DEĞERLER PSİKOLOJİSİ NEDİR?

Değer kavramı, kültür ve değerler, cinsiyet ve değerler, yaş ve değerler, değerler ve motivasyon, değerler ve tutumlar, değerler ve ahlak...

AİŞE ÇİFÇİ / Marmara Üniversitesi


DEĞER KAVRAMI

Sözlükte; insanların, hayatın anlamı ve günlük yaşamın biçimlendirilmesi konusunda alternatif yollar arasından bir tercih yapmalarını sağlayan yol gösterici nitelikteki soyut yahut somut ilke,inanç veya varlıklardan her biri[1] olarak tanımlanan değer; sosyal bilimciler tarafından 'belirli bir davranış ve varoluş amacının kişisel ve toplumsal olarak karşıtlarına tercih edilmesine dair kalıcı bir inanç', veya da 'insanların yaşamını yönlendiren, arzu edilir olanı temsil eden ve önem derecelerinde farklılıklar gözlenen sosyal psikolojik kuruntular'[2]

Değer terimi bazan iyi, uygun, istenen ve değerli olarak nitelendirilen objeler veya konular için kullanılır; yani para, mücevher, başarı, kuvvet, şöhret….gibi konular için kullanılır.Maddi objeler kadar, insanların beğendiği veya önem atfettiği inançlar ve kurumları da içine alır.

Çağdaş psikolojide değer kavramı oldukça geniş ve çok defa gevşek bir şekilde kullanılmıştır. Bununla birlikte tarihi olarak değer kavramının anlaşılmasında iki temel yaklaşım olmuştur. Birincisi şu varsayıma dayanır; değer, uyarıcı objenin içinde mevcuttur. Uyarıcı obje içsel veya mutlak bir değere sahiptir; yani o objenin kullanıcısı olan insanla ilgili olamayan bir değere veya öneme sahiptir. İkinci yaklaşımın dayandığı varsayım da şudur; uyarıcı objeler içsel bir değere sahip değildirler. Bir objenin değeri sadece insanların onu algılama yollarının bir fonksiyonudur, yani görelidir. Bu pozisyona göre, belli bir uyarıcı objesi, bir kimse için belli bir zamanda büyük bir değere sahip bulunabilir, bir başka zamanda ise aynı kişi onu bir engel olarak algılamış olabilir.[3]

Erol Güngör; değer, bir şeyin arzu edilebilir veya edilemez olduğu hakkındaki inançtır der ve şöyle sorar; 'acaba değer sadece bir inançtan, yani subjektif bir yakıştırmadan mı ibarettir? Bizim inancımız dışında objektif bir gerçeği temsil etmez mi? O’na göre ahlak felsefesinin en eski, en çözülmez görünen problemi budur. Bu soruya bir cevap bulabildiğimiz takdirde ahlaki davranış ve düşünce konusundaki şüphelerimiz hemen tamamen ortadan kalkabilirdi. Eğer ahlaki değerin objektif bir temelini bulabilseydik anlaşmazlıklarımızdan kurtulur, kendimize şaşmaz bir rehber bulurduk[4].

Güngör, psikolojide değerin öneminin ise, değer probleminin objektif bir esasa dayanıp dayanmamasında değil, insan davranışlarının yol göstericisi olarak oynadığı rolde olduğunu belirtir. Bu bakımdan psikoloğun değeri sadece bir inanç olarak aldığına işaret eder. Ve değerin bir inanç olduğu için dünyamızın belli bir kısmıyla ilgili idrak, duygu ve bilgilerimizin bir terkibi olduğunu, inancın spesifik bir şekli olmak itibariyle ondan daha yukarı bir zihin organizasyonu olduğunu da ekler. Özellikle ahlaki davranış konusunda değerin bir kimsenin çeşitli insanları, insanlara ait nitelikleri, istek ve niyetler, davranışları değerlendirirken başvurduğu bir kriter olduğunu düşünür ve şöyle bir örnek verir; Ahmet iyi bir insandır. Niçin? İnsanlara elinden geldiğince yardım etmektedir. Çünkü insanlara yardım etmek iyidir.[5]

