Türkiye Psikiyatri Derneği’nden yapılan açıklamada, doğal afetlerin ardından yaşanabilecek psikolojik sorunlara dikkat çekilerek, Elazığ'daki depremin ardından halkın yaşayabileceği sorunların çözümü için psikososyal destek konusunda işbirliğine hazır olduğunu söyledi…
HER TÜRLÜ DESTEĞE HAZIRIZ
Deprem sonrası ortaya çıkan ve zaman içinde oluşabilecek ruhsal sorunların çözümünde, üyesi oldukları Afette Psikososyal Hizmetler Birliği (APHB) ile birlikte göreve hazır olduklarını belirten Türkiye Psikiyatri Derneği, tüm üyeleri ile psikososyal desteği sağlamak için her türlü çabayı harcayacaklarını belirterek, bu konuda her zaman iş birliğine açık olduklarını açıkladı.
TOPLUMSAL RUH SAĞLIĞININ EN ÖNCELİKLİ KONUSU DEPREME BAĞLI PSİKİYATRİK SORUNLAR
Türkiye Psikiyatri Derneği, Depremlere bağlı psikiyatrik sorunların, toplum ruh sağlığının en önemli ve öncelikli konusu olduğunu belirttiği açıklamasında şunlara değindi. “Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) ve Depresyon deprem felaketine bağlı olarak en sık karşılaşılan sorunların başında gelmektedir. Bu bozuklukların yarattığı kaygı ve diğer ruhsal rahatsızlıkları azaltmak, bir tür kendini iyileştirmek amacıyla alkol ve kötüye kullanılan maddelere yönelmek hiç nadir karşılaşılan bir durum değildir. TSSB’nin ortaya çıkması açısından kadın olmak, yaşlı olmak, düşük eğitim seviyesi, deprem öncesinde psikiyatrik sorunların bulunması, deprem sırasında korku yaşamış olmak, enkaz altında kalmış olmak, kurtarma çalışmalarına katılmak, birinci derece yakınını kaybetmiş olmak, maddi kaybın olması, sosyal desteğin yetersiz olması ve devlet desteğinin yetersiz kalması en önemli risk etkenleridir” denildi.
DEPREMİN RUHSAL ETKİLERİ YILLARCA SÜRÜYOR
TSSB yaygınlığının depremden yıllar sonra bile yüksek saptanmasının nedenleri arasında kişilerin psikiyatrik yardım alamamış, sağlık hizmetlerinden gereken zamanda yeterince yararlanamamış olmasının önemli bir yer tuttuğuna değinen Türkiye Psikiyatri Derneği, depremden sonra meydana gelen kayıpların depremden değil, depreme hazırlıksız yakalamaktan kaynaklandığını açıkladı. Depreme bağlı kayıpların en aza indirilebilmesi için hem deprem öncesi, hem deprem sırasında hem de deprem sonrasında koordineli bir şekilde atılması gereken pek çok adım olduğunun altını çizen Türkiye Psikiyatri Derneği öncelikli olanları şu şekilde sıraladı.
1. Deprem bölgesine hızlı ve etkin şekilde yardımların ulaştırılmalı,
2. Kurtulmuş olan bireylerin güvenli bir yaşam alanına taşınmalı,
3. Enkaz altındaki kişilerin hızla kurtarılmalı ve gereken tıbbi destek verilmeli,
4. Temel yaşam gereksinimleri hızlı ve nitelikli biçimde sağlanmalı ve uzun süreli, kalıcı bir sosyal destek ağı kurulmalı.
TÜRK PSİKİYATRİ DERNEĞİ DEPREM BÖLGESİNDE
Türkiye Psikiyatri Derneği, deprem sonrası yaşanan ruhsal bozuklukların ve hastalıkların tanımlanması, sağlık çalışanlarının bu yönde sürekli bir eğitim programına alınması gerektiğine dikkat çekti ve bu bağlamda Afet Psikososyal Hizmetler Birliği’nin (APHB) içerdiği tüm birimleri ile birlikte bölgeye hareket etiğini açıkladı.
Türkiye Psikiyatri Derneği APHB’nin durum saptaması ve bölgede yaşayan bireylerin gereksinimlerini içeren raporu en kısa zamanda kamuoyu ile paylaşacağını belirtti.
NÜFUSUMUZUN TAMAMINA YAKINI DEPREM KUŞAĞINDA
Topraklarımızın ve nüfusumuzun tamamına yakının, endüstriyel yatırımların ise dörtte üçünün deprem kuşağı üzerinde olduğunun belirtildiği açıklamaya şu şekilde devam edildi:
“Dünyada, afetlerin son 40 yılda 3 kat arttığını, son 20 yılda 3 milyon kişinin ölümüne ve 800 milyon kişinin etkilenmesine yol açtığını biliyoruz. Depremler ise son 20 yılda bir milyondan fazla kişinin ölümüne yol açmıştır. Ölümlerin % 80’den fazlası Türkiye’nin de içinde bulunduğu, Çin, Japonya, İtalya, İran, Peru, Eski SSCB, Şili ve Pakistan’ı içeren dokuz ülkede gerçekleşmiştir. Son günlerde de Haiti ve Şili başta olmak üzere yaşanan yeni birçok deprem de insanlığa büyük acılar yaşatmıştır. Görülüyor ki çarpık kentleşme, kentsel nüfus artışı, kent yoksulluğu, bununla bunlarla birlikte yaşanan sağlıksız ve güvensiz yaşama alanları, sağlık hizmetlerinden yoksunluk, afetlere karşı hazırlıklı olmama ve önlemlerdeki çifte standart gibi, bireyin üretim sürecindeki yeri ve toplumsal konumlanışı ila bağlantılı durumların bu sonuçlarda oldukça önemli bir rolü vardır. Bu durumu yaratan etmenlerin başında ülkenin az gelişmişliği, yoksulluğu ve barındırdığı ekonomik ve toplumsal eşitsizlikler gelmektedir. Elazığ depremin meydana geldiği bölgede de yoksulluğun bir sonucu olan düşük maliyetli, eski mimari yapıdaki evler zarar görmüştür.”
YAPILAŞMADA YÜKSEK STANDARTLAR BELİRLENMELİ
Türkiye Psikiyatri Derneği yaptığı açıklamada, deprem bölgeleri başta olmak üzere yapılaşmada daha yüksek standartlar belirlenmesinin gerektiğini belirtirken, bunları sağlamak üzere yasal düzenlemeler yapılmasına ve uygun ekonomik modeller geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Yapılan incelemelerle depreme dayanıksız olduğu saptanan ve hala kullanılmakta olan kamu binalarının, öncelikli olarak yıkılıp yenilenmesi veya bilimsel verilere göre güçlendirilmesi gerektiğinin üstünde durdu.