Diplomatik Nezaketsizliğin Psiko-Politik Değerlendirmesi

Psk. Mustafa Çetinkaya

İsrail’in saldırgan politikaları nedeniyle son dönemde gerilen İsrail-Türkiye ilişkileri daha derin bir krize sürükleniyor. Türkiye’nin İsrail’in Gazze saldırısından sonra  gösterdiği tepki  ve iki ülkedeki şahin kanadın krizi körüklemesi son gelişmelerin temelini oluşturmuştur. Tepkiler giderek diplomasinin dışında seyretmeye başlamıştır.

İsrail açısından Türkiye vazgeçilemez bir konumdadır. İsrail bölgede yalnızdır ve sadece realist politika yaklaşımına dayalı güç politikası ile yaşam sahası bulmaya çalışmaktadır. Bu nedenle İsrail, Türkiye ile yakın ilişkide bulunmak ve böylelikle çevresindeki ‘düşman ülkeler’ ile Türkiye'nin yakınlaşmasını önlemek istemiştir. Türkiye ile Arap ülkelerinin gergin ilişkide olması ise İsrail açısından politik manevra sahası yaratmakta ve Arap milliyetçiliğinin tepkisini bir başka odak ülkeye yönlendirmektedir. Bu nedenle, Türkiye’nin komşuları ile ‘sıfır problem’ politikası  çerçevesinde bölge ülkeleri ile yakınlaşması ve giderek İsrail’den uzaklaşması, İsrail’in ölüm ve yaşam anksiyetesi yaşamasına neden olmaktadır. Diplomasisi ile ünlü İsrail rasyonel tepki vermekten uzaklaşmakta ve giderek kontrolsüz tepkiler vermeye başlamaktadır.  Tıpkı dürtü kontrol sorunu yaşayan bir çocuk gibi, beklentilerinin karşılanmamasını kabul edememekte, duygusal, öfke temelli tepkiler vermektedir.

İsrail Dışişleri Bakan yardımcısının  Türkiye’nin İsrail büyükelçisine karşı takınmış olduğu tutum, bu kontrol kaybının bir göstergesidir. Rasyonel  karar alma ve tepkilerini buna göre kontrol etme becerisi ancak ergenlik sonunda biyolojik olarak gelişebilir. Görülmektedir ki sayın bakan yardımcısı ergenlik dönemine regrese olmuş ve ergenlik çatışmalarını çözümleyememiştir. Öncelikle diplomatik protokol geleneklerine baştan sona uyulmamıştır. Sayın Büyükelçimiz meseleyi farketmediği yönünde açıklamalarda bulunmuş olsa da, bu denli önemli bir tecrübeye sahip diplomatın böylesi bir diplomatik nezaketsizliği algılamaması mümkün değildir. Kendileri diplomatik olgunluk göstererek ani ve rasyonel olmayan tepkiden kaçınmışlardır.

Ayalon’un davranışları çözümlendiğinde, açık iletişim kuramadığı, beden dili ya da mekan kullanımı ile bir tür aşağılama davranışına girdiği görülmektedir. Uluslararası ilişkiler açısından bakıldığında, diplomasi savaş halinde bile kesintiye uğratılamaz ve diplomatik teamüllere uygun olarak davranışlar sürdürülür. Bu Ayalon’un ne denli dürtülerini kontrol edemediği, ve prefrontal korteksinin (insanı diğer canlılardan ayıran, üst mental kapasite ile ilişkili beyin bölümü) işlevlerini yerine getiremediği açıktır. Kendisinin davranışının nedeni politik açıdan açıktır. Sharon’un ölümü sonrası İsrail iç politikasında politik dengeler bir türlü yerine oturmamıştır. İsrail seçimleri tek bir seçim çevresinde gerçekleşmekte, nüfus az olduğu için az sayıda oy bile önem arz etmektedir. Her ne kadar İsrail homojen bir toplum olarak görülse de kendi içinde ciddi bölünmeler  yaşamakta ve ancak dışarıdan gelen tehdit  paronayası ile toplumsal sorunların su yüzüne çıkması önlenebilmektedir. Bu nedenlerden ötürü kişisel siyasi emeller uğruna siyasetçiler dış politikada daha şahin ve agresif tutum sergileyebilmektedir.

Sayın Başbakan’ın Davos'u terketmesi de benzer yönde bir hatadır. Bir siyasetçinin tepkisel davranarak siyaset arenasını terketmeye hakkı yoktur. Bunun bir cerrrahın ameliyathaneyi terketmesinden farkı yoktur. Aynı şekilde  bir siyasinin bir başka ülkenin temsilcisine davranışları ile de olsa hakaret etme hakkı yoktur. Kan görmeye tahammülü olmayan cerrah gibi, siyasetçinin de soğukkanlılığını koruyamayan, şoven ve hamasi davranışlar ile kişisel kazanım elde etme amacı güderek ülkesinin çıkarlarını riske atanı kabul edilemez.

Uluslararası ilişkilerde diplomatik teamüllere uyulması elzemdir. Bunu sağlayabilmek için ergen tepkileri vermekten uzak durulması; dürtü kotrol bozukluğu olan sözde yetişkinlerin ise devlet yönetiminden uzaklaştırılarak derhal psikolojik destek almaya yönlendirilmesi gerekmektedir. Sokullu'nun dediği gibi; ülkeler insanlar gibidir, ancak devletlerin kolektif travmaları canlı tutarak, paronoyayı ulusal bir özellik haline getirerek işlevsel varlık göstermesi mümkün değildir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.