Evlilik Terapisi Enstitülerinin İşlevleri

MİHA Haber Ajansından Hatice Deniz, Psikoterapist Erhan Özden ile Evlilik Terapileri ensititüleri hakkında konuştu.

Hatice Deniz / MİHA


Son zamanlarda "Evlilik terapistine gidelim" cümlesini çok sık duyar olduk. Dizilerde, filmlerde çokça karşılaşıtığımız bu ifade gerçek hayatta da aynı şekilde mi işliyor

Boşanmaların artması, evlilik süresi ortalamalarının düşmesi, çiftler arasında şiddetli çatışmaların olması bu terapi enstitülerini daha da önemli kılıyor. Sadece tedavi değil, aynı zamanda bir araştırma merkezi olan bu enstitülerle ve yaptıkları araştırmalarla ilgili merak edilenleri Psikoterapist Erhan Özden’e sorduk.

Açmış olduğunuz terapi merkezi için herhangi bir talep var mıydı?

Evet, vardı. Dünyada evliliği araştıran kurumlar var ama Türkiye’de böyle bir kurum yoktu. Bu evlilik terapisi enstitüsünde, başka vakalarla ilgilenemeyecek kadar yoğunuz aslında.

Bu yoğunluk evlilik sorunlarıyla paralel mi?

Boşanma oranlarında çok hızlı bir ivme var. Bu sürecin ileriki dönemlerde ne olacağı konusu da aslında bir soru işareti. Türkiye’nin Batı’ya eklemlenmesi sürecinde, evlilikler kadar boşanma istatistikleri de Batı’dakilerle benzer durumda. Amerika’da her üç çiftten ancak birinin evliliği yürüyor.

Türkiye’nin diğer ülkelere göre oranları ne durumda?

Batı’nın evlilik konusundaki istatistikleri az önce belirttiğim gibi. Doğu’da ise durum daha farklı. Aslında yara almış ve çok kan kaybetmiş bir evlilik vardır ama boşanma imkansız görünür. Bizim doğumuzda da bu anlayış aynı. “Kol kırılır yen içinde kalır anlayışı” yeni yeni aşılmaya başlandı. Ülkemizde evlilik bir mahremiyet konusu. Yalnız bu sorun susarak aşılacak bir sorun değil. Sorunları çözmek için mücadele edilirse kötü giden bir evlilik kader olmaktan çıkabilir.

Çözüm arayanlar bu terapi merkezleriyle nasıl bir sonuca ulaştılar?

Arkamızda Bakırköy Adalet Sarayı var. Adliyeye boşanma davası açmaya giderken bizi görüp danışan bir çiftimiz var. Bu terapi merkezi aracılığıyla sorunlarını aştılar. Bu sorunlarını aşmalarını sağlayan şey sihirli değnek değil: aradıkları çözümü  bulmaları. Evlilik kolay ve bir anda gerçekleşen bir kurum değil. Öncesinde ve sonrasında adım adım işlenmesi, tasarlanması gereken bir kurum. Ama insanlar bir anda kendilerini bu kurumun içinde buluyorlar. Savunmasız kalıyorlar, şaşırıyorlar. Öncelikle birbirlerinin metabolizmasını, kimyalarını tanımalılar. Evlilik nasıl bir yaşam tarzı, öğrenilmesi gerekiyor. Evlilikte çeşitli gerekçelerle çiftler birbirine uzak düşebilir. Biz bilinçaltındaki, insanın iç dünyasındaki toz bulutunun altında yatan bazı sebepleri su yüzüne çıkarıyoruz. O sorunların aslında önemsiz sayılabilecek şeyler olduğunu gösterdiğimizde bize söyledikleri  şu oluyor: “Hiç böyle düşünmemiştik!”

“Erkekler sorunların üstünü örtmeye çalışır, kadınlar ise ortaya çıkarmaya”

Size başvurularda erkekler mi yoksa kadınlar mı çoğunlukta?

