Gülen Pensilvanya'daki inziva merkezinde, yolsuzluk operasyonu, Hizmet hareketi, Kürt meselesi, Alevilerle ilişkiler, Mavi Marmara ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e gönderdiği mektup konularında sorularımızı yanıtladı.
RÖPORTAJIN VİDEOSU
Fethullah Gülen, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için, "Bir mabeyni hümayun var herhalde zannediyorum çevresinde. Mabeyn, padişahların etrafındaki insanlara deniyordu. Çevresinde zannediyorum meseleleri farklı intikal ettiriyorlar… Bir yönüyle, böyle rahatsız edici şeylere sevk ediyorlar sanıyorum arkadaşı" dedi. Ancak Gülen "İcabında sükût dururuz." diyerek uzlaşmaya açık olduğu mesajını da verdi.
Gülen, Kürt sorununun çözümü için Abdullah Öcalan'la ya da "dağdakilerle" müzakereye karşı olmadığını belirtti.
Cami-Cemevi projesi konusunda "Bunun Türkiye'deki Alevi kardeşlerimizle esasen birlik ve beraberlik adına önemli bir şey olduğuna inandık.
Yanılmış olabiliriz burada, insan her şeyinde yanılabilir." diye konuşan Gülen, Alevilere Diyanet'e tanınan imkânların tanınması gerektiğini vurguladı.
28 Şubat döneminde Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir'e Hizmet okullarının gerekirse devredilebileceğini söylediğini belirten Gülen, aynı teklifi Erdoğan hükümetine de yaptığı söyledi ve "Askerler, Çevik Bir, buna cevabı sevap vermediği gibi. 16-17 sene evvel. Bunlar da cevabı sevap vermediler." dedi.
Gülen, röportajda, 2014 seçimlerindeki olası tutumlarıyla ilgili olarak ise, "Kim hak hukuk karsısında dik duruyorsa, sağlam duruyor ise, kim demokrasiye saygılı ise, çevresi ile iyi geçiniyor ise"- eğer bir şey diyeceksem böyle derim. Onu da diyeyim mi, demeyeyim mi düşüneceğim. Ona oyunuzu verin diyebilirim yani." şeklinde konuştu.
Güney Yıldız: AK Parti hükümeti Hizmet hareketiyle bağlantılı polislere ve savcılara yönelik bir tasfiye hareketi yürüttüğünü ifade ediyor. Bu sizi endişelendiriyor mu? Devlet içindeki bu tasfiyeler hareketinize ne kadar zarar veriyor?
Her yanlışlık bizi rahatsız edebilir. Ama tasfiyeye tabi tuttukları, tayin ettikleri her kişi cemaatten demek doğru değil.
O insanların içinde zannediyorum sosyal demokratlar var, milliyetçiler var, ulusalcılar var. Ve bir de elimizde değil, "sakın, zinhar, bize karşı sempati duymayın, bizim hizmetimizin içinde, hareketimizin içinde görünmeyin diye ilan vermek gibi bir sorumluluğumuz yok.
Sempati duyabilirler. Başka zaman da ifade ettiğim gibi, şimdi bunların sağa sola savurdukları insanların binde birini tanımam. Mübalağa yapmıyorum burada, çünkü Allah bunun hesabını sorar benden.
Sonradan bu ortaya da çıkabilir, bu insanlar, savcısı, hâkimi, emniyetçisi, yerlerine dönmek istedikleri zaman herhalde orijinlerini ortaya koyacaklardır.
"Ben şu çizgide bir insanım, şöyle düşünüyorum" diyeceklerdir. O zaman biz utanmayacağız, belki başkaları utanacak. Burada kurunun yanında yaşın yanması gibi, Türk atasözüdür bu. Zannediyorum onlar da vicdanlarıyla böyle yüz yüze gelince, kendilerini hesaba çekeceklerdir.
'Onların hissiyatına göre, düşüncelerine göre hareket etmemek bir cinayet sayılıyor'
BBC: Hizmet hareketinin yaklaşık 50 yıllık tarihinde yaşadığı en zor dönemin bu dönem olduğu fikrine katılıyor musunuz? Geçmişte Said-i Nursi'nin tek parti döneminde yaşadıklarıyla paralellik görüyor musunuz?
Onların hissiyatına göre, düşüncelerine göre hareket etmemek bir cinayet sayılıyor. Bu bizim kabahatimiz olabilir. Bir de inancım o benim; bu yaşadıklarımızı Cenab-ı Allah'ın bizi cezalandırması şeklinde değerlendiriyorum. Siz Bediuzzaman'dan bahsettiniz; o bir yerde diyor ki 'Ben bunca zaman bana çektirenlerin hikmetini şimdi anlıyorum. Benim suçum Hizmeti Kur'aniyyeyi maddi manevi terakkiyatima alet etmekliğimmiş" der. Oysaki yapılan şeyler sadece Allah rızası için ihlasla yapılmalı. Ve yapılan şeyler insanlığa bir şeyler kazandırmalı. İnsanlık ondan bir şey kazanmalı.
Havada uçmak, suda batmadan gitmek için insan kendisini dine diyanete verirse şayet o da yine ihlasa muhalif bir tavır ve davranış olduğundan dolayı Allah cezalandırır.
Bir ayette denir ki "Sana gelen her iyilik Allah'tandır. Başına gelen her fenalık ise nefsindendir." Dosdoğru bir yolda olduğumuzu söylediğimiz halde, adanmışların yolunda yürüdüğümüzü söylediğimiz halde tam öyle adanmışlara yakışır, yaraşır hareket etmediğimiz için Allah tokatlıyor olabilir bizi. Ama bu onların doğru yaptığı anlamına gelmez. Allah onlara da hesabını sorar bu yaptıklarının.
