Evlilik manevi anlamda bir konfor

“Evlilik manevi anlamda bir konfor” diyen Aral, bu konfordan vazgeçmek istemeyenlere ise küçük günahları görmezden gelmeyi tavsiye ediyor...

Körü körüne sadakat tehlikeli mi? Evlilikler neden biter? Günümüz aşkları niçin çabuk tükeniyor? İnci Aral son kitabı Sadakat’te işlediği konuyla yine kadın erkek ilişkilerinin en ince noktalarına temas ediyor. “Evlilik manevi anlamda bir konfor” diyen Aral, bu konfordan vazgeçmek istemeyenlere ise küçük günahları görmezden gelmeyi tavsiye ediyor..


Gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinin birçok yazarı beslediğini, onlara ilham verdiğini artık hepimiz biliyoruz. İnci Aral da kadın-erkek ilişkilerini derinlemesine sorgulayan bir yazar olarak, son romanı Sadakat ile ihanet eden eşinin cesediyle günler geçiren bir kadına dair haberden yola çıkarak klişeleşmiş kavramları sorguluyor. Yarattığı Azra ve Ferda adlı karakterler aracılığıyla modern zamanların aşk, evlilik, sadakat gibi kavramları nasıl dönüştürdüğünü anlatan Aral “Eskiden sadakat beklentisi daha şiddetliydi. Şimdi bir umutsuzluk yaşanıyor bu konuda” diyor.

Roman için bir hazırlık süreci de geçirdiğini söyleyen Aral, bu dönemdeki gözlemlerinin hep aynı noktalarda birleştiğini anlatıyor: “Aşkın imkansızlığına daha önceki kitaplarımda da hep baktım. Son dönemlerde çevremde sadakatle ilgili çok fazla sorun yaşandığına tanık oldum. 20 hatta 10 sene önceye göre sadakat kavramının sınırlarının esnediğini, özellikle erkekler açısından genişlediğini, bu yüzden de kadınların daha fazla acı çektiğini gördüm. Beni bu olgu harekete geçirdi. Yakınlarımdan, akrabalarımdan, arkadaşlarımdan ayrılmalar, boşanmalar, telefon ve internet yakalamalarıyla ilgili hikayeler duydukça bu kavramları sorguladım ve yazarak anlamayı yeğledim.”

• Sadakat kavramı esnedi diyorsunuz. Ama bundan 20 yıl önce de sadakat beklentisi yüksekti şimdi de...

Eskiden bu konuda daha çok yalan ve ikiyüzlülük vardı. Şimdi sanki daha rahat ve açık bir şekilde yaşanıyor. Telefon ve internet gibi iletişim araçları artık sadakatsizliği karşı tarafa duyurma noktasında bile bile kullanılıyor. Evet, eskiden sadakat beklentisi daha şiddetliydi. Ama şimdi bir umutsuzluk yaşanıyor bu konuda. Konuştuğum birçok genç kadında bunu görüyorum. Aldatılmak bir kadermiş gibi düşünüyorlar. Bir de sadakatsizlik eskiden büyük bir olaydı, şimdi olağanlaştı. Orta sınıf için sadakatsizlik çok büyük bir suçtu. Oysa şimdi bu anlayışın çözülmeye başladığını görüyoruz. Ahlaki değerlerinin katı olduğunu düşündüğünüz kesimlerde bile tuhaf ilişkiler ağına rastlıyorsunuz. Bunun da iletişimin genişlemesiyle ilgili olduğunu düşünüyorum.

BİLGİSAYARINI KARIŞTIRMAYIN

• Eskiden kadınlar kocalarının aldatıp aldatmadığını anlamak için giysilerini kontrol eder, ruj lekesi, parfüm kokusu ararlardı. Şimdi internet, telefon ilk bakılan yerler...

Aldatmanın çok yaygın olması aldatılmayan kadına bile paranoya yaratıyor. Çok az kadın artık ‘Benim kocam yapmaz’ diyor. Kitabı okuyan bazı genç kadınlar ana karakter Azra’nın kocası Ferda’ya olan duygularını saplantılı buldu ve ‘Başka birini bulabilirdi, bırakıp gitmeliydi’ yorumunu yaptı. Evet, saplantılı bir taraf var ama aşk zaten böyle bir şey. İnsanlar bu duruma gelebiliyorlar. Ama erkek ve kadının birbirinin özel alanına girmesini de sakıncalı buluyorum. Karıştırmayın bilgisayarları, telefonları. O onun özel alanı. Buna müdahale etmek hiçbir zaman olumlu netice getirmez. ‘Benden ne zaman vazgeçecek? Bırakacak mı beni?’ saplantısı insana hata yaptırır. Vazgeçtiği zaman düşün bunu.

