“ETİ SENİN, KEMİĞİ BENİM!.. ”ANLAYIŞI

Dr. Hüseyin ŞAHİN

Anne-baba olarak çocuklarımızın okulda başarılı olmalarını, haklarında öğretmenlerinin olumlu şeyler söylemelerini içtenlikle bekleriz. Bu beklenti çoğu kez anne-babada tedirginlik, stres ve kaygı nedeni olabilmektedir.

Farkında olmamız gereken önemli bir gerçek vardır; her çocuğun kendi kapasite ve öğrenme hızına paralel bir başarı gösterebileceği…Her bir çocuk, hiçbir bakımdan bir başkasıyla tama- men aynı değildir, birilerinin kopyası asla değildir ve olamaz. Çünkü her insan duygu, sosyal, zi- hin ve fizik özellikleri bakımından tamamen özgür ve benzersiz bir varlıktır. Bu nedenledir ki hiçbir çocuk anne-babasının bir kopyası değildir. Onların çocuğu olsa da tamamen onlardan ayrı ve farklı özelliklere sahiptir. Anne-babanın beklentileri, gereksinimleri ve özellikleri ile çocuğun  beklenti, gereksinim ve özelliklerinin farklı olduğu da  unutulmamalıdır.

Bazı anne-babalar farklı düşünse de, okul başarısının temel göstergesi sadece“not” değildir. Ve başarı, sadece notlarla ifade edilen akademik bir üstünlük olmaktan daha çok, okul içi ve okul dışına da yansıtılabilen sosyal ilişki ve sosyal-kültürel ve eğitsel etkinliklerdeki başarıyı da içermektedir. Okul, yaşamın küçük bir modeli olarak görüldüğünde, okul başarısı ve okul için- deki yaşantı ve uyumun; sosyal hayattaki başarı, yaşantı ve uyumla ilişkili ve iç içe  olduğu açık olarak görülecektir.

Çocukların okul başarılarında anne- babanın rolü ve etkisi oldukça fazladır. Bu rolün önemi ve büyüklüğü, tabi ki sorumluluğun da büyüklüğünü beraberinde getirmektedir. Çocuğun eğitim gereksinimini karşılamak demek; sadece onun yeme, içme, giyinme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak; okul gereçlerini almak, eğitim masraflarını üstlenmek, harçlık vermek demek, değildir. Fakat buna rağmen  anne-babaların bazıları, çocuklarına, özellikle de özel bir okula kayıt yaptırdıkları çocuklarına karşı olan eğitim sorumluluklarını, klasikleşmiş bir de- yim ile, “eti senin, kemiği benim!. . ” mantığıyla, tamamen okula, daha özel anlamda ise öğretmenlere bırakıp, kendileri büyük bir güven içinde geri plana  çekilme eğilimi içerisine girebilmektedir. Bu şekilde ki bir anlayış maalesef oldukça yaygındır.

Ancak gerçekte hiçbir zaman hiçbir kişi, ki bu öğretmen dahi olsa, asla bir annenin veya babanın yerini tutamaz. Bir kuş için kanatlarının anlamı ne ise, bir çocuk için anne-babanın anlamı da aynıdır. Ayrıca, nasıl ki bir kuşun tek bir kanatla uçması mümkün değilse, bir çocuk için de anne-babanın sadece birisinin ilgilenmesi tam olarak yeterli olmayacaktır. İlgi ile birlikte çocuktan beklentilerin de gerçekçi, çocuğa göre, onun yaşına ve gelişimine uygun olması  gerekir. Çocuktan beklentiler yüksek ve abartılı olduğu oranda, anne-babanın yaşayacağı muhtemel kaygı, tedirginlik ve hayal kırıklıkları da fazla olacaktır. Anne-babanın yaşayacağı her olumsuz duygu bir şekilde çocuğa da yansıyacaktır…

