Genelkurmay Başkanı ve bazı sivil generaller halk iradesine itaat etmemekte ve hatalarını görmemekte direnmeye devam ediyorlar. Bir kısım psikolojik savaş görevlisi asker sözcüsü ve darbe fırsatçısı basın mensupları içeriği dümenlemeye çalışıyorlar. Bu kanaate şu gerekçelerle vardım.
Birincisi, ASDER Genel Başkanı E. Tuğgeneral Sayın Adnan Tanrıverdi paşa dün www.as-der.org.tr sitesinde duyurduğu yaşadıkları örnek olaylardan bu kanıya vardım.
Adnan paşa 1995 yılı Şubat’ında Maltepe Zırhlı Tugay Komutanı iken Kolordu komutanının imza bloku ve başlığı olmayan bir yazı ile ordudan tasfiye edilecek subay astsubay listesini kendilerine tebliğ ettiklerini söylüyor.
Altına imza atılmayan bir belge, yargısız infaz ve kimse hesap soramıyor. Hukuk denetiminden kaçırılmış bir uygulama. Taraf gazetesinin yayınladığı ‘Bilgi Destek Planı Lahikası da benzer hukuk denetiminden kaçırılmaya çalışılan bir uygulama. Eğer böyle bir uygulama varsa altına imza atamadığı emri uygulamaya çalışan komutana komutan denmez. Böyle bir anlayışı ancak ilk çağlarda görürüz.
İkincisi, pagan kültürde eski Ispartalılar döneminde yakalanmadıkça hırsızlık serbestmiş. Şimdi yakalanmadıkça silahlı siyaset serbest, yakalandığında da “Ben bilmiyorum” de ve kendini kurtar.
Komutan komutan titre ve kendine gel! Bu anlayış ortaçağ değil ilkçağ anlayışıdır.
Hesap vermesi gerekenler hesap sorar duruma geçerse işte o zaman ayaklar baş olmuş olur.
Ordular TBMM’ye, TBMM millete hesap verir. Millet son sözü söyler. İşte çağdaş rejim budur.
İyi lider olmak, iyi siyasetçi olmak, iyi komutan olmak rolleri karıştırılmamalıdır.
Üçüncüsü, ilkesiz ve omurgasız siyasetçiler konuşmaya devam ediyor. İşine gelince demokrasi, işine gelince darbe yanlısı olacaksın. Hadi oradan sende!
Mesut Demirel pardon Yılmaz çıkmış İran muhabbeti yapıyor ve ‘parti kapatmak ilkel bir cezadır ama Türkiye için geçerlidir’ anlamına gelecek şeyler söylüyor. Halkına inanmayan ve güvenmeyen, ilkelliğe layık gören bir siyasetçi geçmişte 2001’de ‘Güvenlik sendromu’ tartışması açan Mesut Yılmaz idi. Onu desteklediğim için o tarihlerdeki TCK 159. maddeden yargılanıp 2004’de beraat etmiştim. Şimdi o tarih de söylediklerinin tam tersini söylüyor. Samimiyetsiz bir yaklaşım, hiç inandırıcı değil. Psikolojik savaş timinin elemanı gibi davranıyor. Herhalde çok korkutulmuş.
İran olaylarını doğru okuyalım
İran benzetmesinin elma ile armut’u kıyaslamak olduğunu çok kimse anlamışken Mesut Yılmaz’ın bu konuyu ara rejim hevesiyle söylediğine inanmamız daha doğru.
Humeyni’den önce Rıza Şah’tan nefret eden bir halk vardı. Damlara çıkıp tekbir sesleri ile öfkesinin ifade eden bir toplum vardı. Bunu bilmeden doğru karar veremeyiz. Eğer İran ordusunda halkı anlayan bir grup general olsaydı İran Humeyni rejimi olmadan Batı türü demokrasiye geçerdi. Türkiye, İran değil korkmayın sivil paşam, olsa olsa Dubai olur.
Dördüncüsü, akıl tutulması ile hareket ediliyor. Türkiye’nin önü tıkanıyor ve darbeyi normal kabul eden bir yönetim anlayışı devam ediyor.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa halk ‘Darbeye karşı ses çıkar’ diye yürüyor. Paşalar Ankara’da paşa paşa oturup futbol muhabbeti yapıyorlar.
“80’lerde biz çocuktuk şimdi siz çocuksunuz” diyen yeni kuşak tepkisini basireti bağlanmış paşalar duymuyor mu?
İran’da masum dini faaliyetlerin siyasallaşmasını Şah’ın despotizmi doğurdu. Eğer bugün Türkiye’de darbecilik sürerse topluma nefes aldıran sağ iktidarlar gelmezse işte o zaman Türkiye İran olur.
Generallerin direnmek yerine aklını başına toplayarak toplumsal basıncı giderecek hem de batılı tip demokrasiyi sağlayacak fikirlerine ihtiyaç varken halkla kapışan, halka psikolojik savaş uygulayan bir askeri güç izlenimi ortaya çıkıyor.
Beşincisi, Nokta dergisi gibi Taraf gazetesini kapatma yaklaşımı çok ilkel, sırıtıyor. Fikre karşı fikirle savaşılır. Alelacele PKK olayını bahane edip mahkeme kararı çıkartmak hiç inandırıcı değil. Daha çok şeffaflığa ihtiyaç varken ‘Yasak hemşehrim’ mantığı güveni azaltıyor.
Altıncısı, Prof. Mümtaz’er Türköne’nin ‘TSK bir dernek mi?’ sözü önemli. Eğer dernekse bu derneğin elinden silah alınmalı veya dernek değilse hesap sorulmalıdır.
Sivil irade güç bende, otorite bende, kabul etmiyorsanız halkın hakemliğine gidelim demesi için bütün psikolojik zemin hazırdır.