Psikiyatrist Mustafa Merter, toplumda artan psikolojik rahatsızlıkların çözümünde 'ben ötesi' yöntemini uyguluyor. Bu sistemi öğrenen genç psikolog ve psikiyatristleri de dört yıl süren bir sistemle yetiştiriyor.
Eskiden "ben deli miyim?" diyerek birçok kişi, psikiyatriste gitmeyi reddederdi. Gidenlerse saklardı. Bu yanlış yargı yıkıldı. Artık neredeyse herkes psikiyatristlerin kapısını çalıyor. Hasta da yardım isteyen de çok. Deva olmanın yolu ise bazı psikiyatristlere göre yeni yöntemler bulmaktan geçiyor. Bu isimlerden biri de psikiyatrist Mustafa Merter. Uzun süredir 'ben ötesi' sistemiyle danışanlarına hizmet veren Merter, farklı bir kanaldan yola çıkarak danışanlarıyla ilgileniyor. Onu farklı arayışlara iten, psikolojinin ve psikiyatrinin içinde bulunduğuna inandığı çıkmaz.
Merter, nefs (ruh) psikolojisini anladığımızda insanın düştüğü durumun da anlaşılacağını düşünüyor. Ona göre toplumda nefs sağlığı gittikçe bozuluyor. Yapılan araştırmalar da bu tezi doğruluyor. Son 30 sene içerisinde Türkiye'deki ergenlerdeki kaygı artışı % 88,9 artmış durumda. Bu oran ABD'de dahi % 85'lerde seyretmekte. Artan bu hastalıkları tedavi etmek için gerekli olan iki yöntem var: Sosyo-terapi ve ilaç tedavisi. Merter'e göre psikiyatristlerin sınıfta kalma hali de burada başlıyor. Ona göre psikoterapi alanında psikiyatrikteler çoktan büyük bir çıkmaza girdi. Toplumda artan kaygı ve narsisizm de bunu destekleyen bir sonuç. Çare ise Merter'e göre psikoterapinin yenilenmesinden geçiyor. Merter; "Bize yaklaşık 150 yıldır 'insan budur' diye Batı'nın görüşü empoze ediliyor. Biz onun üzerine bir şey inşa etmedik, o görüşü burada uygulamaya çalışıyoruz. Biz de dedik ki madem gittikçe daha kötü bir duruma gidiyoruz o zaman kendi görüşümüzü inşa edelim." diyor. İşte buraya da temelini İslam felsefesinden ve tasavvuftan alan 'ben ötesi' giriyor. Ben ötesinin tam olarak ne olduğunu Mustafa Merter anlatıyor: "Statik psikiyatri, dinamik psikiyatri, bilişsel ve davranışçı ekoller insanın tümüyle anlaşılmasına yetmemiştir. 1970'lerde ortaya çıkan benötesi psikoloji, binlerce yıldır insan gerçeğini araştıran dinsel, manevi geleneklere müracaat eder. Başlangıçta daha ziyade Zen Budizm, Hinduizm gibi inanışlara eğilmiştir. Biz, insan psikolojisini anlamaya çalışırken, tasavvuftan yararlanıyoruz."
Ekol öğrencilerini yetiştiriyor
Merter, bu yöntemi sadece kendisi uygulamıyor. İnsan hallerini bilmeyen modern psikolojinin karşısında ben ötesi ile insan halleri üzerinde çalışan bu yeni ekol yeni yeni genç psikolog ve psikiyatristler arasında da ilgi görmeye başladı. Merter, yapmakta oldukları çalışmayı doğmakta olan bir ekol olarak tanımlıyor. Yerleşmesi ve oturması içinse uzun bir zamana ihtiyaç var. Bu ekole dahil olmak ve eğitim almak isteyenlerin olmazsa olmazları: İngilizce bilmek, ben ötesine ilgi duymak, İslam dinine ve tasavvufa karşı bir reaksiyonunun olmaması. Buraya kadar her şey yolundaysa sırada mülakatı geçmek ve uzun sürecek olan bir eğitim sürecine tabi olmak kalıyor. İki sene süren eğitim analizinin ardından grup terapilerine katılma süreci başlıyor. İki haftada bir gerçekleşen seminerlerle devam eden eğitime katılanlar, 4. senenin sonunda kendi sunumlarını yapıyor.
Pozitivist psikiyatristler kendi öğrencilerini yetiştiren ben ötesine karşı çıkıyor. Fakat yeni alternatifler üretemedikleri için camın arkasından ne olup bittiğini izliyorlar. Merter'in itirazı olanlara cevabı da net: "Hasta, doktorun karşısında çocuklaşır. Doktor 'yat' der yatar, 'kalk' der kalkar. Psikiyatr hastanın manevi değerlerini çok ciddi sorgulayabilir. Öyle bir güç kullanır ki insanın dininden imanından eder. Bundan dolayı ahlaklı psikiyatristlerin yetişmesi gerek."
***
'Başkasına zararın olmasın' anlayışı yanlış
Modern psikolojinin bilmediği, hepimizin bildiği bir sürü hal var. Kanaat, tevekkül, rıza, huşu vecd... hali. Bu hallerden siz modern psikiyatriye söz ettiğinizde 'bunlar masaldır' derler. Modern psikoloji insana "başkasına zarar vermediğin ölçüde ne yapmak istersen onu yap" diyor. Farkına varmadan insana büyük zarar veriliyor. Oysa biz inanıyoruz ki insanın yaptığını sınırlayan şey sadece bu değil. İlahi referanslar lazım, hayat sahnesinde bize gösterilen oyunu naslara göre değerlendirmek gerekiyor.
***
İlaç vermenin dışında insanlara faydamız dokunmuyor
Psikoterapi gittikçe arka plana düştü. Bizim ülkemizde psikoterapi verecek enstitüler yok. Oysa benim eğitim gördüğüm Zürih'te 6-7 tane vardı. Psikoterapi meşakkatli bir şey, bir saatinizi bir hastaya ayıracaksınız. Uzun süren bir refakat var ortada. Bu yüzden de genelde hastaya ilaç verilip, biraz destekleyici şeyler yapıp geçiştiriliyor. Oysa biz psikoterapiyi çalışmayınca, insanlar ilacı kesince aynı sürece geri dönüyorlar. Hatta ilacı kestikten sonra başlangıçtan daha kötü bir duruma dahi gelinebiliyor. Psikiyatride son 60 senedir psikoterapi uygulanıyor ama görüyoruz ki gitgide daha kötü bir noktaya doğru gidiliyor. Kaygıda, narsisizimde, depresyonda kitle halinde artış var. Sürekli yeni bağımlılıklar çıkıyor. Bir zamanlar hayatı tehdit eden bir hastalık olarak görünen kalp hastalığı bugün hayati tehdit olmaktan çıktı. İlerleme var birçok alanda. Ama bizde tam tersi bir durum söz konusu. İlaç vermenin dışında, insanlara faydamız dokunmuyor.
Rahime Sezgin / Zaman