Deniz: “Antidepresanlar, Uzman Onayı ve Takibi İle Kullanılması Gereken İlaçlardır”

Toplumda antidepresan kullanımının bilinçsiz bir şekilde artış göstermesinin başat sebebinin, depresyon olarak algıladığımız psikolojik rahatsızlığın yanlış tanımlanması ile alakalı olduğunu ve tedavinin toplumda eskisi gibi karşılanmaması...

Toplumda antidepresan kullanımının bilinçsiz bir şekilde artış göstermesinin başat sebebinin, depresyon olarak algıladığımız psikolojik rahatsızlığın yanlış tanımlanması ile alakalı olduğunu ve tedavinin toplumda eskisi gibi karşılanmaması ile bağlantılı olduğunu belirten Psikiyatrist Dr. Ömer Deniz, her rahatsızlığın tanı ve tedavisinin uzman hekim kontrolünde olması gerektiğini söyledi.

Deniz, komşu önerisi ile bilinçsiz ilaç kullanımının arttığını ve yanlış tedavinin başka psikolojik rahatsızlıklara yol açtığına dikkat çekerek uzman desteğinin bu noktada önemine vurgu yaptı.

Gençlerde depresyon hastalığı, bu hastalığın belirtileri ve evreleri, anksiyete hastalığı ve anksiyetenin belirtileri ve tedavisi hakkında yaptığımız söyleşide Dr. Ömer Deniz  sorularımızı yanıtladı.
Günümüzde gençlerin anti depresan kullanımının artmasının sebebi nedir?

"Antidepresanlar tedavi amaçlı kullanılan güvenli herhangi bir bağımlılık riski taşımayan ancak sadece bu alandaki uzmanların uygun gördükleri rahatsızlıklarda kullanılması gereken ilaçlardır. Ağrı kesici, antibiyotik, mide ve kalp ilaçları gibi rastgele kullanılmazlar. Önce kişide antidepresan kullanımının gerektiği tanısını koymamız lazım. Ancak günümüzde insanlar bir yakınının tavsiyesi ile rastgele kendi başlarına antidepresan kullanma davranışı gösteriyorlar. Bu son derece yanlış ve sakıncalı bir tutum. Biz bunu hiçbir şekilde önermiyoruz ve doğru bulmuyoruz. Bir kişinin antidepresan kullanacağına karar verirsek bunun belli bir kullanım süresi var. Antidepresan ilaç bir gün kullanılan bir ilaç değildir. Benim bu hafta çok canım sıkılıyor ben bu hafta antidepresan kullanayım bu amaçla anti depresan kullanılmaz. Antidepresanlar sadece depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlarda değildir. Bazen idrarını kaçıran bir çocuğu antidepresan kökenli bir ilaçla tedavi edebiliriz. Bazen kekemeliği, sosyal fobisi, panik atağı ve takıntısı olan bir hastayı da antidepresan kökenli bir ilaçla tedavi ederiz. Yani antidepresanlar sadece depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlarda değildir. Dolayısıyla bu konuda çok bilinçli ve dikkatli olmak gerekir. Son yıllarda sağlık bakanlığı bu konuda bazı adımlar attı. Sadece psikiyatri uzmanlarının kısıtlı sayıda da başka uzmanlık alanlarının antidepresan yazmasına onay veriyor. Yine de bilinçsiz ilaç kullanımı ülkemizde çok yaygın bir sorundur. Özellikle ergenlik dönemi diye tabir edilen dönemde, antidepresanlar doğru şekilde kullanılmıyorsa bu durumun bazı hastalıkları tetikleme riski de var. Dolayısıyla antidepresanlar uzmanların onayı sonrası kullanılabilen, belli bir süre kullanılması gereken ve yine ilaç kullanımı kesilecekse bir uzman tarafından kesilmesi gereken ilaçlardır."

''GÜNLÜK ÜZÜNTÜLERLE İLGİLİ DURUMUMUZDA BİR DEPRESYON TANISI KOYMUYORUZ”

Gençler duygularını yoğun yaşadığı dönemlerde ‘depresyona girdim’ tabirini kullanır. Siz bir uzman olarak depresyonu nasıl tanımlarsınız?

