Taraf Gazetesi yazarı Türkiye'nin önemli entellektüellerinden Orhan MİROĞLU "DAĞA VE BAYRAĞA DAİR.." yazısında son dönemde yaşanan olayları psikolojik harp perspektifinden ele alıyor... İşte ayrıntılar..
DAĞA VE BAYRAĞA DAİR..
PKK, son zamanlarda Şemdinli üzerinden ilginç bir pskolojik harp uyguluyor, ve BDP bu psikolojik harbin tam ortasında yer alıyor.
Siyasi temsil bakımından Meclisin dördüncü büyük partisi olan bir partinin, umudunu ve geleceğini PKK'nin önüne koyduğu psikolojik harbe bağlaması, başta bu partiye oy veren Kürt seçmenler olmak üzere, bütün Türkiye için bir kayıptır.
Sayın Demirtaş Şemdinli hadiselerinden sonra ortaya bir iddia attı.
Buna göre hükümet gerçeği halktan gizliyor çünkü Şemdinli kırsalı ve 400 kilometrekarelik bir alana yayılan bir toprak parçasını, devlet değil artık PKK kontrol ediyor.
Hem de 700 kişiyle..
Bence ortada PKK'nin ve onun isteği üzerine de BDP'nin realitelerden koptuğu bir durum söz konusudur
Bunun olabilmesini en çok arzu edenlerdenim.
Ama nafile bir temenni ve nafile bir arzu bu; öyle görülüyor ki, Türkiye'nin siyasi zemini, ve bu zeminin giderek demokrasi yönünde güçlenecek olması hiçbir şekilde PKK'yi tatmin etmeyecek ve PKK, demokrasi güçlendikçe silahın ve şiddetin önde olduğu psikolojik harp yöntemlerine dört elle sarılmaya devam edecek.
Bir hayli hazin ve bir o kadar da ironik bir durumla karşı karşıyayız.
Çünkü devletin PKK'ye karşı mücadelede psikolojik harbi terk ettiği ve hakikate dönmeye başladığı bir dönemde, PKK filmi tekrar başa sarıyor ve 'kurtarılmış bölge' hayalleriyle hem kendini hem Kürt siyasetini, hem de kendisine inananları reel siyasi bir zeminde değil, sadece ulusal hissiyattan, dahası etnik hınç ve öfkeden beslenen psikolojik bir zeminde tutmaya çalışıyor.
Demirtaş, 'Şemdinli'yi PKK ele geçirdi, PKK başka toprakları ele geçirmeden gelin onunla anlaşın' demeye gelen çağrılar yaptı.
Yani, Türkiye cumhuriyeti tarihinde bir ilkin gerçekleşmiş olduğunu ve 'devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmının devletin egemenliğinden çıktığını' açıkladı.
Açıkçası 'devrimci savaş stratejisinin' sonuç verdiğini ilan etti.
Sanki kimsenin farkında olmadığı bir gerçeğe dikkatlerimizi çeker gibi yaptı, ama yaptığı şey psikolojik harpten başka bir şey değildi. Çünkü o da böyle bir durumun söz konusu olmadığını biliyordu, nitekim daha sonra bir araya geldiği medya mensuplarına söylediklerinin yanlış anlaşıldığını ifade etti.( Ezgi Başaran, Radikal2 Eylül.)
Devlet de geçmişte o bölgede dağa taşa 'Ne mutlu Türküm diyene' vecizesini bembeyaz taşlarla veya kireçle yazdırır, Ertürk Yöndemlere 'Anadolu'dan Görünüm' programları yaptırır, Türkçe bile bilmeyen Kürt ağalarını TRT'ye çıkartarak, psikolojik üstünlük sağlamaya çalışırdı.
Bugün artık, böyle şeylere itibar etmeyen ve geçmişten ders çıkaran bir devlet ve hükümet var.
Psikolojik harp senaryosunun buraya kadar olan kısmını anlamak zor değil ve ben bunu anlayabilecek durumdayım.
Anlamadığım şey Taraf gazetesinin bu psikolojik harbe bir takım haberlerle ve manşetlerle katkıda bulunmasıdır.
Felaketi haber verir gibi atılan ve Suriye'de, 'ikinci Kürt devletinin kurulduğunu 'ispatlayan' manşetlerden sonra, Şemdinli için atılan manşetler barışa ve yumuşamaya değil, PKK'nin psikolojik harbine hizmet ediyor.
Psikolojik harbin her türlüsü çok kötüdür ve hiçbir şekilde meşru değildir.
Kürtler ve Türkler otuz yıl boyunca devletin psikolojik harbine yenik düştü.
Şimdi PKK'nin psikolojik harbiyle karşı karşıyayız.