On Dokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Alper, kızamıkçık virüsünün bebekte doğumdan sonra kalıcı işitme kaybı, görme kaybı, ciddi kalp anomalileri ve zeka geriliği gibi ağır sorunlara neden olabileceğine dikkat çekti.
Kızamıkçık aşısı ve uygulamaları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Tayfun Alper, Türkiye'de 2006 yılından bu yana kızamıkçık aşı çalışmaları sonucunda 18 yaşın altındaki tüm nüfusun kızamıkçık aşılanmalarının tamamlandığını söyledi. Aşılama ile mevcut nesillerin bebeklerinde 'doğumsal kızamıkçık' tehlikesinin ortadan kalktığını belirten Alper, aynı korunmuşluk durumunun 18-35 yaş anne adaylarını kapsaması için 1 Temmuz -1 Eylül 2009 tarihleri arasında 31 pilot ilde aşı kampanyası yapıldığını hatırlattı.
Kızamıkçık hastalığının önemi hakkında bilgi veren Prof. Dr. Alper, günlük yaşamda önemsiz bir hastalık olan kızamıkçığın sıradan bir soğuk algınlığından daha ağır bir hastalık olmadığını, bir kez geçirildiyse veya aşılama yapılmış ise bir daha hayat boyu tekrar etmeyeceğini, dolayısıyla anne adayının bebeği için doğuştan kızamıkçık tehlikesinin ortadan kalkacağını belirtti.
Daha önce mikropla hiç karşılaşmamış olan bir gebe erken gebelik döneminde hastalığa yakalanması halinde, anne karnındaki bebeği için son derece tehlikeli olacağını ifade eden Alper, "Anne karnındaki bebeğin gelişme çağındaki bazı hücrelerini daha fazla tahrip eden kızamıkçık virüsü bebekte doğumdan sonra kalıcı işitme kaybı, görme kaybı, ciddi kalp anomalileri ve zeka geriliği gibi ağır sorunlara neden olabilir. Zayıflatılmış ama canlı virüs kullanıldığı için bugünkü tıbbi bilgilere göre gebelerde
kızamıkçık aşısı yapılmamalıdır. Aşı yapılmışsa da bir ay gebe kalınmamalıdır. Aşı olunmuşsa kızamıkçığa bağlanabilecek hiçbir anomali izlenmediği için kürtaj gerekli değildir" diye konuştu.
Prof. Dr. Alper, "Bazı anne adaylarının veya ileride anne adayı olabilecek bazı genç bayanların gereksiz korkuları nedeniyle aşıdan çekinmeleri, hem kendi gelecek bebeklerini hem de diğer anne adaylarının doğmamış bebeklerini risk altına atmaktadır" yorumunu yaptı.
Alper, gelişmiş ülkelerde neredeyse yok edilme düzeyine yaklaşmış olan kızamıkçık hastalığının, Türkiye'de azaltılması için yapılan çalışmaların özellikle anne adayları tarafından daha çok benimsenmesi toplum sağlığı açısından önemli olduğuna vurgu yaptı.
Kızamıkçık aşısı ve uygulamaları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Tayfun Alper, Türkiye'de 2006 yılından bu yana kızamıkçık aşı çalışmaları sonucunda 18 yaşın altındaki tüm nüfusun kızamıkçık aşılanmalarının tamamlandığını söyledi. Aşılama ile mevcut nesillerin bebeklerinde 'doğumsal kızamıkçık' tehlikesinin ortadan kalktığını belirten Alper, aynı korunmuşluk durumunun 18-35 yaş anne adaylarını kapsaması için 1 Temmuz -1 Eylül 2009 tarihleri arasında 31 pilot ilde aşı kampanyası yapıldığını hatırlattı.
Kızamıkçık hastalığının önemi hakkında bilgi veren Prof. Dr. Alper, günlük yaşamda önemsiz bir hastalık olan kızamıkçığın sıradan bir soğuk algınlığından daha ağır bir hastalık olmadığını, bir kez geçirildiyse veya aşılama yapılmış ise bir daha hayat boyu tekrar etmeyeceğini, dolayısıyla anne adayının bebeği için doğuştan kızamıkçık tehlikesinin ortadan kalkacağını belirtti.
Daha önce mikropla hiç karşılaşmamış olan bir gebe erken gebelik döneminde hastalığa yakalanması halinde, anne karnındaki bebeği için son derece tehlikeli olacağını ifade eden Alper, "Anne karnındaki bebeğin gelişme çağındaki bazı hücrelerini daha fazla tahrip eden kızamıkçık virüsü bebekte doğumdan sonra kalıcı işitme kaybı, görme kaybı, ciddi kalp anomalileri ve zeka geriliği gibi ağır sorunlara neden olabilir. Zayıflatılmış ama canlı virüs kullanıldığı için bugünkü tıbbi bilgilere göre gebelerde
kızamıkçık aşısı yapılmamalıdır. Aşı yapılmışsa da bir ay gebe kalınmamalıdır. Aşı olunmuşsa kızamıkçığa bağlanabilecek hiçbir anomali izlenmediği için kürtaj gerekli değildir" diye konuştu.
Prof. Dr. Alper, "Bazı anne adaylarının veya ileride anne adayı olabilecek bazı genç bayanların gereksiz korkuları nedeniyle aşıdan çekinmeleri, hem kendi gelecek bebeklerini hem de diğer anne adaylarının doğmamış bebeklerini risk altına atmaktadır" yorumunu yaptı.
Alper, gelişmiş ülkelerde neredeyse yok edilme düzeyine yaklaşmış olan kızamıkçık hastalığının, Türkiye'de azaltılması için yapılan çalışmaların özellikle anne adayları tarafından daha çok benimsenmesi toplum sağlığı açısından önemli olduğuna vurgu yaptı.