler ışıl ışıl; ama ne kadar gerçek? Uzmanlara göre ergenler, gerçek hayat ile dergilerdeki parıltılı dünyalar arasında sıkışıyor.

AKİSYON DERGİSİ / Tuba Özden Deniz - t.ozden@aksiyon.com.tr - Sayı: 718



Görünüyorum O halde Varım

Genç kızlara yönelik dergiler ışıl ışıl; ama ne kadar gerçek? Uzmanlara göre ergenler, gerçek hayat ile dergilerdeki parıltılı dünyalar arasında sıkışıyor. Gençliğin yeni hayat felsefesini ‘görünüyorum, o halde varım’ diye özetlemek mümkün.

16 yaşındaki Aylin, her ay genç kızlara yönelik yayımlanan ‘Seventeen’ dergisini alıp karıştırıyor. Onu son dönemlerde en çok alakadar eden, ‘ideal’ bir vücuda sahip olmak. Bu sebeple dergide gösterilen egzersizleri de harfi harfine uyguluyor. ‘Mükemmel vücut’ başlığı altındaki teşekkürüne temennisini de iliştirmiş: “Bir senedir dergideki egzersiz hareketlerini yapıyorum. İşe yaradığını fark ettim. Kendime güvenim oldukça arttı. Eğer bir gün konu mankenine ihtiyacınız olursa, mutlaka bu sayfalarda yer almak istiyorum.”

Her ne kadar ‘Kilolarınla da güzel olabilirsin’ diye bölüm açsa da Cosmo Girl’ün ilerleyen sayfalarında da ‘seksi bacaklar fora’ başlığı altında veriliyor egzersiz hareketleri. Ardından sayfalarda sıfır beden mankenler, şuh bakışlarıyla arzı endam ediyor. ‘Dert faslı’ bölümünde kızların ‘hayati’ problemlerinin genellikle erkek arkadaşlarıyla ilgili olduğu dikkat çekiyor. Sualler ona nasıl yaklaşabilirim ya da uzaklaşabilirim mealinde. Sorulara Candan Abla cevap veriyor. Tavsiyeleri işe yaramadığı takdirde yapacak tek şey var: “O zaman daha fazla uğraşmamanı öneririm. İnan hayat sadece ondan ibaret değil.”

Seventeen dergisinin geçen ayki sayısının sürmanşeti, ‘İstediğiniz erkeği elde edeceksiniz!’ Yaz aylarına uyarlanmış çözüm önerileri sıralanıyor bu başlıklar altında. Beraberinde ‘643 ürünle yıldız gibi parlayın!’ başlığı süslüyor kapağı. Bu 643 ürünün bir bölümüyle döşenmiş genç kız fonda tebessüm ediyor. ‘Yaşamayı seviyorum!’ diyen genç kızların dergisi Heygirl’de adrenalin yüksek. ‘Kapak kızı yarışması’nda seçilen, yaşları 14’ten başlayan finalistler topuklu ayakkabıları ve mini etekleriyle, manken ablalarından öğrendikleri duruş, bakış ve gülüşleri sergiliyor. “Erkeklerle nasıl ilişki kurmalısın?”, “Tak takıştır, giy yakıştır”, “A’dan Z’ye güzellik alışverişi”, “En flörtöz tatil programı”, “Yıldız olmak için mi doğdunuz?”, “Erkekim benim”, kıyafetler, kozmetikler ve ünlülerle muhabbetler… Bu başlıklar gençlik dergilerinin hâl-i pürmelalini ortaya koyuyor.

TÜKETİCİ KİMLİĞİNE YATIRIM YAPILIYOR

Sayfaları karıştırdığımızda ne bir kitap tanıtımı ne de herhangi bir yazarla yapılmış bir söyleşi çıkıyor karşımıza. Bütün mevzular giyilecek kıyafetler, örnek alınacak ‘yıldızlar’, benzemesi gereken vücutlar, an ve hazza odaklı bir hayat tasviri… Genç kızların mesajları da ileriye dönük hayallerine dair ipuçları veriyor: Ünlü bir manken, şarkıcı ya da artist, özetle ‘yıldız’ olmak. Cemil Meriç’in “Bir devrin çehresini dergilerde bulursunuz.” sözünü hatırlayınca ister istemez sorguluyoruz. Bu başlıklar dönemin genç kızlarının çehresini ne kadar ifade ediyor? Nasıl bir genç modeline yatırım yapıyor?