"Depresyon kavram olarak, bir duygunun ifadesidir, bir hastalık değildir.  Bugün canınız sıkılmıştır, bir arkadaşınızın başına bir şey gelmiştir, sınavınız kötü geçmiştir. O gün üzüntü yaşarsınız, mutsuz olursunuz, ağlarsınız, karamsar olursunuz. Bunlar normal insanların da güncel yaşantılarında göstereceği normal tepkilerdir. Depresyon bir üzüntü, mutsuzluk duygusunu tarif eden bir kavramdır.  Fakat depresif bozukluk denilen hastalık ise belirli tanı kriterleri olan  özel bir durumdur ve bir beyin hastalığıdır. Tedavi edilmesi gerekir. Dolayısıyla günlük üzüntülerle ilgili durumumuzda bir depresyon tanısı koymuyoruz ve böyle durumlarda ilaç kullanımını önermiyoruz. Özellikle ergenlik yani genlik dönemi dediğimiz çağdaki kişiler güncel yaşamda inişli çıkışlı anlar yaşarlar. Bazen çok mutlu olur bazen ise canı sıkkın olabilir. Bunlar günlük yaşamda karşılaşılacak durumlardır. Dolayısıyla bu durumlar depresyon olarak tabir edilemez. Böyle durumlarda depresyon ilaçları kullanılmaz. Zaten depresyon ilaçları reçeteyle alınır. Reçetesiz satılmaması gerekir. Ancak ergenlik dönemi çok hassas bir dönem olduğu için ergenlik ve çocukluk döneminde de depresyon yaşanabilmektedir. Bu dönemde yaşanan depresif bozuklukların da tedavi edilmesi gerekir. Çünkü ergenlik dönemindeki depresif bozukluklar zamanında etkili bir şekilde tedavi edilmezse intihara kadar giden, geri dönüşü olmayan durumlara yol açabilir. Gençlik ve ergenlik dönemi çok hassas bir dönemdir. Bu dönemde böyle bir durumla karşılaşılırsa mutlaka bir uzmana danışılması gerekir."

“KİŞİNİN YAŞAM KALİTESİ, İŞLEVSELLİĞİ BOZULMUŞSA MUTLAKA BİR PSİKİYATRİSTE BAŞVURMALIDIR”

Peki depresyonun tedavi edilmesi gereken bir noktaya ulaştığını nasıl anlarız?

"Depresyon, mutsuzluk, karamsarlık, konsantre olamama, hayattan zevk alamama, enerji kaybı, unutkanlık, sinirlilik, uykusuzluk, aşırı uyku, iştahsızlık, cinsel istek azalması, yoğun suçluluk duyguları, hayatı yaşamaya değer bulmama, intihar düşüncesi ve intihar girişimlerinin içinde yer aldığı bir rahatsızlık durumudur.  Bu belirtilere depresyon dememiz için en az iki hafta ya da daha uzun süre gün boyu sürmüş olması lazım. Yani bugün üzüntülü yarın neşeliysek bu depresyon değildir. Ama bir kişi iki üç hafta boyunca mutsuz, isteksiz, evden çıkmak istemiyor, düşünceli, içine kapanık bir durumda ise burada depresyondan şüpheleniriz. Depresyon tanısı için en önemli ikinci kriter şudur, kişinin yaşam kalitesinin, işlevselliğinin bozulmasına yol açması lazım. Yani depresif bozukluktan dolayı kişi işe gitmiyor, okula gitmiyor,  bir ev hanımı ise çocuklarıyla ilgilenemiyor, yemek yapmıyor, bir gazeteci ise haber yapmak istemiyor, bir öğretmense okula gidip ders anlatmak istemiyor. Yani işlevsellik kaybı çok önemli. Eğer bu kriterleri karşılıyorsa kişide bir depresyon olduğunu düşünmek lazım ve mutlaka tıp doktoru olan bir psikiyatri uzmanına başvurmak lazım."

“ANKSİYETE  VE DEPRESYON ÇOK İLİŞKİLİ RAHATSIZLIKLARDIR.”

Depresif bozukluklardan sonra en yaygın görülen psikilojik sorun olan anksiyetenin belirtileri ve türlerine değinen Dr. Deniz, Anksiyete bozuklukları etkili ve zamanında tedavi edilmezse sıklıkla madde ve alkol bağımlılığına yol açabilme riski olduğuna dikkat çekti.

Anksiyete nedir? Belirtileri ve sebepleri nelerdir?