KÜLTÜR VE DEĞERLER

Kültür; bir toplumun sahip olduğu maddi ve manevi kıymetlerden oluşan öyle bir bütündür ki, toplum içinde mevcut her çeşit bilgiyi, alakaları, itiyatları, kıymet ölçülerini, görüş ve zihniyet ile her çeşit davranış şekillerini içine alır. Bütün bunlar birlikte, o toplum mensuplarının çoğunda müşterek olan ve onu diğer toplumlardan ayıran hususi bir hayat tarzı temin eder[6].

Her kültürün belli başlı değerleri vardır ve bu değerler o kültürü diğerlerinden ayırır. Batı kültüründe faydacılıkla ilgili değerler önde gelmektedir. Başarı kazanmak, tanınmak, mevki tutmak, değer verdiğimiz hususlardır.Bu kültür içinde kendini gösterme motifi önemli bir yer tutar. Halbuki daha önce içinde bulunduğumuz kültürde durum bundan farklıydı. El yazması bazı eski kitaplar arasında, yazdığı kitaba imza atma gereği duymayan, bunun yerine, muhtaç ve kusur dolu bir insan anlamına gelen ve alçak gönüllülük ifade eden ‘fakiri pür taksir’ibaresini koymakla yetinen kimselere rastlanmaktadır[7]. Yine Cüceloğlu’na göre ABD’de 18 yaşındaki bir gencin ailesinden ayrılıp kendi yaşamını kurması hususundaki davranışı takdir edilir[8]. Çünkü o kültürde her bireyin belli bir yaştan sonra kendi başının çaresine bakması önemli bir değerdir. Halbuki bizim kültürümüzde bu davranış son derece ayıptır, saygısızlıktır ve yadırganacak bir harekettir.

Görüldüğü gibi değerler kültüre göre şekil almakta ya da değerler bizzat bir kültür kalıbı oluşturabilmektedir.

CİNSİYET VE DEĞERLER

Kadınlar ve erkekler arasında değer farklılaşması olabilir mi? Erol Güngör’e göre şimdiye kadar yapılan araştırmalarda bu konu üzerinde fazla yoğunlaşılmamıştır ve neticede kesin bir şey ortaya konulamamıştır. Kadınlar ve erkekler arasında zeka, hafıza, öğrenme, özel kabiliyetler, heyecanlılık vs.bakımından herhangi bir fark bulunsa da bulunmasa da, onların kültürel faktörler bakımından farklar göstereceği muhakkaktır; çünkü bu farkları biz kendi elimizle yaratmaktayız[9].

Her toplumun yarattığı kültürel dinamikler içerisinde kadına ve erkeğe yüklediği çeşitli değerler vardır. Örneğin Türk Toplumunda öğretmenlik kadın için ideal bir meslek olarak görülür. Dolayısıyla öğretmenlik mesleği kadına yüklenen bir misyondur, bir değer niteliğini taşır. Erol Güngör’ün verdiği şu örnek de aynı olgunun nasıl cinsiyet farklılaşmasıyla farklı bir değer aldığını göstermektedir: 'erkeklerin sadakatsizlikleri genellikle kaçamak vs. tabirlerle küçük,hatta sevimli gösterildiği halde, kadınlarda böyle bir şey en büyük günahtır'[10].

YAŞ VE DEĞERLER

Farklı yaş grupları arasında toplumun mevcut değerlerini benimsemede çeşitli tutumlar söz konusu olabilmektedir. Günümüzde kuşak çatışması olarak adlandırılan bu durumda, bir önceki kuşağın benimsediği değerleri bir sonrakinin abes bulması durumudur. Ama neticede Güngör’e göre bu kuşak çatışması gençlerle ortaya çıkmakta ve gençlik çağına mahsus olarak kalmakta, yaşın ilerlemesiyle birlikte uyuşmazlık, değerleri kabullenememezlik durumu ortadan kalkmaktadır[11].