İlk cevabı Doç. Dr. Kemal Sayar’dan alıyoruz: “Bu dergiler tüketici kimliğine yatırım yapıyor. Çok derin ve ince düşünmeyen, basit beklentilerin peşinde koşan, içsel arayışı olmayan, yüzeysel bir gençlik imajı çiziyor ve kendi kitlelerini bu yönde yönlendiriyorlar.” Kemal Sayar’a göre bu tür yayınlar bir yandan da endoktrinasyon yapıyor. Yani doktrin aşılıyor; gençliğin nasıl bir şey olduğunun sınırlarını çiziyor. ‘Bu markalara dikkat eder, kız-erkek ilişkilerinde bunu yapar, şu artisti kendine rehber edinirsen gençliğini yaşamış olursun.’ mesajı satır aralarında gizli.

Bütün dünyada esen küreselleşme rüzgârının tezahürleri esasında bu tür yayınlar. Kişileri daha çok tüketici kimliğine sokma çabalarının ürünü. Bir anlamda yüzeysel popüler kültürü gençliğe taşıma çabası. Peki, bu kapitalist benlik gençliğe sirayet ettiğinde nasıl bir manzara çıkacak karşımıza? “Dünya meselelerine ilgi duymayan, ülkesiyle ilgili sorunları düşünmek bile istemeyen fakat Batı’da üretilen popüler kültürün verilerinde mutluluğu arayan, sığ bir gençlik var artık. Bu dergiler bu amaca hizmet ediyor, bahsedilen klonu biraz daha yaymaya, gençleri ahmaklaştırmak, yeryüzü ve ülkeleri ile ilgili taleplerini kısarak onları basit, tüketici, düşünemeyen varlıklar hâline getirmeye hizmet ediyor.” cevabı yine Kemal Sayar’a ait.

Şüphesiz bu süreci 21. yüzyılda tezahür eden ‘kültürel küreselleşme’ ve uydu yayınlarının yaygınlaşmasıyla medya da destekliyor. Genç kızlara yönelik dergiler, bütünün yalnızca bir parçası. Bu etkileşim sürecinde, kültürel enformasyon üretimini elinde bulunduran hâkim ülkelerin ‘kültür kodları’ ve ‘kültür modelleri’nin diğer ülkeleri etkilediği bir gerçek. Medyada yayımlanan kültürel enformasyon ürünleri, çoğunlukla ABD kaynaklı olduğu için ‘hayat alanlarının Amerikanlaşması’ndan söz ediyor İnönü Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Vehbi Bayhan. Ona göre global medyanın özü ile neo-liberal tek ideoloji; reklam, eğlence, bireysizleştirme, boyun eğdirme sürecinden geçen kültür propagandası ile egemen kılınmakta. Müzik ve eğlenceye bulandırılmış yayınlarda, popüler dizi veya yarışmalarda; dayanışma yerine rekabet, paylaşma yerine ne pahasına olursa olsun kazanmak, gerçek yerine görüntü, alçak gönüllülük yerine gösteriş, birlikte iş yapma yerine sınır tanımaz bir bencillik ön plâna çıkarılmakta. Zira neo-liberal küreselciliğin temel değerleri bunlar. Nihayetinde ortaya çıkan genç modelini şu cümlelerle özetliyor Bayhan: “Düşünmeyi, şüphe duymayı ve sorgulamayı var olmanın temel şartı kabul eden modern dünyada, Descartes’ın, üç yüzyıl önce ‘Düşünüyorum, o hâlde varım’ söylemi, postmodern zamanların görsel kültürel dünyasında ‘görünüyorum, o hâlde varım’ ve ‘gözetleniyorum, o hâlde varım’ gerçeğine dönüşmekte.”

