Bu yazımda ve önümüzdeki günler’de sizlerle, araştırmam’dan daha çok, araştırmamın alt yapısını hazırlarken keşfetmiş olduğum etnopsikanaliz alanı ve bu alanda Fransa’da sürdürmüş olduğu mücadelesi ve başarılı çalışmalarından dolayı tanınan Marie Rose Moro’dan bahsetmek istiyorum. Öncelikle Marie Rose Moro hakkında birkaç söz söylemekte fayda var. Zira henüz çok yeni bir dal olan “Etnopsikanaliz”’de günümüzün en aktif, en başarılı araştırmalara imza atmış bir isimdir Marie Rose Moro...
Marie Rose Moro kimdir?
Marie Rose Moro, 48 yaşında İspanyol asıllı Paris’de yaşayan bir psikiyatristtir. Bir yaşındayken Fransa’ya gelir ve eğitimine Fransa’da başlar. Üniversite yıllarında Tıp bölümünü seçerek, çocuk ve ergen psikiyatristi olur bir diğer adıyla “pedopsikiyatr”. Aynı zaman’da da psikanalist (psychanalyste) ayrıca Tıp ve İnsan bilimleri doktoru ünvanlarına da sahiptir. Felsefe’de lisans eğitimi alan Marie Rose Moro yazar yönüyle de çok iyi tanınır. Günümüzde Fransa’da etnopsikanaliz (étnopsychanalyse) ve transkültürel (Kültürler arası / Transculturelle) psikiyatrisi denildiğinde Marie Rose Moro en başta gelen isimlerden en önemlisidir.
Bebek, çocuk ve ergen psikiyatristi olan bu saygın kişi Paris’teki “Société Psychanalytique”de Psikanalitik Topluluğu’nda görevlidir. Ayrıca Association Psychanalitique Internationale (IPA – Uluslararası Psikanalitik Derneği’ne de üyedir.
Tıp’ın, psikoloji’nin, psikanaliz’in, pedopsikiyatri’nin, etnoloji’nin, ve felsefenin kavşağı Marie Rose Moro...
- Paris Descartes Üniversitesi’nde “çocuk ve ergen psikiyatrisi” profesörü. 2000 yılı’ndan 2008 yılına kadar, Paris 13 Üniversitesi’ndeydi.
- Bu aralar Paris’te “Maison des adolescents de Cochin” (Cochin’in Ergenler Evi)’nin servis şefi olarak da görev yapmakta. 2001 yılından beri Avicenne hastanesi’nde (Bobigny) de çocuk ve ergen psikiyatrisi’nin servis şefliğini de üstlenmekte. 2004 ise “Ergenler için Ev”’i (Casita) kurmuştur.
- INSERM (Institut National de la Santé et de la Recherche Médicale – Sağlık ve Medikal Araştırma Ulusal Enstitüsü) 669 ünitesi’nde ve Paris Descartes Üniversitesi’nin psikoloji laboratuvarı’nda transculturelle (transkültürel – kültürlerarası) bir araştırma ekibini yönetiyor. Yine Paris Descartes Üniversitesi’nde psikopatoloji branşı’nda Araştırma Mastırları’nı (Master de Recherches) ve İnsan Bilimleri bölümü’ne ait tezleri yönetmektedir. Ortak bir yönetimle Paris 13 üniversitesi’nin Araştırma Masteri’nde (Master de Recherche) “transculturel” (kültürlerarası) bir parkuru yönetmektedir.
- ONG (Organisation Non Gouvernementale) Médecins sans frontières – Bağımsız organizasyon (hükümete ait olmayan) Sınırsız Doktorlar topluluğu’nda 1988’den bu yana psikiyatrist olarak çalışmakta ve güncel çalışmaları arasında ise hümaniter durumları ele alan psikiyatrik araştırmalar sürdürmekte.
- Bobigny’nin (Paris 13) Tıp Fakültesi’nde iki çeşit diplomayı yönetmektedir. Bunlar’dan biri “Bebek psikopatolojisi” ile ilgilidir diğeri ise “Kültürlerarası psikiyatri” üzerinedir. Angers ve Paris Descartes Üniversiteleri’nde Ergenler Tıbbı Üniversiteler arası Diploma programına da katkıda bulumaktadır. Bu diplomayı sunan branşta ise Tıp bölümü’nde ve Kültürlerarası Ergen Psikiyatrisi’nde ek ders kurmuştur.
- “L’autre, Cliniques, Cultures et Sociétés” (Öteki, Klinikler, Kültürler ve Topluluklar) isimli dergi’nin kurucusu ve aynı zaman’da da müdürüdür. “Association Internationale d’Etnopsychanalyse” (AIEP – Uluslarası Etnopsikanaliz Derneği’nin) başkanı ve kurucusudur.