DEĞERLER VE MOTİVASYON

Değerler, bir toplumun üyeleri tarafından izlenen ve benimsenen genel amaçlar olarak da tanımlanmaktadır. Bilindiği gibi amaç, motivasyon kavramının bir tamamlayıcısıdır, özendirici anlamına gelir. Bu nedenle de, genelleşmiş amaçlar, genelleşmiş özendiriciler olarak ifade edilebilir. Ve dolayısıyla bunlar,yani değerler, temel güdülere bağlı ve toplumun üyelerince paylaşılan genelleşmiş özendiriciler olarak yorumlanabilir [12].

Bu anlamda diyebiliriz ki, değerler, ihtiyaçların tatmininde rol oynarlar. Bireyin bir çok değeri, ihtiyaç ve isteklerini doğrudan doğruya tatmin eden objelerin değerlendirilmesi ile ilgilidir. Bu durumda değer objeleri, motiflerin tatmininde araçsaldır ve birey için fonksiyonel bir anlama sahiptir[13].

DEĞERLER VE TUTUMLAR

Tutum; bir bireye atfedilen ve onun bir psikolojik obje ile ilgili düşünce, duygu ve davranışlarını düzenli bir biçimde oluşturan bir eğilimdir[14] Tutumlar, hoşlanma ve hoşlanmamalardır; durumlar, nesneler, kişiler, gruplar ve soyut fikirlerle sosyal politikacılar da dahil olmak üzere çevrenin tanımlanabilir herhangi bir diğer özelliğine karşı duyulan yakınlık ve iticiliktir[15].

Kağıtçıbaşı’na göre tutumlar, kendileri gözlenemeyen fakat gözlenebilen bazı davranışlara yol açtığı varsayılan bazı eğilimlerdir. Ve tutumlar doğuştan sahip olunamayan öğelerdir, zaman içinde değişme ve gelişme gösterirler.

Bazı psikologlar değerleri tutumlardan daha genel ve daha temel olarak mütaala ederken,bazıları da standart testlerle ölçülen sosyal tutumlar ile değerler arasında bazı ilişkiler keşfetmişlerdir. Değerler paylaşılmış, genelleşmiş tutumları temsil eder[16]. İnsanların benimsedikleri çeşitli değerler tutumlarını etkileyebilmektedir. Örneğin siyasal değerleri etik değerlerden daha ağır basan bir siyasetçi seçim meydanlarında verdiği sözlerden bir kısmını yerine getiremediğinde herhangi bir rahatsızlık yaşamayabilir. Sözünde durma davranışına ilişkin tutumunda siyasi değerler daha ağır basmaktadır ve bu davranışı sözünde durmama olarak görmeyip siyasetin bir gereği olarak görebilir. Neticede sözünde durma olgusuna karşı takınacağı tutum farklılaşmaktadır. VE bu tutum davranışa yansımaktadır, o halde değerler tutumların oluşmasında ve davranışların gerçekleştirilmesine önemli bir belirleyici olarak görülebilir.

DEĞERLER VE AHLAK

Ahlaki değerler, diğer değerlerle birlikte, insanın değer sisteminin bir parçasını teşkil eder; yani her cins değer aynı bütünün birer parçası olmak itibariyle birbiriyle organik bir ilişki içindedir. İnsan davranışları (bazı istisnaları hariç) onun değerler de dahil olmak üzere kognitif sisteminin bir yansımasından ibarettir[17].

Erol Güngör’e göre ahlaki değerler kendi başlarına bir kognitif kategori teşkil etmezler; bunların başka sahalara ait değerlerle mutlaka ilişkili olmaları gerekir. Ama hiçbir değer sahasının başka sahalarla olan ilişkisi ahlaki değerlerde görüldüğü kadar sıkı ve yaygın değildir. İnsanın iyi ve kötü kategorilerine sokmadığı düşünce ve davranış çok azdır. Ahlaki değerlerle öbür değerler arasındaki ilişki hiç değilse teorik olarak çoktur ve bunların herbiri ayrı araştırma konusu olabilir.