EN İYİ OLMAK İSTEYENLERİN DERGİSİ

Günümüz gençliği, okudukları ve gördüklerinin gölgesinde, popüler kültürün etkisiyle, ‘günü yaşamayı’ öneren ‘carpe diem’ felsefesini benimsemiş görünüyor. Esasında nazara verdiğimiz dergiler ve benzerlerinde de bu felsefeye dair mesajlar dikkat çekiyor. Genç kızların ‘günlük’ bunalımlarına dergideki yazar ablalarından ‘ana odaklı’ çözümler geliyor. Seventeen’nin editörü Füsun İstanbullu, derginin okurunun 11 ila 18 yaş arasında değiştiğini söylüyor. İstanbul’da okurlar çok ama Adana’dan Antalya’ya, Trabzon’a kadar ülkenin her yerinde derginin alıcısı var. Füsun İstanbullu’ya göre Seventeen her zaman her ortamda en iyi olmak isteyenlerin dergisi: “En moda aksesuarı o takmalı, en güzel ojeyi o sürmeli ya da en popüler filmi o izlemeli. Böyle yazdığımda sadece trendlerle ilgilenen bir kız gibi görünüyor. Fakat derinine inince yaşıtlarının yaşanmış hikâyelerinden ders almak istiyor. Fast food yese bile hangisinin daha az zararlı olduğunu biliyor. Kısacası hayatında modanın yeri var evet ama sanıldığı gibi bütün hayatı moda değil. Her alanda en iyi ve doğruyu bilme çabasına her zaman sahip.” İstanbullu’nun bu tasviri de başlangıçta çizdiğimiz portreden farklı görünmüyor.

Psikolog Philip Cushman’ın ortaya attığı ‘boş benlik’ kavramı ele aldığımız konuya denk düşüyor. Cushman, Batı dünyasında benliklerin boşaldığına ve bunların tüketim ürünleriyle doldurulmaya çalışıldığına değiniyor. Onun tarif ettiği benlik, çağının yabancılaşma ve parçalanmasına karşı durabilmek için, tüketim malzemeleri, kaloriler, yeni yaşantılar, romantik sevgililer tarafından doldurulmayı arzular. Kemal Sayar’a göre, genç kızlara yönelik bu dergiler de benliğin boşalmasına ve sığlaşmasına sebep oluyor. Çocukları, gençleri daha yaşanabilir bir dünya nasıl olur sorusunun peşine düşmekten çok, “Bu dünyayı nasıl aptalca şeylerle unutur hâle gelirim? Nasıl olur da esaslı soruları sormaktan imtina ederim?” meseleleriyle şekillenen bir hayata endoktrine ediyor.

ŞÖHRETE TAPINMA

Peki, sürekli bu tür dergilerle hayatını şekillendirme çabasındaki bir genç kız ne tür psikolojik sorunlarla karşılaşabilir? Sayar, bu yayınları okuyan kızların yeme bozuklukları yaşayabileceğine değiniyor. Sunulan modelleri rehber alan kızların bir vakit sonra kendi vücutlarıyla aralarının bozulma ihtimali var. Bu gençlerde anoreksiya ya da bulumiya nevroz, aşırı zayıflama görülme ihtimali mevcut. “Bu tür dergiler çok ışıltılı bir dünya sunuyor genç kızlara ve hayatın gerçeklerinden uzaklaştırıyor. Dolayısıyla hayatın gerçekleriyle bu ışıltılı dünya arasında fark olduğunu idrak edemeyenler bir süre sonra kendilerine gösterilen dünyaya inanırlarsa hayal kırıklığı yaşayabilir. Bu da onları azar azar depresyona sürükleyebilir. Böyle bir dünya yok, giyim kuşamdan, şöhretten ibaret.” diyen Sayar, bu yayınlardaki şöhrete tapınma durumunun aşırılığına dikkat çekiyor. Dergilerden birinde karşımıza çıkan ‘Yıldız olmak için mi doğdunuz?’ testi Sayar’ın sözlerine örnek teşkil ediyor.

