YUSUF KENAN / YENİ ŞAFAK
İnsanlar çoğu zaman hayatı ve hayata dair hemen her şeyi sınıflandırarak, karşılaştırarak anlama ve algılamaya çalışır. Kendisini, düşüncesini, bir noktada konumlandırıp "öteki"ni anlamaya (gerçekten anlamak istiyor muyuz birbirimizi?) çalışan insanın düşüncesi böylece -elbette bu düşünceleri sığdırmaya çalıştığı kavramların kalıbına giydirmek durumunda kalarak- bir karşıtlık eksenine oturuyor. Doğu ve Batı kavramları da özellikle son yüzyıllarda (18,19 20) aydınların, düşünürlerin, siyasetçilerin zihinlerinden kalıplar halinde kamuoyuna aktarılmaktadır. Peki, gerçekten Doğu ve Batı var mı? Doğu kime, neye, nereye göre Doğu. Batı neresi? Doğu-Batı ikilemi bir gerçeklik mi? Kaan Durukan, Doğu- Batı İkilemine Dört Bakış (Montesquieu, Fanon, Galeano, Said) adlı kitabında, bu sorular etrafında, önemli isimlerin görüşleri ışığında, okuru düşündürmeyi amaçlıyor.
BATI, DOĞU İLE KARŞILAŞIYOR
Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarını da içine alan 250 yıllık tarihimizi dört önemli düşünür ve yazarın eserleri ışığında bir kez daha sorgulamamıza olanak sağlayan yazar kitabında; Montesquieu'nun 'İran Mektupları'yla 'Batı Doğu'yla Karşılaşıyor', bir zamanlar Fransız sömürgesiyken Martinik'de doğan siyah derili Frantz Fanon'un Jean Paul Sartre önsözüyle yayımlanan 'Yeryüzünün Lanetlileri'yle 'Üçüncü Dünya Çığlığı', Türkiye'de 'Gölgede ve Güneşte Futbol' kitabıyla tanınan Galeano'nun 'Latin Amerika'nın Açık Damarları'yla 'Güney', son olarak geçen ekim ayında yitirdiğimiz Edward Said'in 'Oryantalizm'iyle 'Doğu - Batı İkileminde Dönüm Noktası'na dikkatimizi çekiyor.
Ünlü romancı Buket Uzuner Kaan Durukan'ın kitabı için şunları söylüyor: Kaan Durukan, bizim hâlâ daha çok muhabbet masalarıyla biraz da savsaklanmış panel toplantılarına hapsettiğimiz Doğu-Batı tartışmalarına örneği az olan özgün bir kitapla katkıda bulunuyor. Her ne kadar kendisi neredeyse yürek burkan bir mütevazılıkla kitabını 'kısa bir çalışma' diye nitelese de bu, kendisi ince ama içi 'tuğla gibi' kitap, derin analizleri ve sordurduğu sorularla bu konuda düşünen özellikle gençlere bir el kitabı olmayı hak ediyor.
Bazı kavramlar, insanlık tarihinin kimi dönemlerinde rengini verir, damgasını vurur. Geride bıraktığımız son iki-üç yüzyılda dünya ölçeğinde yaşananlar göz önüne alındığında, Doğu-Batı ikilemi bu tanıma uygun düşen bir olgudur. Doğu-Batı ikilemine Dört Bakış, konuşurken, yazarken çok sık kullandığımız, ama belki de gündelik yaşamın akışı içinde üzerine fazlaca düşünmediğimiz, ayrıntılı olarak kafa yormadığımız bu önemli ikilemi yeniden ele alma, layıkıyla anlamaya gayret etme yolunda bir davettir. Eğer davete icabet edilirse, bu düşünsel yolculuktaki kılavuzlarımızın farklı coğrafyalarda ve farklı zaman dilimlerinde yaşamış olacak. Umulur ki, yazar ve okurun beraberce sarf ettikleri çaba dünü olduğu kadar, bugünü, yaşadığımız günleri anlamlandırmamıza da yardım eder; bir ihtimal, geleceğe dahi bir kapı açar.