Evlilik terapisi ile ilgili birtakım yanlış inançlar vardır ve bu inançlar sebebiyle yardım almaktan kaçınan çiftler olduğu gibi, yardım almaya gelen bazı çiftlerde de aşılması gereken dirençler oluşabilmektedir. Aşağıda çift terapisi ile ilgili yanlış inançlar anlatılmaktadır.
Terapist bir yargıç değildir
Evliliklerinde hatayı sürekli karşı tarafta arama ve evliliklerindeki hoşnutsuzluk ile ilgili en fazla kabahatli tarafı araştırma ile meşgul olan çiftler, terapisti 'yargıç' olarak en fazla düşünenlerdir. Terapistin fonksiyonunun, ilişkilerinin varolan durumundan hangisinin sorumlu olduğunu yargılamak olduğuna inanabilirler. İlişkilerindeki çatışmalardan bireysel anlamda kendi rollerini görmek ile hiç ilgileri yoktur.
Oysa, kimse ilişkide 'günah keçisi' değildir. Terapide 'suç' ve 'suçlu' aranmaz. Terapistin rolü yargıçlık, hakemlik, aracılık, avukatlık değil, çiftlerden her ikisinin ihtiyaçlarını ve pozisyonlarını psikolojik olarak anlayan kişidir.
Tanı ölümcül mü?
Genellikle çiftler terapiye, bir doktora gidip, amansız bir hastalıkları olduğunu duymayı beklemeye benzer şekilde korku ve kötü bir önsezi ile başlarlar. Çiftler, bazen evliliğin sıkıntılı olduğunu itiraf etmeyi ilişkinin yardım edilemez ve onarılamaz olduğunu kabul etmekle eş sayarlar.
Ayrıca benliklerinin sergilenmesinden, terapistin birey ve çift olarak ikisinin vahim kusurlarını açığa çıkartmasından da korkarlar. Bu endişelerinin altında yatan mitler, "Mükemmel olmalıyız. kendi problemlerimizi çözmeye muktedir olmalıyız. Çift terapisi yardım edemez, başarısızlığın kabuludür," şeklindedir.
Bu tür inançlara sahip olan çiftler, zamanında terapotik yardım almaya gönülsüz olabilir ve terapiye eşlerden birinin halihazırda evliliğe son vermeye karar verdiği, dönüşsüz bir noktadan sonra girebilirler. Böylece inanç, kendini gerçekleştiren bir kehanet olur.
Eşin iyileştirilmesi miti(Sorun bende değil onda)
Terapist, "Doktor benim eşimi düzeltecek" rolü ile de karşılaşabilir. Böyle bir kişi, evlilik sıkıntılarının tek nedenini eşinde görür. Kişi, terapiye "Doktor onu düzelt!" hükmü ile girer. Anne-babalar da çocuklarını terapiye aynı beklentiyle getirebilir.
Böylesi vakalarda terapistler, kendilerinin diğerini memnun etmek için bir partneri "düzelttikleri" mitini yok etmeye odaklanmalı ve durumlarında her ikisinin de payı olduğunu görmek üzere eğitmelidir. Böyle yaparak terapistler aynı zamanda çifti, terapinin ne yapabileceği ve neyi başaramayacağı konusunda eğitmiş olurlar. Birçok çift, her ne kadar başta hayal kırıklığına uğrasa da, terapistin rehberliği altında kendi ilişkilerini "düzeltme" görevi için kalır.
İletişimin üstünlüğü
Çiftler, çift terapisinin ana fonksiyonunun, "iletişim" problemlerinin temizlenmesi olduğuna inanmaya eğilimlidir. Terapistler, danışanlarına "Ben" ifadeleri kullanmayı, eşit zaman tanımayı, isteklerini daha kısa ve kendini hissettiren şekilde ifade etmeyi öğretir- hepsi yararlı iletişim becerileridir. Bununla birlikte ne kadar yararlı olursa olsunlar böylesi becerileri öğretmek, çift terapisinin tek ve temel fonksiyonu değildir.
Çiftlerin iletişim yöntemleri, problemlerini ele alma biçimlerini olumsuz yönde etkiler fakat çift terapisi, en azından eşit şekilde anlaşmazlıklarının ve çatışmalarının içeriği ile de ilgilenmelidir.
Çift terapisi evlilik karşıtıdır
Çiftler, doğru ya da yanlış olarak, "çift terapistlerinin, evlilik yıkma mesleğini icra ettikleri" mitine inanarak terapotik yardım aramaya gönülsüz olabilirler. Boşanmalarının sayısındaki artışa, çift terapistlerinin sayısındaki çarpıcı artışın tedadüf etmesi bu miti beslemeye yardım etmiş olabilir.
Çiftin terapisinin başında terapistin, evlilik ve boşanma konusundaki pozisyonunu ifade etmesi önemlidir, böylesi önemli kararlar çifte aittir, terapistin rolü onları ayırmaya değil kendilerine yardım etmeleri konusunda yardıma adanmıştır.