Bir eş seçmek demek önümüzdeki 50 yıl boyunca (tabi ki boşanmadığınızı varsayarak) değişmeyen bir sorun öbeğini de yanında mecburen getirir. Her ilişkide taviz verebileceğimiz ya da değiştirebileceğimiz bazı doğru ve değerlerimiz varken, bazı şeylerde asla taviz veremeyiz. Çünkü bu doğrular bizim yaşam felsefemiz ve yaşamı anlamlandırma biçimimize dayanır. Basit bir benzetmeyle her evin duvarları ve kolonları vardır. Duvarlar üzerinde bazı değişiklikler yapılabilir. Başka renge boyanabilir, içine bir pencere açılabilir ya da kırılıp diğer odayla birleştirilebilir. Ancak binanın kolonlarıyla ilgili bir değişiklik yaparsanız bina çöker ya da ciddi anlamda zarar görür.
BİR İLİŞKİNİN OLMAZSA OLMAZI
İyi bir ilişkide benzerlik ve ortak noktalar ilişkinin sağlıklı olmasını sağlar. Elbette her konuda benzeşmek ya da aynı olmak sıkıcı hatta gereksiz olabilir. Ancak özellikle dünya görüşü, yaşamı algılayış ve yaşayış biçimi, temel değerler konusunda benzer olmak bir ilişkinin en olmazsa olmaz özelliği olmalıdır. Bir film senaryosunda nasıl ki her bir karakterin davranış şekli, nasıl giyindiği, nasıl hissettiğine dair değişmez roller varsa, herkesin zihninde ideal eş, ideal evlilik vb. senaryolar vardır. İyi bir evlilik/ilişki içinde iki tarafın da kafasında yarattığı roller ve ilişki senaryolarının benzemesi daha mutlu ve sağlıklı bir ilişkinin zeminini oluşturur.
PARTNER SEÇERKEN…
Bir partner seçerken kafamızda oluşturduğumuz ideal eşin en az 50 özelliğini oturup yazdıktan sonra yapılması gereken birkaç adım vardır: İlk olarak karşı taraftan beklediğimiz özellikler gerçekçi ve mantıklı mı, yoksa abartılı ve bulunması imkansız maddeler mi diye bakmak gerekir. Ardından birlikte olduğumuz kişinin aradığımız bu özelliklere yüzde kaç uygun olduğunu değerlendirmek gerekir. Zihnimizde yarattığımız ideal eşe en az %60 benzemeyen biriyle birlikte olmak ilerleyen zamanlarda sorun yaşanabileceğinin göstergesi olabilir. Birçok kişi evlenince ya da ilişkiye başlayınca karşı tarafın değişeceğini ya da onu bir şekilde değiştireceğini düşünür ancak bunun pek de mümkün olmadığını zamanla anlar. Bu da ister istemez tartışmalara ve ayrılıklara yol açabilir. Son olarak yapılması gereken şey, birlikte olduğumuz kişinin temel değerleri ya da beklentileri ile bizim temel değerlerimizin uygun olup olmadığının değerlendirilmesidir. Özetle; zamanla birlikte olduğumuz kişi değişebilir ancak bu değişim bizim istediğimiz yönde olur mu bunu asla bilemeyiz. Bu sebeple birini hayatımıza alırken şuan nasılsa ileride de öyle olmaya/davranmaya devam edeceğini düşünüp ona göre karar vermek gerekir.
AŞK MI, MANTIK MI?
Yalnızca çocuklar ve zihinsel anlamda olgunlaşamamış kişiler duygularına göre yaşar. Yetişkinler ise duygu ve mantık sentezi yaparak davranır. Aşık olup evlenmek gerekir ancak aşıkken evlenmemek daha doğru bir davranış olacaktır. Bir Fransız atasözü ‘’Bütün başlangıçlar güzeldir’’ der. Birçok ilişkide kişiler yaşadıkları yoğun duygulara kapılarak ilişki ve partnerlerindeki olumsuzlukları görmeme eğiliminde olur. Ancak zaman geçtikçe ilişki ve partnerimizi daha sağlıklı değerlendirebilir hale geliriz. Yani aşk duygumuz hala vardır ancak mantığımız da yavaş yavaş devreye girer. Aşk yalnızca bugüne odaklanırken, mantığımız gelecekte de olabilecek olası riskleri dikkate alarak davranır.
ÖNEMLİ OLAN SORUNLARI ÇÖZEBİLMEK
Bir ilişki ya da evlilik yalnızca hissettiğimiz duygulara göre yaşanmamalıdır. Evlilik küçük bir daire çizip içinde eğlendiğimiz bir oyun ya da aktivite olmaktan öte iletişim, öfke kontrolü, problem çözebilme becerisi, sakin kalabilme, anlayışlı ve esnek davranabilme, karşımızdaki kişiye saygı duyabilme, sorumluluk alma ve ilişkiye yatırım yapma gibi bir dizi özelliğin olup olmamasına göre şekillenir. Yaşam ve ilişki içerisinde sorun ve zorluklar kaçınılmaz olarak yaşanacaktır. Önemli olan sorun yaşamamak değil, bu sorunlara nasıl yaklaşıp, onları çözüp çözemediğimizdir. Sadece duygulara odaklanan kişi ya da ilişkiler, daha fazla kitlenen ve sorunlarını kartopu gibi büyüten ilişkilerle boğuşmak zorunda kalabilir.
SAĞLIKLI BİR İLİŞKİ İÇİN 3 TEMEK NOKTA
Sağlıklı bir ilişki için 3 temel nokta vardır İki tarafın da psikolojik anlamda sağlıklı olması
Kendimize uygun partner seçimi
İlişkiyi doğru/sağlıklı yaşamak
Bu üç noktadan herhangi birinde sorun ya da aksaklıklar varsa, ilişkide de sorunların olma olasılığı artacaktır. Özetle; kendimizdeki hata ve eksiklikleri giderip, sağlıklı bir partner bulup, bulduğumuz partnerin bize uygunluğunu değerlendirdikten sonra ilişkiye başlamalıyız. İlişki için gereken sosyal, duygusal, cinsel, ekonomik, zamansal yatırımı yaptığımız taktirde mutlu ve uzun ömürlü bir ilişki/evlilik yaşama olasılığımız çok artacaktır.
İLİŞKİNİZDEN ŞİKAYETÇİ OLMAYIN
Cemal Süreya’nın dizelerindeki gibi; “Bir seviyi anlamak, bir yaşam harcamaktır, harcayacaksın.” Doğru kişiye, doğru zamanda, yeterli yatırımı yaptığımızda mutluluğa ulaşmak çok daha kolay olacaktır. Ancak siz olmadık bir kişiyi, olmayacak bir ilişkiyi oldurmaya çalışacaksanız kendinize şu sözü verin; ‘”Bu ilişkiden şikayetçi olmayacağım çünkü bu benim seçimimdi.” Unutmayın, yaşam seçimler ve bedeller üzerine şekillenir. Büyümek, yeni roller edinmektir; olgunlaşmak ise hangi rolü seçeceğini bilmektir. Evlenecek yaşa/konuma gelmek büyümektir. Kiminle evleneceğimize karar vermekse olgunlaşmaktır. Yetişkin ve olgun bir yaşamda mutlu olmanız dileğiyle…
Uzm. Psikolog & Aile Danışmanı Mehmet Kılıç