Psikolog Emel Yıldırım - Haber 7
e_psikolog@hotmail.com
Michael Kaufman bir sivil aktivist, erkek fakat kadınların şiddet görmesini engellemek için UNİCEF VE UNİFEM adına 10 yıla yakın bir zamandır dünyanın çeşitli yerlerinde çalışmalar yapıyor. Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet sorunuyla ilgili bir çok çalıştay yürütmüş. Sorunu sadece kadınlarla çözemeyeceğini anlayınca erkekleri bu sürece nasıl dahil edebileceklerini düşünmüşler ve Beyaz Kurdele (White Ribbon) kampanyasını başlatmışlar.
Uluslar arası İstanbul kadın Buluşmasına renk katan bu kampanyanın biz de çalıştaylarına katıldık. Michael Kaufman ‘Erkek kaynaklı şiddetin 7 nedeni‘ başlıklı fikirlerini ilk defa Katmandu’da açıkladığında, yeni yeni ataerkil düzenin dışına çıkarak konuşmaya başlayan ve kadınlarla beraber çalışmanın yollarını keşfeden erkeklerin şaşılacak tepkileriyle karşılaştığını söyledi. Kadına uygulanan şiddeti gidermek için erkekleri sürece dahil etme konusunda önemli ipuçları verdi ve çalıştayda bu konu ile ilgili görüşlerimizi açıklayıp önerilerde bulunmamızı istedi. Bir psikolog ve 3 erkek evladı sahibi olmam hasebiyle bu çalışmaya ilgi duymuştum.
Erkekleri cinsiyet eşitliğini yaratacağımız bir dünyaya nasıl çekebileceğimizden, erkek çocuklarını bu sürece nasıl dahil edebileceğimizden söz etti. Maskülen, güç, iktidar kodlarının çocuğun doğumundan sonra ilk 3 yıl içersinde atıldığını belirtirken,erkeklerin duygularının olduğunu inkar etmemizin onlarda duygularını represe edici bir mekanızmayı geliştirdiğini ifade etti.
Erkek kaynaklı şiddetin 7 nedenini şöyle sıraladı Kaufman;
Ataerkil İktidar; erkeklerin bireysel kaynaklı şiddet hareketleri ‘erkek kaynaklı şiddet triyadı’ düzeni içersinde meydana gelmektedir.erkek egemen toplumlar sadece erkeklerin kadınlar üzerindeki hakimiyetine değil,aynı zamanda bazı erkeklerin diğer erkekler üzerindeki hakimiyetine dayalıdır.
Ayrıcalık taşımanın hak olduğu algısı;erkek belli ayrıcalıklara sahip olmayı hak ettiği algısını geliştirir, Bir erkeğin eşini akşam yemeğini hazırlamadığı için dövmesi sadece bunu bir daha tekrarlamaması için bir tembih yöntemi değil, aynı zamanda kendisine hizmetçilik edilmesi gerektiği algısının bir göstergesidir. Veya yanında kadın işçi çalıştıran erkek patronların çalışanlarını kendi mülkü gibi görme algısı..
Erkek iktidarının yarattığı paradoks; iktidarın hakim olma ve kontrol etme kapasitesi olarak kurgulandığını, ‘güçlü’ biçimde davranabilme becerisinin kişisel bir zırh giymeyi ve diğerleriyle korkuya dayalı bir mesafe bırakmayı gerektirdiği dikkate alınırsa ve eğer iktidar ve ayrıcalık dünyası erkekleri çocuk yetiştirme ve bakım dünyasından uzaklaştırıyorsa, işte o zaman iktidar deneyimleri arızalı sorunlarla dolu erkekler yaratıyoruz demektir.
Psişik erkeklik zırhı; psişik erkeklik yapıları erken çocukluk döneminde ortaya çıkmakta,bir baba veya erkek figürünün olmadığı ya da duygusal mesafesini koruduğu ortamlarda beslenmektedir.Bu vakalarda erkeklik yokluğa dayalı biçimde sisteme bağlanmakta ve bir hayal dünyasında kurgulanmaktadır.Eve geç gelen veya hiç ilgilenmeyen babalara ithaftır…
Ruhsal bir düdüklü tencere erkeklik; erkekliğin dominant türlerinden bir çoğu bir dizi duygunun içselleştirilmesi ve öfkeye yeniden yönlendirilmesine dayanmaktadır. Bir çok kültür çocuklara korku ve acılarını bastırmayı öğretmektedir, spor salonlarında erkeklere acıya aldırış etmemeleri tembihlenmektedir, evde ise bir adam gibi davranmaları, ağlamamaları istenmektedir. Biz insanlar çoğu zaman duygusal tepkiler verdiğimiz olaylarla karşılaşırız,ancak duygusal bir deneyim neticesinde hissettiklerimizi serbest bıraktığımız, dışarı vurduğumuz tipik duygusal tepki süreçleri ,bir çok erkekte kısa devre yapmışa benziyor. Duygularını ifade edemeyen erkeklerin korku, reddedilme, güvensizlik, küçük düşürülme karşısında şiddetli tepkiler göstermesi oldukça yaygındır. Kucağında severek büyüttüğü kız çocuğunu ergenlik döneminde otoritesini sarstığı veya kendi dünya kalıplarına göre yaşamadığı için döven ve terbiye etmeye çalışan babalar…
Geçmiş deneyimler; dünyada çok fazla erkek babalarının annelerini dövdüğü ortamlarda yetişmişlerdir ve bu erkekler kadına şiddet uygulamanın bir kural olarak algılandığı ve yaşamın bundan ibaret olduğu algısıyla yetişir. Öğrenilmiş tepkileri değiştirmek için bu kampanya anlamlı fakat….
