İki kilit kelime var hayatımda şu anda; dinlenmek ve beklemek. Bu kelimelerden anlamlı bir bütün elde ettiğimizde ise sonuç; dinlenmeyi beklemek oluyor ki, açıkçası bu bekleyişi birçok duygu durum değişikliğine yeğlerim!
Meldacım yazını okuduktan sonra sıkıntıda olduğunu hissettim ve hâlini hatırını sormak istedim.’ diye telefonla aradı birçok arkadaşım beni geçtiğimiz hafta. Hatırlarsanız geçen sayıda, çok sıkıntılı bir anımda yaptığım vapur kaçamağından ve günün sonunda ne kadar rahatladığımdan bahsetmiştim sizlere. Hatta yazının son paragrafında çalışmak, mücadele etmek kadar istirahat etmem ve ruhumu dinlendirecek uğraşlara da zaman ayırmam gerektiğine değinmiştim. Yani başka bir deyişle yeteri kadar istirahat etmediğim için kendimi eleştirmiştim!
Ne yapayım? Uzun zamandır öyle bir koşturmaca içindeyim ki dinlenmeyi bir kenara bırakın, bu kelimenin içeriğini bile unutmuşum. Hani birisi bana bu kelimeyi telaffuz etse, neredeyse “Dinlenmek de ne demek?” diye soracağım…
Bilmem, belki siz de benimle aynı durumda olabilirsiniz… Belki siz de kelime haznenizde karşılığını bulmakta güçlük çekiyorsunuzdur bu kelimenin. Ya da ‘ne kadar iyi dinlendiğini’ söyleyenlere garip garip bakıyor olabilirsiniz…
Bunun tam tersi de olabilir elbette. Belki bir tatil beldesinde okumaktasınız şu anda Aksiyon’u ya da bir süredir görmediğiniz yakınlarınızı ziyaret ederek değerlendiriyor olabilirsiniz bu seneki tatilinizi…
Bense her zamanki gibi aynı fakirhanemde, aynı koltuğun üstünde yazıyorum. Anlayacağınız mekân aynı, kalem aynı, tıpkı kalemi tutan şahsın, hâlet-i ruhiyesinin aynı olması gibi…
Aslında hiç de fena olmazdı değil mi, sizlere bu haftaki yazımı herhangi bir tatil beldesinden yazsam? Hani kartpostallardaki gibi manzaranın ortasında, bir yanda yeşilliği diğer yanda denizi olan… Ne güzel olurdu değil mi? Elimde kâğıt kalem, börtü böceğe baka baka yazar dururdum!
İşin şakası bir tarafa, ben hâlimden hiç şikâyetçi değilim. Daha doğrusu uzun uzadıya düşünüp taşındıktan sonra mutluluğun ancak mevcut koşullara uyum sağlayarak elde edilebileceğini tespit ettim.
Düşünsenize; herkesin isteklerinin aynı anda gerçekleşebilmesi, gerçekçi olabilir mi? Örneğin birisi havanın mehtaplı olmasını diliyor, diğer bir kişi de aynı anda günlük güneşlik olmadığı gerekçesiyle üzülüyor. Ya da bir grup insan, sürekli genç kalmayı arzu ediyor, başka bir grup da bir an önce yaşlanıp kemale ermeyi!
Yeryüzünde yaşayan milyonlarca insan ve bu sayıyla orantılı olarak milyonlarca sayıda temenni olduğunu hesaba katarsak, herkesin aynı anda arzularına kavuşabilmesinin meydana getireceği sonuçları tahmin edebilmek pek zor değil. İşte bu sebeple her şeyin bir yeri ve zamanı olduğuna inanarak, mevcut koşullarımın elverişli hâle gelmesi için bekliyorum. Şimdilerde tatil yapıp dinlenmeyi beklediğim gibi…
Anlayacağınız iki kilit kelime var hayatımda şu anda. Bunlardan biri dinlenmek; diğeri ise beklemek. Bu kelimelerden anlamlı bir bütün elde ettiğimizde ise sonuç; dinlenmeyi beklemek oluyor ki açıkçası bu bekleyişi birçok duygu durum değişikliğine yeğlerim! Aksi takdirde çenemi iki elimin avuçlarına yaslayarak kara kara düşünmekle elime ne geçecek ki?
Kim ne derse desin ‘Neden?’ sorusunun içinde dönüp durmanın, insana çok şey kazandırmadığı kanaatindeyim. ‘Niçin ben? Neden bu olay benim başıma geldi?’ sorularına fazla kafayı takmak, hiç farkında olmadan, görünmez tellerle örülü hayalî bir çember oluşturuyor kişinin etrafında. Ve de tüm bu olumsuz düşüncelerin ardından ümitsizliğe kapılmak, çevresi ateşten çemberle sarılı akrebin, kendisini sokarak öldürmesiyle eş değer bir durum bence.
Beklemekse son derece asil bir duruş gerektiriyor, karamsarlığa nazaran. Zaten hayatım boyunca hep takdir etmişimdir sabırlı, metanetli insanları ve örnek almışımdır o insanların onurlu tavırlarını.
Ne demiştim; iki kilit kelime var hayatımda şimdilerde. Bunlardan biri dinlenmek; diğeri ise beklemek. Bu kelimelerden anlamlı bir bütün elde ettiğimizde sonuç; dinlenmeyi beklemek oluyor!
Ben de onu yapmaya çalışıyorum elimden geldiğince, asil ve onurlu insanların yolundan gidebilmek ümidiyle…