Okullarda çocukların birbirine yönelttiği bu davranışlara akran zorbalığı deniyor. Okullarda farkedilmeyen ve önemsenmeyen sorunlardan biri. Uzmanlara göre; hem zorba, hem mağdur çocuğa yardım edilmezse, bu durum psikolojik sorunlardan, okuldan ayrılmaya kadar pek çok olumsuz sonuca yol açıyor.
S. K. 10 yaşında. Boyu yaşıtlarından bir hayli kısa. Okulda arkadaşları boyu yüzünden onunla sürekli alay ediyor. “Anaokuluna git” diyen de var, "Cüce" diye dalga
geçen de. Sınıfındaki diğer bazı çocuklar, büyük sınıflardan çocukları da çağırıp S. K’nın önünde etten bir duvar örüyorlar. Kendisini çok çaresiz hissediyor. Geceleri kâbuslar görüyor, ter içinde uyanıyor, okula gitmek istemiyor.
8. sınıf öğrencisi, M. T.’nin hafif düzeyde zihinsel geriliği ve hiperaktivitesi var. Arkadaşları onunla "deli" diye dalga geçiyor. Oyunlarına almıyor, dışlıyorlar. Okul yönetimi sürekli annesini arayıp “Gelin çocuğunuzu alın” diyor. Bugüne kadar üç okul değiştirdi. Hep aynı dışlanmayı yaşadı. Bu yüzden içine kapanık, sosyal ilişkileri zayıf bir çocuk.
U. A. aşırı kilolu bir ilkokul öğrencisi, arkadaşları sürekli onunla alay ediyor. En son tuvalete girmesini engellediler ve hatta kafasını tuvalete sokmak istediler. Ellerinden, ağlayarak kurtuldu.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Okullarda sık karşılaşılan sorunlardan biri akran zorbalığı. Yani çocukların birbirini üzmek, korkutmak için yaptığı sürekli ve kasıtlı olan davranışlar. Zorbalığın üç türü var. Bir kişi hakkında dedikodu yapma, onu konuşmalardan, oyunlardan dışlama yani psikolojik ve duygusal zorbalık. İsim takma, tehdit etme gibi davranışların yapıldığı sözel zorbalık ve itme, vurma gibi fiziksel zorbalık türleri var.
Zorbalık okul terkine sebep olabiliyor
Al Jazeera Türk'ten Umay Aktaş Salman'ın haberine göre, akran zorbalığı ile ilgili veri bulmak zor. Bu alanda kapsamlı bir durum tespiti yok. Var olan rakamların pek çoğu geçmiş yıllara ait. Ancak uzmanlara göre, akran zorbalığı çok yaygın bir sorun. Bu durum akademik başarının düşmesine, okul devamsızlığına, hatta okul terkine kadar varan sonuçlar doğruyor. Ayrıca engellenmezse hem
zorba, hem de zorbalık kurbanı çocukların ileriki yaşamlarında psikolojik sorunları kalıcı olabiliyor.
Çocuklarla oyun terapisi yapan Uzman Psikolog Ayben Ertem, akran zorbalığı nedeniyle başvuran çocukların yanı sıra, başka nedenlerle gelen her çocuğun hikâyesinin içinde akran zorbalığı olduğunu söylüyor. Genelde farklılığı olan çocukların akran zorbalığına mâruz kaldığını anlatan Ertem, zorbalığı yaşayan çocukların da kimi zaman zorbalık (kurban zorba) yapabildiğini, bunun ikili yaşandığını belirtiyor.
Ertem, zorba ve kurban çocukların özelliklerini şöyle anlatıyor:
"Zorbalığın altındaki nedenler genelde, anne baba arasındaki çatışma ya da ayrı olmaları, çocuğun duygusal anlamda sıkıntı yaşaması, empati kuramaması oluyor. Çocuk 'sevilmiyorum' duygusu yaşıyor. Fark edilme isteği duyuyor, dikkat çekmek istiyor. Aslında zorba çocuk da, mağdur çocuk da kendini dışlanmış ve sevilmiyor hissediyor. Zorba etrafına birilerini toplamış olabilir ama o da yalnız. Sevildiğini, onunla ilgilenildiğini hissetmeli. Zorba çocuklar kavgadan, gürültüden besleniyor. Başka türlü iletişimi öğrenmemiş oluyor genelde. Doğru iletişimi öğrenmeye ihtiyacı var. Neden böyle davranıyor sorusunun cevabını bulmak gerekiyor? Mağdur çocuklar ise genellikle hassas, sosyal içe dönüklüğü olan, utangaç, farklı düşünen, farklı davranan, insanlara ya da durumlara karşı farklı reaksiyonlar gösterebilen çocuklar olabilirler. Daha pasif olabilir, kontrolde olmak yerine başkalarının kontrolde olmasına seslerini çıkarmayabilirler. Ayrıca endişeli ve biraz depresif olabilirler."