• Ama ‘Erkektir aldatır’ yargısı hep vardı...

Eskiden evlilik yıllandıktan sonra ufak tefek kaçamaklar olabileceği tahmin edilir, erkek de bunu mümkün olduğunca belli etmeden yapardı. Erkek için hep kabul edilebilir bir durumdu. Ama sonra toplumsal değişimler ve kadının özgürlük mücadelesi erkeğe aldatma hakkının verilmesinin sorgulanmasını sağladı. Günümüzde beni şaşırtan şey bırakın evliliği birkaç aylık ilişkilerde ve ortada aşk olduğu iddia edilirken bunun yaşanması. Evlilikteki bıkkınlık, yorgunluk, yeni heyecan arayışı gibi durumlar burada söz konusu da değil, çünkü ilişki daha yeni. Aşk artık erozyona uğradı.

• Erkekleri de aşk konularında dinler misiniz?

Genellikle kadınları dinliyorum ama erkekleri de çok iyi gözlemliyorum. Arkadaşlarımın beraber oldukları insanları o kadar çok yazar gözüyle irdeledim ki yanılma payım az oluyor. Bir de kadınlar bana yaşadıklarını bütün detaylarıyla anlatır, teşhir etmeyeceğimi bilirler. Bir dert ablası durumum var aslında.

‘Bir insanla ömür geçirmek kötüdür’ fikri pompalanıyor

• Artık kadınlarda da ‘Olmazsa olmaz, ben de yoluma bakarım’ düşüncesi var...

Umutsuzluk var evet ama kadınlar yine de beklentilerini azaltmadı. Kadın için evlilik biyolojik bir ihtiyaç. Çünkü çocuklarını güvenli bir yuvada büyütmek istiyor. O yüzden de uzun süreli bir ilişki tercih ediyor. Sadece daha umutsuz oldu kadınların ilişkilere ve evliliğe bakışı.

• Yalnızlık belki de kadınları artık eskisi kadar korkutmuyor...

Kesinlikle. Tek başına kalma korkusu eskisi kadar yoğun değil. Bir de bu, günü yaşa felsefesi hedonizm de var. Niye hayatım boyunca bir tek insanla birlikte olayım ki diyenler çoğaldı. Bu zihniyet şu anda bütün yaygın iletişim araçlarınca da açık ya da gizli bir şekilde pompalanıyor. Filmler, diziler, magazin programları... Sadakat, fedakarlık, özveri eskimiş geliyor insanlara.

• Size dertlerini anlatan kadınlara ayrılmayı mı sabır göstermeyi mi öneriyorsunuz?

Eksileri artıları tartıp ayrılık kararını öyle vermek lazım. Biraz sabır gösterip beklemek gerek. Ama artık dost olamıyorsanız devam etmenin de anlamı yok. Yani yürümüyorsa ayrılınması taraftarıyım. 35 yıllık evliyim ama evlilik kurumuyla her zaman çatışmış biriyim. Bence evlilikteki küçük günahlar görmezden gelinebilir veya en azından konuşulabilir.

Sevdiğim tek dizi vardı, ona da ara verildi

İhanet ve çetrefilli aşklar televizyon dizilerinin en rağbet ettiği konular. Kitaplarınızın televizyona uyarlanması söz konusu olacak mı?

Kitaplarımın dizi film olması çok güzel olur. Fakat izleyici kitlesinin beğenilerine ne kadar hitap eder, bilmiyorum. Çünkü dizilerde birtakım klişeler var. Onlar kitaplarımda yok. Ticari olmadığını düşünüyorum bu yüzden. Sinema filmi olabilir ama Türk sinemasının biraz daha ekonomik olarak toparlanması gerekiyor. Çünkü çok küçük paralara kitaplarımın senaryolaştırılmasına razı olmuyorum.

Dizilerden takip ettikleriniz var mı?

İzlediğim tek dizi Bu Kalp Seni Unutur mu? dizisi. Şimdi diziye ara verildiğini okudum. Benim beğenilerimle genel dizi izleyicisinin beğenilerinin hiç uyuşmadığını çok büyük bir üzüntü duyarak gördüm. Bazı TV programlarına bakarak düzeyi tespit etmek mümkün zaten. Sinema edebiyat ilişkisine inanıyorum ama edebiyat dizi film ilişkisine hiç inanmıyorum.

ESRA CENGİZ / Star Gazetesi Pazar Eki

ecengiz@stargazete.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Röportaj Haberleri