Kırk bir lisans öğrencisine, deneyi yapan kişiyle birlikte asansörde çıkarken soğuk ya da sıcak kahveyle dolu birer fincan tutmaları söylenmiştir. Daha sonra, çalışma odasında aynı öğrencilerden on farklı kişilik özelliği taşıyan hayali bir kişiyi değerlendirmeleri istenmiştir. Ellerinde sıcak kahveyle dolu fincan tutan kişiler, soğuk kahveyle dolu fincanları tutan kişilere göre daha ılımlı değerlendirmeler yapmışlardır.
İkinci bir çalışmada, katılımcılara ellerinde tuttukları sıcak veya soğuk bir terapötik yastığın ne kadar etkili olabileceğine dair tahminde bulunmaları söylenmiştir. Bu kişilere ayrıca çalışmaya katıldıkları için ödül olarak kendilerinin tüketebilecekleri ya da bir arkadaşlarına verebilecekleri birtakım yiyecekler verilmiştir. Soğuk yastığı tutan katılımcılar verilen ödülü kendilerine saklamayı tercih ederken, sıcak yastığı tutanların ödülü bir arkadaşlarına vermeyi tercih ettiği gözlemlenmiştir.
Görüldüğü kadarıyla, fiziksel sıcaklık zihinsel sıcaklıkla yakından ilintilidir. Bu durum çocukluk döneminde fiziksel sıcaklık ile ilgi görmek arasında bir çağrışın geliştirilmiş olmasından kaynaklanıyor olabilir. Yakın tarihlerde yapılan araştırmalar, beynin insula bölümünün hem fiziksel hem de psikolojik sıcaklığın algılanmasıyla bağlantılı olduğunu göstermiştir. O yüzden sıcak bir fincan çay içtiğimizde ya da ılık bir banyo yaptığımızda büyük olasılıkla duygusal anlamda da kendimizi ısıtıyoruz demektir.
‘İşler kötü gittiğinde, yumuşamaktan başka çare yoktur.’
Fiziksel, duygusal ve ruhsal olarak kendinle nasıl ilgileniyorsun? Aslında bu sorunun cevabını düşünmek bile bir öz şefkat uygulamasıdır. Kendimize nasıl ilgi gösteriyoruz? Evet tıpkı bizden ilgi ve şefkat bekleyen küçük bir çocuğa göstereceğimiz türden bir ilgi. Tam olarak şu an neye ihtiyacım var? Çünkü eğer işler kötü gittiğinde neye ihtiyacım olduğunu bilirsem, stres altında veya baskı hissettiğimde kendime bunları hatırlatabilirim.
Özellikle kış aylarında yoğun çalışma temposu, ebeveynlik sorumluluğu, sınavlara hazırlanma süreci vb derken maalesef pek çok farklı kişi aynı dertten yakınıyor ve kendisine yeterince ilgi gösteremiyor olabilir. Öncelikle daha iyi hissetmeye hakkımız olduğunu fark etmeliyiz. Gerçekten de kötü hissettiğimizde, çoğunluk maalesef kendine şefkat göstermek yerine cezalandırma yoluna gidiyor eleştiri üzerine eleştiri yapıyor; daha iyi olabilirdim, ben yetersizim, asla başaramayacağım, bu kadar aptal olmasaydım başıma bunlar gelmezdi gibi acımasız ve olumsuz düşünceler aslında olaydan daha çok canımızı yakıyor farkında olmuyoruz.
Peki neler yapabilirsin bi bakalım?
Bedenine iyi gelecek bir şeyler arıyorsan eğer benim favorim tabi ki yoga ama sen pilates, koşu, kardiyo, yürüyüş yapabilir, yüzebilirsin ya da sevdiğin bir şarkıyla birlikte dans edebilirsin. Hiç birini yapamıyorsan ılık bir duş iyi gelecektir. Bir diğer favorim de doğayla buluşmak hem ruhuma hem bedenime şifa oluyor. Bunun için illa kampa gitmek gerekmiyor ah keşke her istediğimizde kamp yapabilsek. Belki de yağmurda bir şemsiye alıp gezintiye çıkmak olabilir ya da bir çiçeğe, bitkiye bakmak onunla konuşmak da olur. Ruhuna dokunabilirsin mesela, meditasyonu dene. Diğer favorim yazmak, günlük yazmak, isteklerini yazmak, hayallerini yazmak… sözcükler eylemlerden güçlü olabilir. Kırılan bir kemik bir kaç ayda iyileşebilir ama kırıcı bir sözün açtığı yara hayat boyu iyileşmeyebilir. O zaman içinde yumuşacık ve şefkat dolu duygular uyandıran, sana iyi hissettiren sözcükleri bul ve tekrarla. Hiç birini yapamıyorsan hadi şu an bu yazıyı okuduğunda sağ elini kalbinin üzerine koy, gözlerini kapat ve sadece 5 kere nefes al nefes ver, evet lütfen.
Kalbini ve ellerini sıcak tut.
Sevgiyle..
Psk. Dan. Gizem KOLÇAK