Günümüzde kadına yönelik şiddetin hızla artmakta olduğunu, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün ‘Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması’ndan Türkiye’de
Türkiye’de kadınların yüzde 41.9’u fiziksel ve cinsel şiddete uğradığı, yüzde 49.9’la en fazla şiddete maruz kalan kadınlar ‘düşük gelir’ grubundan oluştuğu, şiddet ‘yüksek gelir düzey’inde de azımsanmayacak oranda Yüzde 28.7 olarak belirlenmiştir.
Kadın cinayetlerinin resmi verileri yani yedi yıldaki yüzde 1400’lük artış oranıyla 2002’de 66 olan kadın cinayeti sayısı, 2009’un ilk yedi ayında 953 olduğu tespit edilmiştir. O halde kadına yönelik şiddet sosyal sorun olarak değerlendirmek yerine insan hakları sorunu olarak ele almalıyız.
Ülkemizde evlilik tüm bölgeleri ile sosyo-ekonomik, kültürel ve eğitim düzeylerine göre farklılık göstermekle birlikte evliliğe geniş aile ve toplumun belirleyici olduğunu görmekteyiz. Elbette böyle bir yaklaşımın ailenin iletişim yapısına göre olumlu özellikleri olabileceği gibi çiftlerin evlilikleriyle birlikte iletişim, uyum sorunları ve çatışmaya neden olabilecek olumsuz risklerde beraberinde getirmektedir.
Aşırı müdahale edici otoriter baskıcı, koruyucu aile yapısında yetişen genç kız ve erkekler ailelerinin tercihlerine veya toplum baskısına göre karar vererek evlenirler. Çiftler ilk evreden itibaren uyum ve davranış sorunları yaşarlar.
Evlenen çiftlerin kendi kişilik özelliklerini tanımamaları, birbirleriyle ilgili beklentilerini ortaya koymada yaşadığı güçlük eşini ötekileştirerek baskıyla kendisine uygun düşünmeye ve davranmaya zorlaması çiftler arasında iletişim sorunlarına neden olmaktadır.
Aile yaşam döngüsünün ilk evresinde sen ve ben çatışması yaşayan çiftler, çocuklarının doğumu ile anne ve baba rol paylaşımında uyum sağlayamazlar. Aile sistemindeki değişimi yönetemeyen çiftler ilişkilerde yaşanan sorunlar, kadına yönelik şiddetin temel sebebini oluşturmaktadır.
İki Vaka ile Kadına Yönelik Şiddet
Başkent’te, kadına şiddetin simgesi olan “Ayşe Paşalı cinayeti”ni hatırlatan yeni bir olay yaşandı. Üç çocuk annesi Behice Ç., önceki akşam, bir ay önce boşandığı eski eşiyle evinin önünde karşılaştı. Eski eşinin, “Bana ev aldırdın, üzerime borç bıraktın, beni icralık ettin. Şimdi de erkeklerle geziyorsun” sözlerine sinirlenen Behice Ç., “Üzerimde hiçbir hakkın yok” diye karşılık verdi.
Bunun üzerine Arap Ç., eski eşini sokak ortasında tekme-tokat dövmeye başladı, ardından bıçağını eski eşinin sırtına 7 kez sapladı. Bununla da kalmadı, kanlar içerisinde yerde yatan eski eşini 11 kez daha bıçakladı. 18 kez bıçakladığı eski eşini yerde kanlar içinde bırakıp kaçan Arap Ç., bölge karakoluna giderek polise teslim oldu.
Özel bir sağlık şirketinde ambulans şoförü olarak çalışan Tuğba Ç., annesinin çığlıklarını duyarak yardımına koştu. Aşırı kan kaybeden annesine ilk müdahaleyi olay yerinde yaptı ve hemen ambulans çağırdı. Yaralı Behice Ç. Numune Hastanesi’ne kaldırıldı. Burada yapılan müdahalenin ardından genç kadın hayata döndürüldü. Polise ifade veren Behice Ç,. eski eşinden şikâyetçi oldu.
“Dizi Etkiledi”
Arap Ç., ifade için beklerken yanına gelen küçük oğlunun, “Annemin durumu iyi; ölmemiş” sözleri üzerine aniden ayağa kalkarak, “Ölsün. Ben onu öldürmek için vurdum. Beni aldatanlar ölmeli, kurtulmasın” diye bağırdı. Arap. Ç. “Öyle Bir Geçer Zaman ki” dizisindeki “Ali” karakterinden etkilendiğini anlattı. Adliyeye sevk edilen Arap Ç. tutuklandı.
Tuğba Ç. ise babasının daha önce de annesine birkaç kez bıçakla saldırdığını anlattı. Tuğba Ç. şunları söyledi: “Savcılığa verdiğimiz dilekçede yaşadığımız şiddeti anlattık. Bana da bıçakla saldırdı. Her seferinde ifadesi alındı serbest kaldı. Savcının yanına gittim. Savcı bana, ‘Herkese koruma verseydik Türkiye’de koruma kalmazdı’ dedi.”
Boşanmak isteyen eşini sokakta bıçakladı
Kadın cinayetlerine bir yenisi daha eklendi. İstanbul Gaziosmanpaşa’da iki çocuk annesi Fatma Etişgen, ayrılmak üzere olduğu eşi Göksel Etişgen tarafından boynundan bıçaklanarak öldürüldü. Tekstil işçisi Fatma Etişgen (31), döner ustası kocası Göksel Etişgen’den (30) şiddet gördüğü gerekçesi ile ayrılmaya karar verdi.
