Füsun SAKA / HURRİYET
Normal olarak 9-10 yaşlarında başlaması gereken ergenlik bazı kimyasal maddeler ve hormonlu gıdalar nedeniyle günümüzde erken yaşandığı için yeni bir nesil hem kısa boylu kalıyor hem de psikolojik sorunlar yaşıyor.
Göğüsleri 7-8 yaşında belirginleşmeye başlıyor, vücut hatları yuvarlaklaşıyor, boyları hızla büyüyor ve 8 yaşındaki bir kız çocuğuyken, 15-16 yaşındaki genç kız havasına bürünüveriyorlar. Yaşıtları, kendilerinden ayrışan bu çocuklardan uzaklaşıyor. Onlar ise kendilerine genç kız muamelesi yapan çevrelerinden rahatsız oluyorlar. Erkeklerde de durum farklı değil. 11 yaşındaki bir erkek çocuğu 14-15 yaşındaki erkek çocuklarıyla benzeşmeye başlıyor. Bu çocukların cinsel gelişimleri de erken olduğu için duygusal travmalara maruz kalabiliyorlar.
Daha çok kızların yaşadığı erken ergenlik sorunu son on yıldır tüm dünyanın başını ağrıtıyor. Endokrinologların ve psikiyatrların ifadeleri bu yönde. Ve yine son 3-4 yıldır da Türkiye'de erken ergenlerin sayısı giderek artıyor.
Çocuk endokrinologları bu sorunun hormonlu yiyeceklerle birlikte arttığına dikkat çekiyorlar. Örneğin büyüme hormonu yüklenerek üretilen domates, çilek, fındık, brokoli, salatalık, elma, portakal ve benzeri bir çok sebze-meyve, hormonla büyütülen hayvanların etleri ve yumurtaları, endüstride kullanılan kimyasallarla temas etmek erken ergenliği hazırlayan bazı nedenler arasında sıralanabilir.
Fitoöstrojenler ve erken ergenlik
Avrupa Çocuk Endokrin Derneği Başkanı- Acıbadem hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Büyüme ve Ergenlik Merkezi doktorlarından Prof. Dr. Atilla Büyükgebiz, erken ergenlik yaşayan hastalarının kendilerine meme büyümesi ve memelerde ağrı yakınması ile geldiklerini belirtiyor. Kızlarda 8, erkeklerde 9 yaşından önce görülen bu tür cinsel belirtilerin erken ergenliğe işaret ettiğini söyleyen Büyükgebiz, bu dönem içinde hızla büyüyen erken ergenlerin ne yazık ki bu büyüme hızlarını ilk iki yıl içinde kaybederek yaşıtlarından kısa kaldıklarını anlatıyor.
Büyükgebiz'in anlattıklarına göre; Erken ergenliği tetikleyen faktörler, aldığımız gıdalarla da yakından alakalı. İklim değişiklikleri, değişik uyaranlar da gıdalar kadar olmasa da önemli birer etken olarak bu sorunun başlangıcında yer alıyor. Özellikle büyüme faktörü kullanılmış gıdaları çok tüketen çocuklarda ergenliğin erken başlamasına rastlanabiliyor.
Aslında her bitkide bulunan ve vücut için faydalı olan fitoöstrojenlerin çocuklarda bu denli zararlı olmasının önemli nedenlerinden biri de çocukların östrojen ve progesteron seviyelerinin 11-12 yaşlarına kadar neredeyse sıfır düzeyinde olması. Büyükgebiz, "Büyüme hormonu katılan bu ürünler zamanından erken toplanırsa etki daha da artıyor. Ve söylediğim gibi çocuklarda östrojen seviyesi çok düşük olduğu için, fitoöstrojen yüklenen besinler çok fazla tüketildiğinde erkenden ergenlik başlayabiliyor. Bunlara tıpta endokrin bozucular deniyor" diyor.
Dünyada yaygınlaşıyor
Ergenlik çağının erkene yaşlara gerilemesi tüm dünyada yaygınlaşan bir durum. Erken ergenlikle karşılaşan çocukların sorunları da ortak. 8-10 yaşlarında akranlarından uzun olup, hızlı büyüyor ama sonrasında kısa kalıyorlar. Özelikle kızlarda östrojen, büyüme kıkırdaklarını kapattığı için boy kısa kalıyor. Büyükgebiz'e göre; Normalde aslında boyların sürekli olarak daha uzun olması lazım. Çünkü beslenme şartları düzeliyor, anne babaların boyları daha uzun. Örneğin, Çinli'ler son 30 yıl içinde eskiye oranla uzamaya başlamıştı ama son 10 yıldır tersine bir dönüş var. Artık boylar kısalıyor.
Erken ergenlik sebepleri
Ergenliğin sebebi daha önce çok sessiz olan beyindeki aksın uyarılması olarak açıklanıyor. Çevresel uyaranlar, beslenme şartları, gıdalardan alınan proteinlerin olumlu uyarma etkileri var. Ancak dışarıdan alınan hormonlu gıda maddeleri bazen olumsuz etkilere neden olabiliyor. Hormon derken de bitkilere büyüme aşamasında katılan fitoöstroyenik etki yapan büyüme faktörleri kast ediliyor. Aslında bütün besin maddelerinde fitoöstrojen denen bir madde var ve bunlar hayatımız için faydalı maddeler. Fitoöstrojenler, östrojenik etki yaparak kadınlarda osteoporozun, erkeklerde prostat kanserinin önlenmesinde etkili oluyor. Kan lipit yağ tablosunun düzelmesinde olumlu etkileri de var. Ancak çocuklarda durum farklı. Erişkinlerde zaten bulunan östrojen, çocuklarda sıfıra yakın olduğu için dışarıdan çok alındığında etkisi de büyük oluyor ve 10-12 yaşlarında başlayacak ergenliği erkene çekiyor.
