AKTARIM ÜZERİNE...
İnsanların çoğu, çocukken kendisine yapıldığına inandığı tüm haksızlıkları unutturacak kadar büyük bir aşk bekler hayattan. Hayatla kurdukları borç-alacak ilişkisini aşk sanırlar
Murathan Mungan-Aşkın Cep Defteri
İlişkilerinde sürekli ilgi, sevgi ve güven arayışı yaşayarak bu noktada ilişkiden vazgeçenler var mıdır? Bu istedikleri ilgi, sevgi ve güveni hiç kimsenin karşılayamadığını, kimselerin ona yetmediğini yetemediğini bu nedenle de her ilişkisinde hayal kırıklığı ve mutsuzluk yaşayanlar, acaba gerçekten aradığınız mutluluk için neyi fark etmeniz gerekiyor? Gerçekten aradığınızı size veremeyen karşınızdaki kişi mi yoksa sizin içinizde bu duyguların gelişmesi sürecinde(bebeklik, çocukluk ya da ergenlikte) bir sorun yaşanmış olabilir mi? Yaşanan bu sorun ilişkilerinizi etkilemiş ve ya etkiliyor olabilir mi?
TERAPİ İLE YENİDEN YAPILANDIRMA:
Terapi süreçlerinde özet olarak öğrenilen nedir diye sorulsa ve kısa bir yanıt istense verilecek ilk cevaplardan bir tanesi ve en önemlisi olaylar üzerindeki kişinin kendi etkisini anlamasıdır denilebilir. Kendi süreçlerini, geçmişin travmaları ile nasıl etkilediğini ve bunun kaynaklarını fark eden ve temizleyen kişi için hayat daha anlamlı, anlaşılır olacaktır. Olayların yaratım sürecinde seçimler yaparak, kendi yaşamını da yeniden yapılandırıp yaratabilecektir.
İLK İLİŞKİLER:
İlk bebeklik döneminden itibaren ilişki kurulan temel kişiler anne ve babalardır. Anne ve baba herhangi bir şekilde bakım veremediyse bakım veren kişiyi de ebeveyn olarak kabul edebiliriz İşte özellikle de sıfır altı yaş döneminde kurulan bu ilişkinin yetişkin hayatını nasıl etkilediğini özellikle de karşı cins ile ilişkileri nasıl yapılandırdığını bu yazı kanalıyla anlatmak isterim. Çünkü bireysel seanslarda ve grup çalışmalarında çok sayıda danışanın bu konuda sıkıntı yaşadığını görmekteyim. Kişilerin nasıl bir aktarım yaptıklarını fark etmelerinin yarar sağlayacağı inancındayım. Bu noktaya gelebilmek ilişki terapilerinde önemli bir aşamaya gelmek ve çözümün önemli bir parçasının fark edilmesi anlamını taşır.
Bebekler ilk nesne ilişkilerini anneleri ile kurarlar. Bebek ilk duygulanımlarını annesinden öğrenir ve hatta ondan kopyalayarak kendi duyguları gibi yaşar. Kendi duyguları ve annesinin duyguları birdir. Çocuk büyüdükçe anne ve yakın çevredeki diğer önemli kişilerden rol deneyimleri kazanır ve duygularını yakın çevresindeki bu kişilerle iletişimi ve duygulanımları ile belirler.
Bu noktada ilk bebeklik ve çocukluk döneminde anne ve babanın neler yaşadığı üzerinde durulması son derece önemlidir. Eğer çocuğun ilk bebeklik, çocukluk döneminde anne ya da babanın yaşadığı bir travma, hamilelik, düşük, kayıp ve bunların tümüne bağlı olarak sıkıntılı bir ruhsal süreç varsa bebek ya da çocuk bu ruhsal süreci kopyalamış ve bunun dışına çıkmakta zorlanıyor olabilir. Uzun yıllar ilk çocukluk yıllarında kopyalanan, geçmişten gelen bu sıkıntılı ruhsal süreç, kendini fark ettirmese de iletişim ve ilişki düzeyinde sorunların ortaya çıkması ile yeniden izler su üstüne çıkarak kendini gösterecektir.
Bir bebek ya da çocuk düşünün ki bebekliği/çocukluğu annesinin yaşadığı kayıpları nedeni ile depresyon, kaygı ve sıkıntı ile geçmiş, annesinin ağıtları,ani ağlama ve krizleri ile büyümüş olsun. Algıladığı dünya sağlıklı büyüyen bir çocuğa göre daha olumsuz ve çarpık olacaktır. Üzüntüleri, kızgınlık olarak algılayabilir ya da yükselen seslerden suçluluk duygusuna kapılabilir. Daha sonra üzerinde bilinçli bir düzeltme çalışması yapılmazsa algı düzeneği sağlıklı ortamda büyüyenlere oranla farklı olacaktır.