"Dünyada en büyük ruhsal sorunların başında depresif bozukluklar geliyor. Depresif bozukluklardan sonra ise anksiyete de çok yaygın görülen ruhsal sorunlar olarak öne çıkıyor. Anksiyete dediğimizde aşırı bir kaygıyı anlıyoruz. Yani endişe hali, huzursuzluk, sinirlilik, uykusuzluk ve yine işlevsellik kaybı ile sonuçlanan bir takım durumlar karşımıza çıkıyor. Tabi anksiyete başlığı altında çeşitli hastalıklar var mesela yaygın ansiyete bozukluğu dediğimiz bir rahatsızlık var. Kişi aylardır, gün boyu süren bir huzursuzluk hali içinde, sürekli endişeli, kötü bir haber alacak, başına bir kaza gelecek diye sürekli bir endişe hali içinde ve tetikte olma halidir. Yine anksiyetenin özel bir durumu da panik atak dediğimiz bir sorundur. Panik atakta da kişide herhangi bir bedensel hastalık olmamasına rağmen kişinin, kalp krizi geçireceği, nefesinin kesileceği, çıldıracağı, öleceği şeklinde yersiz bir beklenti halinde olmasıdır. O yüzden bu hastalar sürekli acillere giderler, ambulans çağırırlar, bir hafta içinde farklı farklı tıp branşına muayene olmaya giderler. Bu durumda panik atak ya da panik bozukluk olarak adlandırılır. Anksiyetenin bir başka versiyonu toplumda en sık gördüğümüz özellikle gençler ve öğrenciler arasında da yaygın olan sosyal anksiyete bozukluğudur. Bunda da bir utangaçlık, çekingenlik, toplumda kendini ifade edememe, olması gereken performansı gösterememe, yabancı ortamlara girmekten kaçınma, otorite konumundaki kişilerle diyaloga girmekten kaçınma gibi durumlara kişinin yaşam kalitesini ve mesleki işlevselliğini ciddi anlamda bozan bir rahatsızlıktır. Mesela sınav anksiyetesi milyonlarca genci ilgilendiren ortaokula, liseye, üniversiteye giden öğrencilerden tutun da birçok insanı etkileyen bir sorundur. Burada da ‘yapamayacağım, başaramayacağım, bir sonuca ulaşamayacağım, emeklerin karşılığını alamayacağım olmayacak’ şeklindeki düşüncelerle kişinin göstermesi gereken performansın altında bir performans göstermesine sınav kaygısı diyoruz. Bu kaygıyı yaşayan bireyler bir takım bedensel şikayetlerde yaşarlar. Bulantı, kusma, karın ağrısı, iştahsızlık, şişkinlik, titreme, çarpıntı gibi bedensel belirtilerle odaklanamama, konsantrasyon bozukluğu gibi durumlar yaşarlar.  Anksiyete ve depresyon birbiriyle ilişkili iki temel rahatsızlıktır. Anksiyete depresyona sebep olabilir. Bazen depresyonun içinde de anksiyete belirtileri yaşanabilir. Dolayısıyla sıklıkla bu iki tabloyu karışık bir şekilde de görüyoruz. Dolayısıyla anksiyete bozuluğu da eğer etkili ve zamanında müdahale edilmezse kişiyi bir çok anlamda zorlayan hatta ülkelerin ekonomik kayıplarında da çok etkili olan rahatsızlıklar olarak ortaya çıkar. Depresyon nedeni ile bir doktorun, mühendisin, öğretmenin, işverenin, işçinin senede bir iki ay işe gitmediği düşünülürse o ülkenin ekonomisini eksi yönde etkiler. Ruhsal rahatsızıkların zamanında ve etkili tedavisi son derece önem arz ediyor."

Anksiyete bozukluğu genelde kimlerde görünen bir rahatsızlıktır? Türleri nelerdir? Başka hastalıklara sebep olabilir mi?

