Ekonomik kriz eve geldi

Psk. Ayla Kahraman

Her yeni gün; evimizin kapısını onun için, biraz daha aralıyor. O, içeriye biraz daha giriyor. Gazetelerde, gün geçmiyor ki bir haberi çıkmasın. Çek yasağı listeleri, ödemede geciken maaşlar, kredi kartı borçları, kesat geçecek yeni bir güne kepenk açan esnafın hüzünlü bakışları; onu unutmamıza izin vermiyor. Henüz ekmeğimize el atmamış olsa da, er ya da geç, pençesini ensemizde hissedeceğimiz endişesine bulaştık bile.

Bütün krizler gibi, bu kriz de; doğru sanılan hareket noktalarının, iflasıyla can buldu. Karar vermenin zorluğu ile beslendi ve atılan iyi niyetli adımların kaygan zemin yürüyüşünde büyümeye çalışıyor. Tarihsel gerçek ise; geldiği gibi gidecek.

   Giderken neleri götüreceğini, şimdiden kestirmemiz zor olsa da; toplum bilimcilere göre; kriz esnasında ve sonrasında boşanmalar, intihar girişimleri, ruhsal ve bedensel hastalıklar, suç oranları artış gösterebilir.

 Bilim adamlarının bu tahmininin tehdit kitlesi kimler? İşini, aşını, itibarını kaybetme tehlikesi yaşayanların tümü mü?

   uşkusuz işini, aşını, itibarını kaybetme tehlikesi ciddi bir depremdir. Aklın ve duygunun karıştığı ve farklı uçlara gidip gelen cevaplara sığındığı ama gene de içinden çıkamadığı bir deprem. Cevapların yanlışlığı; bu toplumsal olayı kişiselleştirir.

    Bu depremden sağ salim kurtulmak ise; aile kurumunun dayanıklılığı ile ilgilidir. Bireyleri arasında dayanışmanın, duygusal alış verişin güçlü olduğu aileler; ekonomik ya da doğal bütün afetlere karşı; ayakta kalabilirler.

  Aslında ekonomik olsun olmasın; her kriz aile için ciddi bir sınavdır.

  Çatışmalar, bunalımlar hızla eve taşınır. Karı koca arasındaki uyum ve işbirliği; aileyi bekleyen olumsuzluklardan korunmak için önemli bir dayanaktır. İhtiyaçların giderilmesinde alınacak önlemlerin, yapılacak kısıtlamaların belirlenmesinin yanında; aile üyelerinin dayanıklılığını da ölçer çünkü. Düşünün ki, bir evde sadece tüketici rolleri oynanıyor olsun. Ev halkı için öncelikler; yaşamın nimetlerinden, doyasıya faydalanmak olsun. O evin çocukları; hep "ben" ve ihtiyaçlarım" duygusu ile yetişmiş çocuklardır. Bu küçük prens ve prensesler; gerçek dışı bir dünyanın hayali kahramanları rolündedirler. Anne baba, bir krizin getirdiği değişimleri saklamaya çalışsalar da, çocukların duygularından hiçbir şey kaçmaz. Çok küçük ayrıntılar, onların dünyasında anlam kazanmaya hazırdır. Kriz eve girdiğinde; bu, çocuk ve ebeveyn için; tepe üstü düşmeye benzeyen bir durumdur. Ya da; olan biteni, çocuk dünyasının saflığına, olduğu gibi yansıtanları düşünün. "Hayatın gerçeklerine uzak düşmesin" zihniyetiyle, yetişkinlerin bile kaldıramayacağı yükleri çocukların sırtına yüklerler. Aslında bu durumda ne yazık, tek cümlelik bir sonuç vardır: Çatışmalarını çözmede beceriksiz olanlar, dağılma tehlikesine daha açıklar.

   Peki, denge ne?

   Sorunu "fark" etmek ve önlemler almak diyebilir miyiz?

   Geçerli bir önlem olması için; kaynağını bizden almalı, değil mİ?

   Değerlerimizden, inançlarımızdan, geçmişimizden, hayal kırıklıklarımızdan ve asırlardır süren acılarımızdan..

   Yedi yıl süren kıtlıklardan, açlıklardan, yokluklardan, savaşlardan yok olmadan çıkan atalarımızın; bizi bu günlere getiren irade ve azla yetinme onurunu canlandırma becerimizden. Değil mi?

   Sevgili dostlar, bilinmelidir ki; bu kriz de gidecek.  Bize düşen; bize ait olanlarla, elimizde kalacaklara sahip çıkmak.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.