Psikodrama grup yaşantılarında da sahnede her üyenin geçmiş yaşantıları ve aile ilişkileri, çatışmaları, rekabetleri gözler önüne serilir. Geçmişte yaşanan ve fark etmeden bugünü etkileyen ilişkiler ağı kişinin bugün ki yaşamını da belirlemektedir. Temizlenip, fark edilmediği sürece geçmişin ayak izleri yaşamın içinde, özellikle de yaşam içinde kurulan kadın erkek ilişkilerinde kendini gösterecektir. Psikodrama geçmişin, kişinin üzerindeki etkisini, bugünkü seçimlerinde ve duruşundaki rolünü, sahnede görünür hale getirilmesi için çok önemli ve hızlı bir teknik olarak kullanılmaktadır. Psikodrama sahnesinde fark edilen bu süreçlerin temizlenmesi de mümkündür. Temizlenme ve yeniden yapılandırma sürecin de de psikodrama yine güçlü bir tekniktir.
ROL KURAMI VE NESNE İLİŞKİLERİ KURAMINA GÖRE:
Rol kuramı ve nesne ilişkileri kuramı birbirine paralel olarak bebeklik ve çocukluk döneminde ebeveynden sağlıklı olarak kopyalanamayan duyguların gelecekteki seçim ve ilişkileri nasıl etkilediğini benzer şekilde açıklar.
Psikodramada Seçme Konular Kitabında Tülay Arsunun tezindeki açıklaması şöyledir:Rol kuramı ve nesne ilişkileri, insanı çocukluktan taşınmış içsel bir dramın terimleriyle okumaya çalışır. Birey bu durumda bir veya birkaç drama oynamaktadır. Bu roller-nesneler arasındaki çatışmalar, uyumsuzluklar ve bu rollerin-nesnelerin duygu yükleri, kişiliğin oluşumunda önemli etkilere sahiptirler. Kişi çocukluğunda oynamak zorunda kaldığı ve içselleştirdiği, özdeşleştiği, metabolize ettiği bu dramı, yaşamının ileriki dönemine de yansıtmakta; yani kendi sahnesine oyuncular aramakta ya da kendisine uygun rollere sahip tiyatrolara katılarak kendini doğrulayan kehanetler oluşturmaktadır. Peki neden mutsuz olsa da böyle bir arayışın peşindedir? Nesne ilişkileri modeline göre iki açıklama yapılabilir: Ya başka türlü bir ilişki içselleştiremediği için boşluk hissine,yalnızlığa alternatif olarak ne kadar acı ve zarar verici de olsa bu ilişkilere girerler; ya da geçmişinde travma yaratan bu oyunun verdiği acıyı en sonunda aşmak, o şartların içinde kuvvet kazanıp bu sefer yenmek için yaparlar. Bu değerlendirme, neden bazı insanların kendilerine reddedici tutum gösteren kişilere yönelme eğiliminde olduklarını da açıklar.
EŞİM VE BABAM/ANNEM AYNI KİŞİ DEĞİL!
Eş yada sevgili adına ne derseniz ikisi aynı kişi değilse de baş edilmesi gereken konu başlığı aynıdır. Yani baş edilmemiş bir baba-kız gerginliği, ya da anne-kız arasında anlaşılamama ya da rekabet, ya da yanlış inançlar, kendini ifade edememe tükenmişlik sorunu her neyse baş edilmesi gereken, yaşanan bu sorunun çözülmesidir. Eğer çözülmemiş bir birincil aile sorununuz varsa anne ya da babanızla ilgili bu sorun karşınıza ilişki sorunu olarak çıkabilir. İlişkilere yeni bir bakış açısı kazandırmak aynı zamanda terapilerin diğer bir kazanımıdır.
Örnek olay üzerinden açıklarsak, örneğin annesi depresif bir durumda olduğu için gergin ve kaygılı bir çocukluk geçiren birinin yine benzer yapıda biri ile ilişki yaşaması geçmişte çözemediği yada iletişim kuramadığı bu yapıyla tekrar aynı sahneyi paylaşarak bu sefer değişimi sağlamak ya da ya da farklı yapıda bir ilişki kurma biçimini öğrenmemiş olmasından kaynaklanır. Ya da sürekli eleştirilen bir aile de korku ve suçlanarak büyüyen biri yine aynı yapıdaki bir eş seçerek bu kez baş etmeye çalışacaktır. Oysa sorun yaşadığı eşi geçmişten gelen değil yeni bir kişidir. Bu noktada ilişki de neye inandıysa onu yaratacak ve değiştiremediği bir yapıyı tekrar tekrar kişi kendisi yaratacaktır. Bazen bununla baş edemediğini fark ederse de bu kez eleştirilmek dışında kendini var edemediği için farklı bir davranışı öğrenmediğinin ve uygulamadığının ayırdına varacaktır. Tüm bunları fark etmek insanın spontan seçimlerini yapabilmesi için cesaret toplamasını sağlayacaktır.
Eşlere yapılan aktarımların temizlenmesi ilişkilerin daha sağlıklı yapılanmasını sağlayacaktır. Eğer ilişkilerde çözemediğiniz aşamadığınız sorunlar varsa bir de bu açıdan bakıp aktarımın temizlenmesi tıkanıklıkları açarak sizleri daha kaliteli ilişkilere taşıyacaktır.