Dr. İzeddin Şadan'ı tanır mısınız? Psikanalizm'in Türkiye'deki ilk temsilcilerinden. Üstelik Freud'un, bizzat yanında çalışmış ilk ve tek Türk talebesi.
Kendisinin, C.G. Jung'un hocası da olan İsviçreli psikiyatrist Eugene Bleuler'den (öl. 1939) Şizofreni'yi çevirip yayımladığı tarih: 1929.
Henüz Freud hayatta iken yazdığı ve Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu'nun çıkardığı “Yeni Adam” dergisinde yayımladığı makalelerin tarihi ise 1934.
Makalelerinin başlıkları da şöyle: “Bâtıl İtikatlar ve Freud”, “Ahlak ve Freudizm”, “Çocuğun Ruhu ve Psikanaliz”, “Psikanalize Göre Kadın Ruhu”, “Psikanalize Göre Sanatta Cinsiyet”, “Mistisizme Dair”...
Dr. İzeddin Şadan, Ernest Jones'tan da bir kitap çevirip yayımlamıştır: 'Psikanaliz' (İstanbul, 1941).
“Akliye ve Asabiye Mütehassısı” ünvanıyla imzaladığı ilginç kitaplarından birini ise 1943'te yayımlamış: 'Birsam-ı Saadet'. yani “Mutluluk Hülyası”
Bu eserinde kendi konumunu izah eder:
— “Mensup olduğum psikanaliz mektebinin usulüne tevfikan, işe, çocuğun cinsî tekâmülü ile başlıyorum.”
* * *
Dr. İzeddin Şadan, aynı zamanda şu ünlü Marmara Kıraathanesi'nin de parlak simalarından, yani bir marmaratör. Dolayısıyla kendisi sıkı bir Türk milliyetçisi, hatta Atatürk milliyetçisi.
Dr. Şadan'ı, Freud ve Bleuler çizgisindeki “tababet-i ruhiye” ilkelerine dayanan nev-i şahsına mahsus bir ırkçılığın teorisyeni olarak konumlandırmak pek de yanlış bir tutum olmaz. Böylesi bir ırkçılığın kökeninde —kendi adlandırmasıyla— Çankaya cereyanı da vardır:
— “Ankara'daki bir cereyan, ırkların tetkikiyle ve Türkleri ırk nokta-i nazarından tespitle tarihi incelemeğe başladı. Türk uyanmasının orijinal cephelerinden birisi olan bu görüş daima sönük kaldı veya bazıları tarafından gülünç bir mevkie düşürüldü. Çünkü müspet bir düşünceden doğan 'Çankaya cereyanı' kemkümlerle dikkatini kaybeden bir teşekkül değildi. Bu cereyan insan ırklarının tasnifini yaptıktan sonra bunlar arasında haklı olarak Türk milletinin mensup olduğu ırkı araştırdı ve bunun vasıflarını tespite çalıştı. Bu tedrisat 10 sene millete hâkim oldu ve mektepler, Türk tarihi bahsinde çocuklara 'ırk' mefhumunu ve “Türklerin brakisefal ırktan olduklarını” öğretti. O zamanlar kimse 'ırk' mefhumu ile milliyetçilik yapmanın bir 'hıyanet-i vataniye' olduğunu iddia edemedi. Fakat cereyanı doğuran insanı [1938'de] toprak örttükten sonra, onun fikir sahasındaki görüşlerini kıskananlar sindikleri köşelerden birer birer çıktılar ve “ırkçılığa karşı harscılık” ile yeni bir bayrak altında toplandılar.”
* * *
Şamanların homoseksüel, dolayısıyla nevrotik eğilimlerinden ötürü ve dahî o dönem Türk toplumunun anaerkil yapısından dolayı kadınsılaşan Türklüğün, İslâm'ın babaerkil zihniyeti sayesinde erkekleştiğini savunan Dr. Şadan, Sünnîlik ile Tasavvufu Türk'ün en büyük düşmanları arasına yerleştirmekten çekinmez.
— “Biz Türklere gelince 'İslâmî tasavvuf' tarikiyle aldığımız bu marazî haletde, maalesef Türklerin en eski dini olan Şamanizm'in dahli pek fazladır. Çünkü Şaman, erkek olduğu halde kadın kıyafetine giren ve mef'ul homoseksualiteye kendisini arz eden bir nevrozludur. ('Chamanisme', Encyclopedie Française). Şüphesiz ki 'Cengiz Han' gibi tabiî cinsiyetteki erkek tiplerinin millete hâkim olarak insan tarihinin en 'erkekçe' olan ordu teşekkülünü kurması şamanizmin marazî halinden Türkleri kurtarmıştır. Sonra buna ilâveten de Türk dünyasına İslâm pederşahisinin girmesi bütün nevroz ve cinsî tereddi âmillerini halletmiştir (Kur'an-ı Kerim'de homoseksüaliteye dair kayıt yoktur. Bir yerde ki kanun cürmü tanımaz, o cürüm mevcut değildir.) Şamanizmin halli ve İslâmiyet'in duhulü, iki mühim ruhî zaferdir.”
İzeddin Şadan, bu kadarla kalsa iyi, bazı terim ve temalardan hareketle hem uzun uzun tasavvufun psikanalizini yapıyor, hem de kadınların.
Öyle ki “Kadın, alelıtlak Freud'un gösterdiği gibi bir 'medeniyet düşmanı' ve bir 'gayr-ı içtimaî' mahlûktur” demekten çekinmeyen Dr. Şadan'ın sözleri, pek öyle yenilir yutulur şeylerden değil.
— “Kadının fazla kıymetlendirilmesi” iptidaî devirlerin 'maderşahisine avdet' mihanikiyetinin ['anaerkilliğe dönüş' mekanizmasının] uyandırılması demektir. Halbuki insan cemiyetinin tekâmülü maderşahiden pederşahiye [babaerkilliğe] doğru daimî bir 'kendi kendine iyi olma' vetiresi gösterdiğinden, maderşahiye avdet, 'nevroz' ile aynı mânada oluyor demektir.”
Hitler henüz iktidardayken yazılmış bir kitap 'Birsam-ı Saadet'. Hem de cüretli iddialarla dolu ve bir o kadar da eğlenceli. Psikiyatri tarihimiz açısından ise —kelimenin tam anlamıyla— bir hazine.
“Türk Psikanalizmi”nin tarihini eşelemeye devam edeceğiz.
Not: Dr. İzeddin Şadan'ın, ünlü sanatçı Münir Özkul'un dayısı olduğu rivayet ediliyor. Bu rivayetin doğruluğunu kesinleştirebilmiş değilim.
Yeni Şafak