"Önce depresyon sıklığını açıklamak lazım çünkü en önemlisi o. Depresyon her 100 kadından 23’ünde yani her dört kadından birinde görünen bir rahatsızlıktır. Erkeklerde ise her sekiz erkekten birinde görünür. Anksiyete bozukluklarını düşünecek olursak panik atak yüzde 2-3 arası, sosyal anksiyete bozukluğu yüzde 15 ile 20 civarında görünüyor, yaygın anksiyete bozukluğu yüzde 2 ile 3 arasında aslında çok yaygın olan sorunlardır. Bu kadar sık görünen sorunların tedavisi çok önemli ile 20 civarında görünüyor, yaygın anksiyete bozukluğu yüzde 2 ile 3 arasında aslında çok yaygın olan sorunlardır. Bu kadar sık görünen sorunların tedavisi çok önemli. Depresyon ve anksiyete bozukluğunun kadınlarda daha fazla göründüğü klinik araştırma ve istatistik sonuçlarında tespit edilmiştir. Sosyal anksiyete bozukluğu, panik bozukluk, aygın anksiyete bozukluğu gibi türleri var. Anksiyete bozuklukları etkili ve zamanında tedavi edilmezse sıklıkla madde ve alkol bağımlılığına yol açabilme riski var. Depresyon ile çok ilişkili rahatsızlıklardır. Birini tedavi etmediğiniz zaman öbürüne dönüşüyor."

Anksiyete nasıl tedavi edilir?

Psikiyatri rahatsızlıklarında özellikle depresif ve anksiyete bozukluklarında ilaç tedavileri günümüzde en yaygın ve etkili sonuçlar üreten tedavilerdir. Ancak burada çok önemli bir sorun olarak şu karşımıza çıkar. Toplumda özellikle bu rahatsızlıklarda kullanılan ilaçlara karşı olan önyargılar. Bu ön yargılardan dolayı insanlar zamanında tedavi için başvurmuyorlar. Diğer bir sorun ise ‘ben psikiyatri uzmanına gidersem beni akıl hastası zannederler’ şeklindeki yanlış düşünce. Sırf bu sebeple insanlar doğru adrese gitmekten kaçınıyorlar yaşam koçu, kişisel gelişim uzmanı, pedegog gibi aslında olmayan bir takım meslek kavramlarını kullanan kişilere başvuruyorlar. Akıllıca olan ilgili tıp branşındaki uzmana başvurup bu tedavileri almak. İlaç tedavileri uzman kararı olmadan kendi başına kullanılan ilaçlar değildir. Günü birlik kullanılacak ağrı kesici gibi bir tedavisi yok. Eğer bir tedavi başlanmışsa onun belli bir kriteri ve süresi var. Tedavi bitimi de doktor gözetiminde tedavinin azaltılıp kesilmesi gerekiyor. Temel tedavi ilaç tedavileridir. Ama biz klinik uygulamalarımızda ilaç tedavilerini mutlaka psikoterapi ile kombine uyguluyoruz. Çünkü siz eğer kişinin depresyonuna anksiyete bozukluğuna yol açan yaşamsal sorunları irdeleyemezseniz, bunların çözümü ile ilgili bir takım durumları konuşamazsanız sadece ilaç tedavileri ile bunları düzeltmek eksik kalır. Dolayısıyla mutlaka psikoterapilerin eklenmesi lazım. Psikoterapi de çok önemli bir kavram çünkü psikoterapi uzman kişilerin uygulayabileceği özel uygulamalardır. Anksiyete ve depresyon tedavisinde danışanlarımıza tavsiyelerimiz oluyor. Bu tavsiyelerin en önemlilerinden bir tanesi sağlıklı ve düzenli beslenmedir. Reçetelerime yazdığım önemli bir not vardır bu ‘ hareket etme’ dir. Bir ilaç yazıyorum ilacın yanına da günde 30 dakika yürüyüş diye not ekliyorum. Bilimsel araştırmalar fiziksel egzersizlerin yada günlük sportif aktivitelerin depresyon ve anksiyetenin iyileşmesinde son derece etkili olduğunu kanıtlıyor bize. İkincisi doğal ortamlarda bulunmak. Özellikle depresyon açısından bol ışıklı yerlerde vakit geçirmelerini öneriyoruz. Yine en önemli konulardan birisi insan sosyal bir varlıktır. Sağlık, bedensel, ruhsal ve sosyal anlamda bir iyilik hali olarak tanımlanıyor. Sosyal varlık olan insanın günlük yaşamında sağlıklı sosyal ilişkiler geliştirmesi lazım. Sevdiği, haz aldığı, görüşmekten hoşlandığı insanlar ile vakit geçirmesi lazım."

Toplum psikiyatristlerden destek alan insanlara eskisi gibi bakmıyor. Alışılmış bir durum haline geldi. Bu sebepten insanlar ihtiyaç dışı bile psikiyatristlere gidebiliyor. Bu durum ileride bir popülerlik haline mi gelecek?