"Yolsuzluk olduğu muhakkak… kimsenin değiştirmeye gücü yetmez"
BBC: Türkiye'deki yolsuzluk operasyonu ve bunun etrafında yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Neresinden başlayayım bilemiyorum da… Bir yolsuzluk olduğu muhakkak. Bunu herkes kabul ediyor. Eskiden avam-havas derlerdi. Halktan, okumuş insanlara, elite kadar herkes hemen meselenin mahiyetini görüyor, biliyor. Değiştirmeye de kimsenin gücü yetmez.
Fakat bir rahatsızlık vardı herhalde, cemaate karşı bir rahatsızlık vardı. Bu vesile ittihaz edildi. Esas o işi yapan hâkimler ve savcılar sağa sola savruldular.
'Paralel devlet söylemi, yolsuzluğu unutturdu'
O insanlar geriye dönerken herhalde orijinlerini ortaya koyarak döneceklerdir.
Bunların içinde milliyetçilerden insanlar olacaktır, mesela MHP'den insanlar olduğu ortaya çıkacaktır, hâkimden, savcıdan, polisten. Ulusalcılardan insanlar olduğu ortaya çıkacaktır.
Ama meseleyi biraz büyük göstermek, böyle yer yere nüfuz etmiş, her yere sirayet etmiş, tamamen bunların dedikleri gibi, alternatif bir devlet gibi, paralel bir devlet gibi falan, meseleyi gösterme adına, böyle bu savurdukları insanların hepsinin aynı düşünceyi aynı duyguyu paylaştığını iddia ettiler.
'Hareketi olduğundan büyük gösteriyorlar'
Biraz büyük gösterme, biraz kendi tabanlarını koparma, koparmaya çalışma, harekete karşı rahatsızlıklarını, böyle bir fırsat zuhur edince, ortaya çıkınca, değerlendirme gibi bir şey oldu zannediyorum.
Belki onlar da bir gün nadim olup ağlayacaklar buna, pişmanlıklarını ifade edecekler.
Daha önce de başımıza gelen şeylerden dolayı belki yüz tane insan emaille, "Ne olur hakkınızı helal edin, size karşı haksızlık yaptık" dediler.
Askeri dönemlerde de oldu bu, başka yine böyle herkesi vesayetleri altına almak isteyen insanlar tarafından da oldu.
Tarihi tekerrürler devr-ü daimi içinde hep olageldi bunlar, hususiyle yakın zamanda.
Pişman olanlar olacak, sözlerini tashih etmeye çalışacaklar, fakat şu anda mesele bu istikamette gelişiyor. Bir de medyada da yandaş olanlar var, taraftar olanlar var, onlar da bazı meseleleri çarpıtıyorlar.
'Türkiye'ye de kaybettiriyor'
Yine ben buradaydım, Haziran fırtınası diyoruz, 1999 yılıydı, medya aynı şeyi yaptı, 7-8 sene o mahkeme devam etti, ondan sonra beraat alındı. Temyiz de tasdik etti onu.
Bu konuyla alakalı burada bir akademisyen esasen bir kitap hazırladı, yazdı. Hatta benim unuttuğum yerleri bile o çok canlı olarak o kitapta ifade etti. Yani o türlü hadiseler hep olageldi. Bu da onlardan bir tanesi.
Bundan sonra da yine olacağa benzer. Ama bu olan şeyler bir yönüyle Türkiye'ye de kaybettiriyor zannediyorum. Amerika Birleşik Devletleri'nin bakışına, Avrupa Parlamentosu'nun bakışına olumsuz şekilde aksedecektir bunlar.
Çünkü anti-demokratik şeyler yapılıyor. Hukuka aykırı şeyler yapılıyor. Bunu hemen herkes söylüyor şimdilerde.
Ama bu mesele hemen böyle çabuk düzelebilir mi? Yeniden iş rayına oturtulabilir mi?
İnsaflı olmaya bağlı, fakir, ben, birazda rahatsızlığım sebebiyle bu mevzuda, müdafaa sadedinde hiçbir şey söylemedim. Hiç bir şey söylememeye de kararlıyım bu mevzuda.
Belki bazı arkadaşlar sadece hukuki ifade ile tavzihler, tashihler, belki tekzipler yapıyorlar. Kendileri de işin içinde mütalaa edilenler bunu yapıyorlar ama ben o mevzuda bir fikirde bulunmadım, bir mütalaada bulunmadım.
Böyle davranmaya da devam edeceğim. Evet, bir şey konuşmayacağım.
BBC: Hareketinizi "paralel bir devlet" oluşturmakla suçlayan yalnızca Başbakan Erdoğan değil, başka kesimler de bu iddiaları dile getiriyor ve sizin bir çeşit talimatınız olmadıkça yolsuzluk operasyonu gibi bir operasyonun başlamayacağını söylüyorlar.
Bu medyaya da düştü, kendileri de biliyorlar. 8-10 ay evvel Milli İstihbarat haber vermiş. Milli istihbarat, Sayın Başbakan'ın emrinde çalışan bir müsteşarlık, haber vermiş. Bu araştırmalar yapılıyormuş, tespitler yapılmış, şimdiye kadar yapılageldiği şekilde onlar böyle bir operasyonda bulunmuşlar.
Burada bir hususu izah edeyim ben, müsaadenizle.