Facebookta ki Irkçı Paylaşımlar

Tarık Muzaffer

İçimde korku ve dehşet var. Türkiye’nin yarını konusunda ister istemez endişeleniyorum. Yükselen etnik ayrışma bu güzel coğrafyada sıkıntılı günleri gözler önüne seriyor. Bu yaz 45 gün Doğu Anadolu’da kalma imkanı buldum. Yükselen ırkçı Türkçülük söylemi Kürtler arasında da Kürt olma duyarlılığını tetiklemiş. Bu duyarlılıkla kalmayıp Anti Türkçü bir duruşa doğru ilerliyor. Bölgede bir çok insan Türk – Kürt kardeşliği anlayışının bir aldatmaca olduğu düşüncesinde gittikçe mutabakat sağlıyor. Ümmet olgusuna siyasi bir söylem gözüyle bakıp din olgusunun üreteceği çözümlerde askıya alınacak gibi görünüyor. Türk etnik algısındaki sivrileşmeyi görmek için sokak ve internet paylaşım platformlarına bakmak bazen fazlasıyla veri sağlıyor. Kürt açılımının geçtiği paylaşımlarda İslamcısından ulusalcısına, göçmeninden yerlisine kadar küfür ve hakaret içeren paylaşımlarda ciddiye alınacak kadar bir mutabakat var. Aynı zamanda paylaşımı gören Kürtler arasında Türk düşmanlığını kışkırtacak içerikler paylaşılıyor.

Irkçı Mastürbasyon

Sorun ülkenin geleceği olmaktan çıkarak mutsuz bir kitlenin politik bir konu etrafında etnisiteyi esas alarak, siyasal bir mastürbasyona duyduğu ihtiyacın bilinçaltındaki rezervleridir. Evet mutsuz bir kitle var. İnsanlar mutsuzluğunu politik bir arenada sözel saldırganlığa başvurarak giderme eğilimi içindeler. Facebook’ta ki tüm paylaşımların tartışma zeminini sözel saldırganlığa dönüştüren esas çizgisi “Ne mutlu Türküm diyene” anlayışıyla start alıyor. Bu anlayış Kendinizi Kürt olarak ifade ediyorsanız mutluluk hakkınızın olamayacağı düşüncesini sözlü bir saldırganlıkla dikte etmeye çalışıyor. Bu da Karşıt milliyetçiliği ırkçı bir söylem temeline taşıyor. Anlaşılır bir ifadeyle dijital bir ortamda sanal bir savaş başlamış.

Türk Irkçılığı Kürt ırkçılığını provake ederek ayrılmanın ve ayrışmanın temelini sözde vatanseverlik anlayışıyla atıyor. Irkçı söylem barındıran mail gruplarına günde binlerce insan üye oluyor. Bazı grupların sayısı 500 binlerle ifade ediliyor. Şu an görünürde bu dijital örgütlenmenin önüne geçecek bir güç yok. Küfür ve hakaretler aleni bir şekilde yayılıyor. Buna dur diyebilecek bir güç var oda sosyal paylaşım platformlarında ki  içerik onayına müdahale edebilecek moderatörlerdir. Ancak işin vahim olan kısmı moderatörlerinde bu savaşta taraf olmalarıdır. Mesela facebookta küfür, ırkçı söylem ve sözel saldırganlık içerik ihlalidir. Ancak bu tür içeriklerde facebook sahipleri bir çok kişi tarafından uyarılmasına rağmen gözle görünür bir sonuç alınamamıştır. Burada ortaya çıkan sonuç şunu gösteriyor: Facebook’un Türkçe servisinde ki şikayetleri değerlendiren moderatörler de bu savaşta taraf olmuşlar. Sonuç iyi görünmüyor.

Büyük bir İslam düşünürü der ki; “Fünunu medeniyete galabe icbar ile değil ikna ile olur” Evet bu ülkede birlik ve beraberlik karşıt milliyetçiliği tetikleyerek değil vatandaşlık hukukuyla bu ülkeye bağlı insanları ikna etmekle olur. Türk solu dergisinin bugünlerde yaptığı bir eylemde bir dövize şunlar yazılmış: “Dağa çıkanı da, dağa çıkaranı da ve dağdan indireni de asacağız” Bu düşüncenin kimseyi asamayacağı gerçeği -yada asmanın o kadar kolay olamayacağı- ortadayken birkaç kontrolsüz zihnin ortalığı provake etmeyi amaçlamasından başka bir tepki ifade etmez. Bu düşünce “Dağdan ineni asamayacağı gibi dağ kışkırtıcılığı yapma rezervine sahiptir”

Son olarak “Ne Mutlu Türküm Diyene” söylemi “Ne Mutlu Kürdüm Diyene” söylemini doğuran bir işleve sahipse yapıcılık ve yıkıcılık zemininde yaşananları siz değerli okuyuculara bırakıyorum.