Ertem, hem zorba çocuğa hem de kurban çocuğa yardım etmek gerektiğini, yardım edilmediği takdirde hayatı boyunca sıkıntılar yaşabileceğine dikkat çekiyor:
"Erkek çocuklar kızlara oranla fiziksel ve psikolojik olarak daha fazla zorbalığa maruz kalıyorlar. Zorbalık mağduru olan çocuk yardım almazsa içine kapanık, öz güveni düşük bir çocuk olur. Sosyalleşmede zorluk yaşar. Kimi zaman mağdur da şiddete yöneliyor çünkü içindeki öfke iyileştirilmezse o da aynı şeyi yapmaya başlıyabiliyor. Amerika'da yapılan araştırmalara göre zorbalık yapan çocukların, herhangi bir yardım almazlarsa 24 yaşına gelene kadar diğer çocuklara nazaran yüzde 60 daha fazla suça karışma riskleri var. Yetişkin olduğunda da diğerlerine kıyasla 5 kat daha fazla siciline işlenmiş suç görülme olasılığı var. Ulusal iş güvenliği ve sağlık idaresine göre iş yerindeki zorbalıklardan dolayı her sene 3 milyar dolar işgücü kaybı yaşanıyor ve her yıl 19 milyar dolar da istihdâmda kayıp oluyor. Çocukken yardım etmek, ileride yetişkin olduğunda kendine, çevresine, işverene ve topluma zarar vermesini de engelleyecek."
"Öğretmenler sorunu anlamak yerine çocuğunuzu alın diyor"
Okullarda akran zorbalığına dair farkındalığın olduğunu söylemek ise zor. Anaokulundan itibaren hafif düzey zihinsel geriliği ve hiperaktivitesi olduğu için ‘deli’ diye dalga geçilen çocuğun annesi P.T, hem okul yönetiminin, hem öğretmenlerin oğlunu anlamak, dışlanmasını engellemek yerine, sorunu derinleştirdiklerini anlatıyor:
"Öğretmenler bu konu hakkında uzman bir şekilde yaklaşmıyor. Öğretmenlerin tek yaptığı, çocuk bir şey yaptığında veliye şikayet etmek. Çözüm aramak, altındaki sebepleri aramak yok. “Bugün bunu yaptı, gelin alın” diye beni haftada iki üç kere okula çağırıyorlar. Günün ortasında çocuğumu alıyorum okuldan. Oğlum hem rehabilitasyona gidiyor hem de özel bir kurumdan destek alıyor. Ancak okuldan destek görmediği için ilerleme zor oluyor. Sorunlar oğlumdan kaynaklanıyor görünüyor. Ancak arkadaşlarının tavrı, dışlanması onu hırçınlaştırıyor. Çocuklar onu oyuna dahil etmek için tehditle istemediği şeyleri yaptırıyor. O da kabul görmek için yapıyor. Sonra sorun çıkartan o olarak kalıyor. Öğretmenlere, akran zorbalığı ile ilgili, özel gereksinimli çocuklara dair eğitimler verilmeli. Eksikleri çok fazla."
"Çocuktur yapar yaklaşımı yanlış"
Uzman Psikolog Ertem, akran zorbalığının çözümü için okuldaki öğretmenlerin, yöneticilerin, diğer çocukların ailelerinin yaklaşımının çok önemli olduğunu vurguluyor. Ertem, terapi yaptığı çocukların öğretmenleri ile de görüştüğünü belirterek "Zorbalık kelime olarak ağır bulunuyor. ‘Çocuktur yapar’, ‘Çocukların kendi arasında ufak sorunlar, barışılırlar’ diye düşünülüyor. Bu çok yanlış bakış açısı" diye konuşuyor.
"Eğitimcilere zorbalığın ne olduğu ve nasıl baş edecekleri öğretilmeli"
Ertem, öğretmenlerin çoğu ve okul idarelerinin, zorbalığı yapanı da, kurban öğrenciyi de kazanmaya yönelik bir şey yapmadığını savunuyor:
"Anne babayı da işin içine dâhil edip çocukları terapi ile bir yere kadar değiştiyorsunuz. Öğretmenlerin de telefonunu alıp konuşuyorum ama okul bacağı hep bir taraftan eksik kalıyor. Her şeyden önce okulların zorbalıkla ile ilgili farkındalıkları yok. İsim takmanın da zorbalık olduğu bilinmiyorlar. Önce okullara zorbalığı anlatmak gerekiyor. Ondan sonra öğretmenler bu çocuk zorbalık yapıyor ya da zorbalığa maruz kalıyor diye fark edebilir. Sonra bu durumla nasıl baş edeceğini öğrenmesi gerekiyor. Öğretmenin davranışı çok önemli. Örneğin, çocukla dalga geçilmesine kayıtsız ise, ya da kendi de sınıf içinde çocuğu rencide ediyorsa yapılanı meşrulaştırır. Öğretmenden duyduğunu normalleştirir çocuk. Anne baba da öyledir. Bu sorunun çözümü okul, aile ve uzman olmak üzere üç ayaklı. Bazı okulların farkındalık ve nasıl baş edileceği ile ilgili çalışmaları oluyor. Ancak bu Milli Eğitim Bakanlığı’nın topyekün olarak yapması gereken de bir şey."
Kaynak: http://www.mynet.com