Genç kadın, bir yıl önce boşanma davası açtı. Fatma Etişgen, 4 ay önce de 9 yaşındaki Gizem ve 10 yaşındaki Çiğdem isimli kızlarını yanına alarak evini ayırdı. Öfkeli koca, eski karısının peşini bir türlü bırakmadı. Talihsiz kadını her fırsatta taciz eden Etişgen, General Aldoğan Caddesi üzerinde işe giden genç kadının önünü kesti. Tartışan çiftin kavgası giderek şiddetlendi. Bu sırada döner ustası koca belinden bıçağını çekti ve Fatma Etişgen’i boynundan 3 kez bıçakladı.
Talihsiz kadın kanlar içerisinde yere yığılırken, Göksel Etişgen kayıplara karıştı. Zanlı, Gaziosmanpaşa Asayiş Büro Ekipleri tarafından kısa sürede yakalanarak gözaltına alındı. Etişgen, “Beni aldatıyordu, dinlemedi beni” diye konuştu. Katil zanlısı koca, sorgusunun ardından adliyeye sevk edilecek. (Habertürk)
Psiko-sosyal analiz
İçinde yaşadığımız toplumda sağlıksız iletişim kültüründe erkek gücü, otoriteyi temsil eder. Erkek kadının duygu, düşünce ve davranışlarını düzenler. Böylece erkek kendini merkeze almakta kadını ötekileştirmektedir. Özellikle “erkeklik fobisi” olarak tanımladığımız otoriteyi kaybetme korkusuyla kadın üzerindeki kontrol ve denetim arttırmaktadır.
Çiftler karşılıklı güven yerine birbirleri üzerinde baskıyı kurma yönünde iletişime yön vermektedirler. İlişkide yaşanan gerilim ve çatışma derinleşmekte erkekten kadına yönelik şiddet gösterilmektedir. Birbirinden uzaklaşan çiftler geleceğe mutsuz ve karamsar bakmakta, çökkünlük içersinde yaşamdan zevk almayarak ayrılmayı düşünmektedirler.
Ayrılma veya boşanarak değişimi kabullenmekte zorlanan erkeğin benlik bütünlüğü parçalanmakta, öz saygısını yitiren erkek depresyona girmektedir.
Özellikle sağlıklı değerlendirme yetisi azalan erkek kadına yönelik şiddet uygulamaktadır. Şiddet görerek yetişen birey kendisinden zayıf, güçsüz konumdaki eş ve çocuklarına şiddet göstererek gücünü ortaya koyma eğilimindedir. Böylece kontrolü ele alarak düzeni sağlayacağını düşünür. Şiddet öğrenilen bir davranıştır. Temel düzeyde şiddet erkeğin kişilik bozukluğunun sonucudur.
Şiddet normalize eden, şiddet kültürü yaygın toplumlarda yaşayan kadınların şiddet görme riski yüksektir.
Şiddetsiz İletişim
Sağlıklı iletişimin temel yaklaşımı, farklılıklarımızın farkında olmaktır. Erkek kadının, kadın erkeğin farkında anne-baba çocuğun farkında olmalıdır. İlişkide erkek kadının kişilik, duygusal, sosyal ve gelişimini tamamladığı ailenin sosyo-kültürel özellikleri hakkında bilgili olmalı ve uyum göstermelidir.
Çiftler birbirini tanımlamak zihinlerinde oluşturdukları şablonlara uygun beklentiler geliştirmek yerine birbirlerini tanımaya ve anlamaya çalışmalıdırlar. İlişkilerinde uyum, ahenk ve bütünlük geliştirmek için birbirine zaman tanımalılardır. Özellikle kadın açık ve net sınırlarını belirleyerek eşinin duygu, düşünce ve davranış düzeyinde sınır ihlalleri karşısında durdurmalı, hayır diyebilmelidir.
Eşler karşılıklı iletişimde kaygıları, korkuları ve istekleri dile getirebilmeli, duygular açık iletişimle ortaya koyulabilinirse eşinin, tercihlerinin neler olabildiğine anlamasına yardımcı olunabilir. İletişimde küçük düşürücü yorumlar, yaşanılan olayı anlamadan yapılan değerlendirmeler eşiniz de eleştirilme, suçlanma duyguları oluşturabilir. Özellikle eşinizi olumsuz bir şekilde yorumladığınız zaman onun hemen savunmaya geçebilir, benlik saygısına zarar verildiğini düşünebilir. Karşılıklı iletişimde sadece kendiniz hakkında konuşmanız ve eşinize hakkında açık uçlu sorular sormanız anlamak açısından yararlı yaklaşımlardır. Eşiniz hakkında konuşmak, eşinizin özerkliğini tehlikeye atar ve benlik saygısını olumsuz etkiler. Eşinizi anlayabilmek, tutumlarının sebepleri doğru analiz edebilmek için öncelikle dinleme becerisi gösterebilmek gerekir. İlişkilerde farklı kişilik özellikleri bilmek, bu özelliklere uygun yaklaşımlarda bulmak birçok sorunun önlenmesinde yardımcı olabilecek tutumları içerir. İlişkide saygı ilkesinin yerine getirebilmesi farklılıklarımıza hassasiyet, anlayış göstermemize bağlıdır.
Fatih Kılıçarslan / Sosyal Hizmet Uzmanı
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi