Doğum Sırası Neyi Etkiler?

Freudiyen bakış açısından tanıdığımız Alfred Adler’in kuramına göre kişiliğimizi belirleyen unsurlardan biri de doğum esnasındaki sıramızdır. Başka bir deyişle aileye kaçıncı üye olarak geldiğimiz konusu kişiliğimizin oluşmasında önemli bir rolü bulunur.

Adler kişiliğimizi oluşturan bilinç dışı dürtülerden ziyade sosyal çevreyi ön plana alması ile Freud’dan ayrılır ve pek çok kriterin kişiliği etkilediğine yönelik açıklamalar yapmıştır. Doğum sırası da bunlardan biridir.

Gelin bunlara bir bakalım:

Doğum Sırası

Büyük çocuk dünyaya geldiğinde evin tek odağı olmasının yanı sıra sevgiyi de tekelinde bulundurur ancak ikinci çocuk geldiğinde bu sevgiyi kaybedeceği korkusu da vardır. Bu durum ilerideki yaşamında güven konusuna ve kaybetme korkusuna yol açabilir. İlk çocukların önde olma eğilimi de bulunabilir.

İkinci çocuk ise kendinden büyük kardeşine ve ailesine kendini ispatlamak adına daha hırslı ve kıskanç olabilmektedir. Adeta yarış halinde olabilir. Bununla birlikte kendinde yetersizlik duygusu oluşabilir. İkinci çocuk genellikle ilk çocuğun zıttı karakter özelliklere sahip olabilmektedir.

Ortanca çocuk ise kendini konumlandırma noktasında sıkıntıya düşebilir. En büyük değil en küçük de değildir. Daha çok mücadele edebilir veya hiç mücadele etmeye yanaşmayabilir. Ailenin problem ya da işe yaramayan kişisi konumuna düşme olasılığı vardır.

Ailenin en küçüğü ise hem en küçük kalacağı için en şımartılan çocuktur da. İleride kendi çizdiği yol da gidebilir ya da hiç büyümeyen olgunlaşamayan bireyler olabilirler.

Ailedeki tek çocuklar ise paylaşmayı öğrenmekte zorlanırlar, benmerkezcidirler.

Elbette her bireyin yukarıda sayılan özellikleri taşıyor olması beklenemez. Çünkü kişinin dünyaya çevresine uyum sağlama becerisi de tüm bunlar da etkilidir. Bununla birlikte Adler, uyum sağlayan kişilerin sosyal ilgilerinin yüksek olması nedeni ile kendinde oluşabilecek sorunları yaşamında daha çabuk tolere ettiğini de ifade eder.

Yine algılanan gerçeklik kavramı da duruma atfedeceğimiz inançlarımızın etkisindedir. Kişinin yaşadığı hayata dair inancı ve benliğini nasıl algıladığı “var olan gerçek” ten çok daha etkili bir durumdur.

Çoğu insan gerçeği hatalı yorumlama yanılgısına düşer. Eğer hatalı yorumlamalarımızı fark edersek çocukluğumuzdan itibaren kaderimiz gördüğümüz şeyleri değiştirmeye başlayabiliriz. Buna aile içindeki sevdiklerimizle ilişkilerimiz de dâhil.

Sevgilerimle

Dilek Söylemez

Psikolojik Danışman

Kaynak

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Psikoloji Haberleri