Erkekler bu tür konularda kadınlardan daha çekingen yaklaşıyor. Yüzde 75 kadın başvurusu ağırlıklı, ama erkeklerin oranları yaklaşık yüzde 25 oranında. Erkeklerin iletişim tarzı, sorunları kendi içinde çözmeye çalışmaktır. Erkeğin sorunların üstünü örtmeye çalışan bir yapısı varken kadınların sorunları ortaya çıkarma gibi bir yapısı vardır. Erkek, eşiyle olan ilişkisini başkasına anlatmakta çekinebilir. Onun bakış açısına göre bu çok rahatsız edicidir, ama kadına göre bu paylaşılması gereken bir konu.

Kadınla erkeğin evlilikteki rolleri neler?

En ağırlıklı rol kadına aittir, çünkü duygusal dengelenmeyi sağlar. Sosyal zekaları da erkeklere oranla daha yüksektir aslında. Bize tedaviye gelirken ilk adımı kadınlar atıyor. Özellikle çalışan kadınların durumu daha  farklı. Çünkü “ ev, annelik eş ve iş” gibi bir çatışması var. Bu çatışma kadının duruşuna da yansır. Bu yüzden erkeklerin, çoğu zaman çalışan kadınla açmazları vardır. Rol değişiminden kaynaklı sorunlar vardır. Erkek çalışan kadın üzerindeki iktidarını kaybettiğini düşünebilir. Kadının açmazları erkeği de etkileyebilir.

Rol çatışmasının yanı sıra cinsel problemlerin boyutu nedir?

Cinsellik evliliğin sahnesi gibidir. Evlilik sorunlarının büyük bir kısmı cinsellikten kaynaklanabilir. Vajinüsmus, erken boşalma, iktidarsızlık gibi sorunlar olduğundan yıllarca eşiyle cinsel ilişki yaşayamamış çiftler oluyor. Ya da cinsel ilişki gerçekleştiği halde mutlu olamayan zevk almayan acı çeken kadınlar da var. Hiç orgazm yaşayamamış insanlar vardır. Bir süre sonra cinsel ilişki insanın sırtına külfet oluyor. Bu şartlarda  bir evliliği yürütmek hiç de kolay değildir. Çiftler arasında ne yaşanıyorsa bu mutlaka cinsel hayata da yansır. Mesela eşinin kendisinden yüksek maaş almasından rahatsız olan bir erkek, iktidarsızlık problemi yaşayabilir; çünkü cinsel hayat fizyolojik değil psikolojiktir.

Eşler arasındaki problemlerin sosyolojik boyutu hakkında bilgi verebilir misiniz? Şiddet, baskı gibi durumlar artar mı?

“Mutsuz evlilik” sözcüğü çoğul olarak kullanıldığında elbette topluma yansıması da farklı olur. Evlilik problemlerini çözemeyen bir erkek, psikolojik destek almıyorsa şiddet uygulamaya eğilimlidir. Kadının eşine bakış açısı değiştiyse ciddi bir soğukluk oluşabilir. Erkek kendi rahatsızlıklarının kaynağı olarak kadını görebilir. Kadın, rahatsızlıklarından dolayı toplumdan dışlanabilir. Çiftlerin sorunları birbirlerine yansıdığı gibi topluma da yansıması muhtemeldir.

Problemlerin çözülmesinde bu enstitülerin imkanları nelerdir?

Her insan aslında bir kutu taşır. Kimi kutular insana ağır gelir zorlanmasına sebep olurken, kimi kutuları taşımak insanı çok yormaz. İçinde ne olduğunu bilmediğimiz bu kutu bizim kişiliğimizdir. Evlilik sonrasında bu kutu açılır ve çiftler birbirinin kişiliklerini görür. Birbirini evlilik kurumu altında tanıyan çiftlerin sancıları onların zihnine, iç dünyalarına inerek etkilenebilir. İlaç tedavisi yerine terapi seanslarıyla konuşarak, çeşitli bakış açıları kazandırarak çiftler evliliklerini benimser. Evliliklerini tanır. Tanıdıkları ve mücadele edebilecekleri şeylerle karşı karşıya gelir. Gerçek bir çözüm için de önemli olan budur. Bu araştırmalar ve çalışmalar devam ettiği sürece ve çiftler de sorunlarıyla mücadele ettiği sürece mutsuz evlilik “kader” olmaktan çıkar.

Röportaj Haberleri

DEĞİŞİK YÖNLERİYLE BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Gündüz Vasaf İle Söyleşi
Dr. Serap Altekin: Politik ve ekonomik krizler intiharı tetikliyor