Sosyolog Vehbi Bayhan da medyada sunulan gösterişli hayatları izleyen gençler ve çocukların o hayat tarzına ulaşacak araçları olmadığı zaman “anomi” yani normsuzluk, anlamsızlık ve güvensizlik ile yabancılaşma yaşadıklarına değiniyor. Kendisine, ailesine ve toplumuna yabancılaşan gençlerde psikolojik ve sosyal hastalıkların görülmesi garip değil. Daha içine kapalı, anti-sosyal, şiddet eğilimli ve isyankâr kişilik yapılarına hizmet ediyor bu yayınlar. Bayhan’a göre bu, toplumun geleceği açısından risk potansiyeli taşımakta.

GENÇLER ÖZGÜR, HER ŞEYİ YAPAR

Davranış Bilimci Fatma Taş bu noktada ailenin önemine dikkat çekiyor. Ona göre yapılması gereken, anne ve babanın belirli sınırları çocuğuyla birlikte çizmesi. Çocuğa bu kurallar dairesinde esneklik tanıyabilmek de önemli. Anne babanın sürekli dışarıdan gözlem yapacağı bu sınırlar içerisindeki zarar veren unsurlar temizlenmeli. Çocuğun doğru yayınlara ulaşmasını sağlamalı ebeveynler: “Güzellik, ün, şan, şöhret başta masum ve çekici görünse de daha sonra çok farklı boyutlara varabilir.” Taş, kendisine çözüm arayışıyla gelenlerde de yayınların gençleri nasıl etkilediğini gözlemlemiş. Geçtiğimiz günlerde kapısını çalan 12 yaşındaki bir kız çocuğunun kadın gibi giyiniyor, duruyor ve konuşuyor olmasını sorguladığında “Başkaları da böyle yapıyor.” cevabını almış. Meslek lisesine giden 15 yaşındaki başka bir danışanından da “Gençler özgür, her şeyi yapar.” cümlesini duymuş.

Fatma Taş, işittiklerini çocukların maruz kaldıkları yayınlarla ilişkilendiriyor. Genç yaştaki danışanlarının çoğundan benzer cümleleri duyan Fatma Hanım’a göre ‘gençlik özgürlüktür’ fikrinin sloganlaştırılmasının sonucu karşılaştığı problemler. ‘Özgürlük ne demek?’ sualini bu gençlere yönelttiğinde aldığı cevaplar yine birbirine yakın: İstediğini yeme içme, dilediği gibi davranma, parayı sınırsızca kullanabilme… Taş’a göre, “Özgürlük eşittir sorumluluk, fikrini çocuklara vermek elzem. Özgürlük, sadece çığırından çıkmış bir şekilde yaşamak değildir.”

Karl Mannheim, 1928’de yayımladığı makalesinde gençliğin bir yandan ‘umud’u bir taraftan da ‘sorunu’ simgelediğini dile getiriyor. Esasında umut ile sorun arasında gençlerin konumunu belirlemede başta aileler olmak üzere medya ve toplumun da ciddi bir katkısı var. Mevzu, ‘Nasıl bir genç modeline yatırım yapılmalı?’ sorusuna doğru ve net cevabı verebilmek. Sözlüklerde dış görünüşüne her şeyden çok önem veren, marka giymeye meraklı, tüketim toplumunun ‘pasif’ bir izleyicisi hatta kölesi olarak tanımlanan ‘tiki’lere mi? Yoksa bilgi ve farkındalık düzeyi yüksek gençliğe mi?


GENÇ KIZLARA YÖNELİK BAZI DERGİLERİN DAĞITIM VE SATIŞ RAKAMLARI

Dağıtım Satış

Hey Girl 27.390 20.000

Go Girl 30.000 19.000

Witch 16.000 10.000

Cosmo Girl 25.000 13.500

Gündem Haberleri

Aile Danışma Merkezleri Yönetmeiği
Gazze'nin tek kanser tedavi hastanesi yakıtı bitince kapandı