Psikiyatri tıbbın en temel ana bilim dallarından biridir. Bizleri psikolog olarak ifade ediyorlar. Mesela panik atağı olan birine psikologa git diyorlar. Psikiyatri kavramını toplumumuz hala anlayamadı.  Biz ruhsal hastalıkları tedavi eden tıp bölümünün uzmanlığını yapan kişileriz. Biz buna psikiyatri uzmanı, psikiyatrist diyorux. Bu kavramları çok iyi anlamak lazım. Psikolog dediğimiz kişiler tıp doktoru değildir, tedavi etme yetkileri yoktur. Eğer klinik psikoloji alanında özel eğitim almışlarsa bazı durumlarda psikoterapi yapabilirler. Bu kavramları da topluma çok iyi anlatmak lazım. Günümüzde insanlar psikiyatri kliniklerine çok daha kolay gidiyorlar. Çünkü artık bilinçleniyorlar. Bilinmeyen yanlışlardan bir tanesi de şudur ki pedegoglar. Türkiye’de pedegog eğitimi veren bir okul da yok öyle bir meslek de yok. Bunların yerine tıp mezunu ve b alanda yıllarda ihtisas yapmış çocuk ve ergen psikiyatristleri var. İnsanların bunun farkına varması lazım. Psikologlar da ruh sağlığı çalışanları içerisinde çok önemli bir gruptur. Bizlerle birlikte bir ekibin parçaları bunlar. Ruhsal sorunlar yaşayan insanlar tabi ki de psikologlara danışabilirler. Psikologların da gerekli danışma ve inceleme kısmını yaptıktan sonra psikiyatri uzmanlarına yönlendirmeleri gerekir.

Gençlerin eğitim hayatlarında yaşadıkları sorunlar, işsizlik ve duygularını çok yoğun yaşaması  gibi sorunlar intihar gibi sonuçlara neden oluyor. Çareyi psikolojik destekte değil de ölümde arıyorlar. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

"Gençlik dönemi çok çalkantılı bir dönemdir. Bu dönemde kişiler eğitim, aile, sosyal çevre ile ilgili bir takım sorun yaşıyorlar. Gençlik döneminde ruhsal sorunlara çok sık rastlanıyor. Bu hassas dönemdeki bireyleri çok iyi takip etmek lazım. Ruhsal destek almaları gereken bir durum var ise bizim destek olmamız lazım. Bazen ruhsal sıkıntı yaşayan kişiler kendileri bunun farkına varabiliyor fakat tedavi için bir desteğe başvurma motivasyonları olmuyor. Gençlik döneminde yaşanan intihar olaylarını medyada sıkça görüyoruz. Bunun temel nedeni özellikle gençlik döneminde madde kullanımının çok olması ve inişli çıkışlı bir dönemde olmalarıdır. Bu durumdaki gençler kesinlikle bir destek almak zorundadır. Ailelerin bu konuda çok iyi gözlem yapmaları gerekiyor."

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

"Günümüzde insanların bedeninde herhangi bir sorun olduğunda başvurabilecekleri tıp branşları var. Bireyler ruhsal, duygusal, davranışsal sorunlar yaşadığında başvurabilecekleri bir tane tıp branşı var o da psikiyatridir. Psikiyatriyi topluma çok iyi tanıtmamız lazım ve psikyatristlerle ihtiyaç duyduğumuzda çok rahat görüşebilmemiz lazım. Bunun farkına varılmasını istiyorum. Hayatın mutlu yaşanması bizim temek hedefimiz.  İnsanlar sıkıntıya düştüklerinde sıklıkla birileriyle konuşmak isterler. Bir yakın arkadaşlarıyla konuşurlar. Bu yaşamımızda sık başvurduğumuz bir şeydir. Bunun bir takım sakıncaları var. Özel sorunumuzu yakın hissettiğimiz birine  anlatırız fakat bunlar profesyonel kişiler olmadığı için bir süre sonra bu özel sorunumuz bizim aleyhimize kullanılabilir yada onlar profesyonel kişiler olmadığı için bizi sağlıklı yönlendiremezler. Bu  durumda aslında sıkıntımızı paylaşabileceğimiz bir psikiyatristin olması son derece önem arz ediyor. Çünkü biz tıp yemini etmiş insanlarız, bu sebeple hastaların özel konularını muhafaza ederiz ve profesyonel destek vererek bir süre sonra kişi normal yaşamına döndüğünde de bununla ilgili herhangi bir sorun yaşamaz. "

Kaynak

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Psikiyatri Haberleri