Temel çalışmaları...
Marie Rose Moro çocuk psikiyatrisini Serge Lebovici’nin yanında ve etnopsikiyatri’nin prensiplerini ise Tobie Nathan’ın yanında öğrenmiştir. Araştırmaları onu göçmen çocukların incinebilirliği (vulnerability) ve özgül ihtiyaçları hakkında teoriler kurmaya itti. Bu teorileri kurma aşamasında ilk etap olarak 1987 yılında göçmen ailelerine yönelik düzenlenen kültürlerarası (transculturelle) sağlık hizmetleri veren ünitenin kurulmasıyla başladı ; o dönemler bu tarz bir kuruluş ilk defa kurulmaktaydı. Bu kuruluşlarda, hastaların ve terapistlerin kültürleri, ayrıca kültür farklılığı tedavi edici unsurlar olarak kullanılmaktaydı.
Çalışmaları arasında aynı zamanda göçmen çocuklarının güçlükleri ve incinebilirliklerini de sayabiliriz, ya da tedavi edici tertibatlar, melezlikler (métissages (fr) – miscegenation (ing)), iki dilillilik (bilinguisme) ve psişik travma gibi bir çok konuyu bulmamız mümkün.
Diğer taraftan bir çok bilimsel makaleler ve kitaplar yayınlayarak da yazar kimliğini ön plana çıkarmayı başaran Marie Rose Moro’yu “La pensée Sauvage”(2004) Yaban Fikir dergisinde “Transculturelle – Kültürlerarası bir durum’da psikiyatrist olmak” adını taşıyan makalesi’ne ya da fransızca’dan italyanca’ya çevirilen “Bir başka yerden gelmiş buralı çocuklar – Fransa’da doğmak yaşamak” (2002 - Enfants d’ici venus d’ailleurs – Naître et vivre en France) isimli kitabı’na da önemli çalışmalar olarak rastlamak mümkün. Bunlar sadece sayabileceğim iki tanesi. 90’lı yıllardan bugüne kadar bir çok esere adını vermiştir. En son eseri ise 2007’de “Bu çocukları burada ve başka yerde sevmek. Kültürlerarası hikayeler” (Aimer ses enfants ici et ailleurs. Histoires transculturelles) ismi altında yayınlanmıştır.
Farklı kültürlere karşı bir hassasiyetimiz olsun...
Bir sonraki yazılarımda “etnopsikanaliz”i (Etnopsychanalyse) ve son on yıldır Fransa’da İnsan Bilimleri alanındaki terminolojini kazandığı “etnopsikiyatri”’ kavramını ele alacağım. Benim çok ilgimi çeken bu alanlar umarım sizin de ilginizi çeker. Çünkü dünya çapındaki göçmen trafiğinin gün geçtikçe çoğaldığı bir devirde yaşadığımızı düşünüyorum. İletişim ve Ulaşım teknolojilerinin ilerlediği bu devirde, ait olduğu ve doğup büyüdüğü ülkesini gerek ekonomik koşullardan dolayı, gerek şahsi isteklerden dolayı gerekse de iltica gibi zorunlu durumlardan ötürü herşeyimizi bırakıp kültürümüzden, dilimizden, ailelerimizden uzak başka insanların yaşadığı, başka dillerin konuşulduğu, başka yaşam modlarının var olduğu ülkelere doğru yolculuğa kolayca çıkabiliyoruz. Göçmen olmanın sebepleri muhteliftir. Yaşamlarını sürdürdükleri yabancı ülkelerde onları anlayan birinin olması da çok önemlidir. Bu durum, ailelerinin göç ettiği ülkede doğsalar ve o ülkenin dilini, suyunu öğrenseler bile, göçmen çocukları için yine aynı şekilde geçerlidir. Bundan dolayı psikoloji, psikiyatri ve psikanaliz alanlarında kültür farklılıklarını ele alan bu iki alanı çok önemsiyorum. Fransa’daki göçmen Türkler’den, Afrikalılardan, Magrebliler’den bahsetmiştim yazımın başında ; bu göçmenlerin Fransa’da var oldukları gibi, Türkiye’de de mevcutlar. Çeşitli araştırma merkezlerinden öğreniyoruz ki Türkiye’de yaşayan göçmenlerin sayısı on binleri aşmaktadır. Ayrıca Türkiye’de illâ ki bir göçmen olmak gerekmiyor diye düşünüyorum. Türkiye tarihi boyunca çeşitli diller konuşan ve farklı kültürlere sahip toplumları barındırmış bir ülke olmuştur. Zengin bir uygarlıklar yelpazesine sahip olması yeterlidir bu alanlara olan hassasiyetimizi beslemek için.