Buraya kadar bir nevi görüşlerine katılabileceğimiz Kaufman çalıştayın boyutunu birdenbire değiştiren görüşlerine geçince bu projenin ve kampanyanın tekrar gözden geçirilmesi gereğini düşündüm . Erkek kaynaklı şiddetin 7. basamağı ‘Onaylama/izin verme’ olarak kodlanmıştı. Bu madde de Kaufman; erkek kaynaklı şiddetin karmaşık sosyal ve psikolojik nedenleri ne olursa olsun sosyal törelerde,kanunlarda ve dini öğretilerde şiddete açık ve zımni onay/izin verilmemesi halinde bu sorunun devam etmesi mümkün olmazdı dedi ve bana göre bu güzel projeyi kafamda bitirdi.
5 Kasım akşamı Sayın Hayati Yazıcı'ya da katıldığı resepsiyonda Kaufman tarafından beyaz kurdele takıldı. ve destekleri istendi. Sayın Yazıcı bir kurdele de Başbakan için istedi ve tabiî ki kurdele Başbakana da gönderildi. Projenin yürütme ortağı Oslo Üniversitesinden Jorgen Lorentzen’e sorular bölümüne geçildiğinde bir soru yönelttim. ‘Sizler erkekleri tanrının yeryüzündeki cezalandırıcıları olarak mı algılıyorsunuz,dinlerin böyle bir sonucu oluşturduğunu nereden çıkarttınız, İslam bu kapsamda nasıl yorumlar erkek ve kadını ve şiddeti ve niçin yeryüzünde olduklarını, bir fikriniz var mı?' dedim. Kendisi Norveç'te yapılan bir araştırma neticesinde Kuran ve İncil'i elinde tutan erkeklerin öbür eliyle eşlerini daha rahat dövebildikleri algısının yaygın görüş olarak benimsendiğini söyledi. Çok şaşırtıcı ve kesinlikle müdahale edilmesi gereken bu algının bir an evvel yapılacak yeni bir çalışmayla giderilmesi gereğini konuştum ve bu projenin diyanet işleri başkanlığı veya başka sivil toplum kuruluşları aracılığı ile çözülmesi gereğini Sayın Lorentzen ile diğer sivil toplum aktivisti arkadaşlarla paylaştım. Kartını verdi ve bu konuyu çalışabileceğimizi söyledi.
Sanayi devriminden sonra kadınlara düşük ücret politikasının batı kaynaklı olduğunu, kategorizasyonun bir modernleşme projesi olduğunu, annelerin evlatlarını yetiştirirken cinsiyet temelli değil eşrefi mahluk olabilme temelli yetiştirme gereğini,erkek ve kadınların birbirlerinin velileri olduğunu,erkeğin yeryüzünde Allahın cezalandırıcı sıfatını üstlenen bir cins olamayacağını,insanın yeryüzünde tek başına kalmışlık duygusunun ancak aşkın olan bir iradeden kopuşla mümkün olduğunu,yaratıcı ile bağların tekrar gözden geçirilmesi hususunu, Hz. İsa nın Hz Meryem gibi naif bir şefkat kucağında yetişerek şifa dağıttığını vs gibi konulardan söz ettim fakat yüzünde hiç inanmış gibi bir ifade göremedim.. Pozitivist aktivist bir pozitif elektrik verememişti bize..
Beyaz Kurdele’yi Sayın Bakanımız Hayati Yazıcı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan artık takarlar mı bilmiyorum, tek bildiğim Veda Hutbesinin tüm dillere çevrilerek dağıtılması gereği ve sivil toplum çalışanlarının İslam ile ilgili bu çarpık bakış açısını gidermek için el ele neler yapabilecekleri hususu.