“Eti senin kemiği benim” mantığı yanlış olduğu kadar, yıpratıcıdır da. Çünkü bu anlayış anne-babanın yüksek bir beklenti içine girmesine, sorumluluklarını başkalarına devretmenin oluştur- duğu suçluluk, pişmanlık ve hayal kırıklığı gibi duygular  yaşamalarına neden olabilmekdir. Bu anlayış nedeniyle çocuklar da, anne-babanın ilgisinden  ve model olma  özelliklerinden uzak kalabilmektedir. Böyle bir durumda da  iç dünyasında anne-babanın bıraktığı boşluğun sonucu olarak; suçluluk, endişe, çaresizlik, içe kapanma gözlenebilmekte; boş vermişlik, kendini ispatlama ve ilgi çekme, güç gösterisinde bulunma, disiplinsizlik ve  düzensizlik gibi davranış-  lar gösterebilmektedir.

Çocukların kendilerine karşı sorumlulukları olduğu gibi, her anne-babanın da çocuklarına karşı sorumlulukları bulunmaktadır. Ve bu sorumluluklar ne okula, ne okul yönetimine, ne de öğretmen yada öğretmenlere devredilemez, yüklenmez.

Sağlıklı her insanın hem kendisine ve hem de başka bazı insanlara  karşı özel sorumlulukları vardır. Bu sorumluluklar bir başkasına devredilemez ve de ertelenemez. Anne-babalar, çocuk- larına karşı var olan ve olması gerekli sorumluluklarını, eğitim ücreti ödedikleri okula, koleje devretmek gibi bir hakka sahip değildirler. Ödedikleri ücretten dolayı çocuklarını iki de bir; ”bak senin için bu kadar masraf yapıyor, sırf daha iyi okuyasın diye bunca zorluğa katlanıyoruz…” şeklinde uyarma ve kendilerine minnet duymaya zorlama yoluna baş vurmaktan da uzak durmalıdır.

Bir aile, eğer çocuğunu özel bir kuruma veriyor ise;  bunun hesabını iyi yapmalı, bunu çocuğu- nun geleceğine yönelik doğru bir yatırım olarak görmelidir. Ve çocuğunun eğitimi süresince  üzerine düşen görev ve sorumluluklarını aksatmadan  yerine getirme hususunda da  duyarlı davranmalıdır.

Amaç; çocuğun eğitimine yapılan yatırımın karşılığını bulmasıdır. Bunun gerçekleşebilmesi için  anne-babalar; çocuklarını her açıdan iyi tanımalı, onlarla sağlıklı iletişim kurabilmeli,

onları oldukları gibi kabul etmeli; duygusal ihtiyaçlarını doyurabilmeli, anlayabilmeli ve onlara karşı gerçekten anlayışlı olmayı becerebilmelidirler. Ayrıca, çocuklarının genel gelişim özellikleri, öğrenme stilleri, kapasiteleri ve yeteneklerine uygun bir başarı beklentisi içinde olmalıdır. Elbette nihayette asıl gaye; onu gelecekte yaşayacağı “kendi hayatına” hazırlamak olmalıdır...

Çocuk açısından ise; her ortamda ve her kişi ile sağlıklı iletişim kurabilmek, kendini tanımak, hayır diyebilmek, stresle başa çıkabilmek, öfkesini kontrol edebilmek, doğru zamanda doğru kararlar verebilmek ve etkili problem çözebilmek gibi temel yaşam becerilerini kazanmış olmak amaç olmalıdır. Ayrıca, düzenli çalışma ve okuma alışkanlığını geliştirmesi, kapasitesi- nin gerektirdiği başarıyı göstermek için çaba göstermesi, ilgi ve yeteneğini geliştirmesi ile sağlıklı beslenme, nitelikli dinleme, zamanı doğru planlama ve kullanma gibi alışkanlıkları içselleştirmiş olması amaçlanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, bütün bu beceri ve alışkanlıklarla donanarak hayata atılmak, yetişkinlik yaşamında da “sağlıklı, başarılı ve mutlu bir insan olabilme”nin  teminatı olacaktır. Böyle bir sonuç ise, bir anne-babanın çocuğunun eğitimine yapmış olduğu yatırımın  karşılığını bulduğunun temel göstergesidir…

24/11/ 2010

Hüseyin ŞAHİN

 (Uzm. Psikolog/Danışman)

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.