Gazete Habertürk - HT Magazin - Ceyda Erenoğlu
Sonrası mutsuz beraberlikler, boşanmalar ya da aynı evi paylaşan yabancılar... Oysa her şeyin olduğu gibi insan ruhunu anlamanın ve çiftler arasındaki sorunları aşmanın da yolları var. Yeter ki isteyelimve deneyelim. Davranış Bilimleri Enstitüsü'nden Klinik Psikolog
Eda Arduman, çiftlere “Ne oldu bize?” dedirten örneklerden yola çıkarak, evlilikteki sorunları ve bu sorunları aşma yollarını anlattı.
FARKLILIKLAR ÇEKİYOR
İlk örneğimiz; Süheyla ile Ercan’ın hikayesi... Süheyla varlıklı bir ailenin güzel kızı, Ercan ise sporcu, yakışıklı ve hırslı bir yöneticiydi. İlk görüşte aşktı onlarınki... Ercan Süheyla'nın güzelliğine ve alışkanlıklarına hayrandı. Süheyla'nın zevki, bilgisi, sosyal çevresi büyülemişti genç adamı. Etkilendiği şeylerden biri de, cömertliğiydi. Zar zor kazanılan paraları ne kadar da rahat paylaşıyordu herkesle... Süheyla ise Ercan'ın dürüstlüğüne ve çalışma hırsına bayılıyordu. En çok etkilendiği ise; onun kendisini çok sevmesiydi. Bir erkekten ilk kez bu kadar çok saygı görüyordu. Ailesinin erkekleri güce tapardı, kadına saygı duyulmayan bir ortamda büyümüştü. Onlara göre; erkek para kazanır kadın ise harcardı. Süheyla, Ercan'ın kendisine duyduğu saygıdan bu nedenle bu kadar etkilenmişti.
SADECE AŞK YETERLİ DEĞİL
Tanıştıktan sekiz ay sonra evlendiler. İlk günler rüya gibi geçti. Çokmutluydular. Ama bir süre sonra sorunlar başladı. Geçmişte Süheyla'da çok beğendiği özellikler, Ercan’a batmaya başladı. Hayran olduğu kadını, "Çok şımarık ve hayatın gerçeklerinden kopuk yaşıyorsun" diyerek suçlamaya başladı. Ercan'ın hayranlığını kaybeden Süheyla öyle çok üzüldü ki; kocasına saldırganlıkla karşılık verir oldu. Görgüsüz ve cimri gibi kelimeler ağzından neredeyse her an çıkmaya başladı. Yüksek tansiyonlu kavgaların çokluğu sonucunda soğuk savaşlar başladı. İkisinden birinin bir dış ilişki yaşaması sonucu, evlilikleri, birinci yılın sonunda boşanmayla noktalandı. "Aşk, samanlığı seyran hale dönüştürebilir ama uzun bir hayat yolculuğunda insanları bir arada tutmaya yetmeyebilir" diyor Eda Arduman. Ercan ve Süheyla'nın ilişkisine dair gözlemlerini ise şu sözlerle açıklıyor: “Çiftler ilişkilerinin başında beyin tarafından salgılanan uyarıcıların etkisinde bir yabancıya tutku ve aşk duyabilir. Ona, her beklentiyi yükleyebilir. Yabancının bu beklentileri karşılamıyor olması hiç önemli değildir. Çünkü zihninizde ona olan aşkınızla sevgilinizi değiştireceğinizi düşünürsünüz. Ancak bu haz dolu alacakaranlık dönemi sonsuza dek sürmez. Bireylerin asıl yüzleri, birbirlerine hayal kırıklıkları yaşatmaya başladıkları zamanlarda ortaya çıkar. Eğer Süheyla ve Ercan hayal kırıklıklarını birbirleriyle paylaşabilselerdi, ilişkiyi koparan son olaylarmeydana gelmeyebilirdi.”
BİRLİKTE AMA AYRI İKİ YABANCI
Remzi ve Sevgi, 15 yıldır evliydi. Severek evlenen çift, Remzi’nin işlerinin iyiye gitmesiyle zenginleşti. Remzi dış dünyayı seviyor, gezmek istiyordu. Eşi ona eşlik etmeyince, sevdiği şeyleri tek başına yapar oldu. Karısıyla arasınamesafe koyma konusunda, kendini haklı buluyordu. Sevgi ise kocasının davranışları yüzünden kendine güvenini yitirerek, eşi ile arasına soğuk duvarlar örüyordu. Evlilikleri, yaşadıkları ayrı hayatlar yüzünden uçurumun kıyısına doğru sürükleniyordu. Yabancılaşma nedeniyle çatırdayan bu evlilikte, neyseki duyarlı davranılarak tehlikeden dönüldü.
KARŞILIKLI ŞEFKAT VE ANLAYIŞGEREKİYOR
Eda Arduman ilişkiyi toparlayıcı olanın Remzi olduğunu ve onun attığı adıma kayıtsız kalmayan Sevgi'nin, hatasını kavrayarak özgüvenini yeniden kazandığını belirtiyor. Bu çift, Remzi’nin “Keşfetme arzumu evliliğimize tehdit olarak algılama” demesi ve Sevgi’nin de soğukluğunun sebebinin güvensizlik olduğunu itiraf etmesi sonucu birbirlerin daha şefkatli davranmaya başlamış.
ORTAK NOKTADA BULUŞMAK ŞART
Ali ile Banu, yedi yıllık evli. İş hayatı ve çocuklar derken, yoğun bir temponun içinde bulmuşlar kendilerini. Çiftimiz her sabah işe gitmek için aynı saatlerde kalkıyor ve aynı banyoyu kullanıyor. Biri makyaj yaparken, diğeri duş alıyor. Duşu sıcak suyla yapan Ali, her seferinde aynanın buğulanmasına neden oluyor. Banu'nun makyajı akıyor ve taraflardan birinin sinirleri ciddi şekilde bozulmaya başlıyor. Bu esnada işin içine çocukları giydirmek ve kahvaltıyı hazırlamak gibi konular da girince; stresin dozu artıyor. Ardından, önemsiz görünen bir nedenle gelsin kavgalar...
KONUŞARAK ANLAŞMAK LAZIM
Acaba sorun aynanın buğusu mu yoksa paylaşılamayan ve anlaşılamayan şeylerin varlığı mı? Eda Arduman'a göre; eğer iki taraf da görüşlerini birbiriyle paylaşırsa, birikim olmaz. Belki kalkış saatlerini ayırırlar, farklı banyolar kullanırlar ya da biri banyodayken diğeri makyajını ayna olan bir başka yerde yapar. Bunlar, sihirli sonuçlar verir. Ama eğer iki taraf da alışkanlıklarından vazgeçmezse, evlilik çıkmaza girer.