Araştırmalarla erken ergenlik
Prof. Dr. Atilla Büyükgebiz, bu konuda çok fazla araştırma yapıldığına dikkat çekiyor. Bu araştırmalara göre; Mesela 3-4 yaşlarında bile ergenliğe giren çocuklardan söz ediliyor.
Araştırmalardan bazıları şöyle: 1986 yılında Portoriko'da soyadan çok zengin sütle beslenen kızlarda erken cinsel belirtiler ve meme büyümesi gözlenmiş. İtalya'da ise okul kantininden beslenen çocuklarda erken meme büyümeleri gözlenmiş. Yapılan araştırmalar sonunda bu durumun yenilen tavuktan kaynaklandığı görülmüş. İsrail'de fazla miktarda uyarılmış et yiyen çocuklarda erken ergenlik gözlenmiş. 1990 yılında Danimarka'da okul çocuklarında inmemiş testis ve sperm sayısında düşüklük görülmüş ve bu örtrojenik kimyasalların kullanımından olmuş. Bu sorunun önemini kavrayan AB geçen yıl çok yumuşak oyuncakları yasakladı. Çünkü bunlarda fitalat denilen kimyasal bir madde var ve bu östrojenik etki yapıyor. Bir çok kimyasalın böyle östrojenik etki gösterdiği ispatlanmış durumda. Türkiye'de de çok yakın bir zamanda yoğun miktarlarda hormonlu çilek yiyen çocuklarda bu sorun görüldü.
Bu maddeler sadece gıdaların değil nefesten ve deriden de geçiyor. Örneğin İspanya'da bu ilaçların kullanıldığı yöredeki çocuklarda bu birikim görülmüş. DDT denilen böcek öldürücü o nedenle gelişmiş ülkelerde yasaklanmış durumda. Mesela Afrika'da DDT kullanılan ülkelerin çocuklarında da bu problem yoğun olarak yaşanıyor Büyükgebiz'e göre.
Yine aylık östrojen enjeksiyonu yapılan ineklerin sütlerini içen çocuklarda da erken meme büyümeleri gözlenmiş.
Türkiye'de durum
Erken ergenlik ve beraberinde gelen sorunlar, Türkiye'de de artıyor. Bundan 4-5 yıl önce, erken ergenlik sorunu, hastanelerin çocuk endokrin ve adölesan bölümüne başvuran hasta grubunun düşük bir oranıyken, giderek artan şekilde başvurularla karşılaşılıyor.
Büyükgebiz, "Bu, tüm dünyanın sorunu aslında. Yaklaşık 10-12 yılın en dikkat çeken olayı. Endüstriyel toplum oluyoruz. Kullanılan plastiklerdeki maddeler bile etkiliyor. Bu nedenle artık, giderek organik ürünler artıyor, bebek beslenmesinde soyalı mamaların kullanımı pek önerilmiyor. Ama bu sorunu bitkilerin ekim aşamasında engellemek lazım.Bizde şimdilik bireysel çözümler var herkes kendi başının çaresine bakıyor" diyor.
Endokrinoloji uzmanı Doç. Dr Selçuk Can'da tıpkı Prof. Dr Büyükgebiz gibi düşünüyor. Can'a göre, çocukların beslendiği hormonlu gıdalar, kimyasallar tabii ki etkiliyor ancak dünyada giderek artan obezite de çok önemli bir erken ergenlik nedeni. Çünkü çocuk obezitesinde kemik yaşı da gelişiyor ve ergenlik yine erken bir şekilde tetikleniyor. Can, "Bu çocuklar hormonal ve yapısal hızlı bir gelişim içinde ama ruhsal gelişimleri hala çocuk safhasında kaldığı için beden ve ruh arasında bir uyumsuzluk açığa çıkıyor. Ayrıca bu tür çocuklar cinsel tacize de maruz kalabilir. Ne olup bittiğinin farkında olmadıkları için de yanlış ilişkiler yaşayabilirler" diyor.
Erken ergenler depresyona giriyor
Psikiyatr Dr. Kemal Sayar çocukların bu sorunu yaşamalarının en önemli nedeninin; çağımızda çocukların cinsel kimlik rollerine çok erken kavuşmalarından kaynaklandığını ve çocukluklarını doyasıya yaşayamadıklarını düşünüyor. Sayar'a göre; Erken erişkin kimliğine sokulan çocuklar, endüstri kültürünün yanılsatması, kapitalizmin hokus pokusu ile gençler yetişkin, karar verebilir insanlar olarak görülmeye başlıyor ve çocukluğun değersiz, karar mekanizmalarından uzak, anlamsız bir dönem olduğu yanılsaması yaratılıyor. Herkes bir an önce tüketerek varolmaya çabalıyor. Prof. Dr. Arif Verimli'de hormonal sorunların bu problemi yarattığını ancak psikolojik baskıların böyle bir soruna yol açmayacağını düşünüyor.
Jinekolog Cem Öncüloğlu'da dünya genelinde ve Türkiye'de erken ergenliğin arttığını ve bunun nedenlerinin beslenmedeki değişimler, aile içindeki faktörler, dış uyaranlar, görsel bombardıman olabileceğini söylüyor.