Değer profili veya hiyerarşisi bakımından belli bir yerde bulunan kimseler hangi tür davranışları daha çok veya daha az ahlaka aykırı bulmaktadırlar? Mesela estetik değeri ağır basan bir kimse ile ekonomik değeri ağır basan bir kimse, vergi kaçırmanın ne derece ahlaki olduğu konusunda aynı şeyi mi düşünmektedirler? Farklı iseler, bu farklar herhangi bir özellik gösterir mi? Gibi sorulara cevap aradığımızda sahip olduğumuz değerlerin ahlak anlayışımıza olan etkisini görebiliriz.[18]

Güngör’e göre bütün ahlaki hükümler birer değer hükmüdür. Bilim ve felsefe tarihi boyunca ahlaki bağlamdaki değer hükümlerine çok değişik bakış açıları sergilenegelmiştir. Sezgicilerin ahlaki değerleri tarif edemeyeceğimizi söylemelerine karşılık, naturalistler değerlerin emprik bir muhtevası olduğunu ve dolayısıyla pekala inceleme konusu olabileceğini idda etmişlerdir[19].

Önemli bir husus da şudur ki, ahlaki değerler, insanın değer sisteminde apayrı bir bölüm teşkil etmez. Başka cinsten (mesela ilmi siyasi ) değerler ahlak değerleriyle sıkı bir münasebet halindedir ve pekala birer ahlaki değer görünümü alabilir. Mesela başkalarının görüşlerine saygı duymak hem ilmin hem ahlakın gereğidir.[20]Neticede Erol Güngör’e göre ahlaki düşünceyi ve davranışı başka davranışlarımızdan ve düşüncelerimizden ayrı bir bölüm saymamıza imkan yoktur. Ahlaki duygu ve düşünce bütün alanlarla sıkı bir ilişki içindedir.Sonuç itibariyle sahip olduğumuz değerler hayatımızın her noktasını etkilemekte, dahası şekillendirmektedir.

 

KAYNAKÇA

1-ATKİNSON Rita,ATKİNSON Richard,HİLGRAD Ernest,Psikolojiye giriş,Çeviren:Kemal Atalay,Mustafa Atakay,Aysun Yavuz,Sosyal Yayınlar,İstanbul,1995

2-CÜCELOĞLU Doğan,İnsan ve Davranışı,Remzi Kitabevi,İstanbul,1997,7.baskı

3-DEMİR Ömer,ACAR Mustafa,Sosyal Bilimler Sözlüğü,Vadi Yayınları,Ankara,1997

4-GÜNGÖR Erol,Değerler Psikolojisi,Hollanda Türk Akademisyenler Birliği,Amsterdam,1993

5-İMAMOĞLU Olcay, AYGÜN Zahide, 1970'lerden 1990'lara Değerler: Üniversite Düzeyinde Gözlenen Zaman Mekan, Kuşak ve Cinsiyet Farklılıkları, Türk Psikoloji Dergisi, 1999,14(44), 19-22

6-KAĞITÇIBAŞI Çiğdem, İnsan ve İnsanlar, Sosyal Psikolojiye Giriş, Cem Ofset Matbaacılık Sanayi Anonim Şirketi, 1979 İstanbul 

7-TURHAN Mümtaz,Kültür Değişmeleri,Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları,İstanbul,1987

8-ÜNAL Cavit,Genel Tutumların veya Değerlerin Psikolojisi Üzerine Bir Araştırma,Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları,no:301,Eğitim Psikolojisi Dizisi-1,Ankara,1981



Dipnotlar

[1] DEMİR Ömer, ACAR Mustafa Sosyal Bilimler Sözlüğü,Vadi Yayınları, Ankara, 1997, s.54

[2] SCHWATRZ,S.H. Universal in the Content and Structure of Velues. In M. Zanna (Ed), Advences in Experimental Social Psyology.Vol.25 (pp.1-62) New York, ROKCACH, M.The Nature of Human Values. New York: Free Press, Aktaran; E.Olcay İmamoğlu , Zahide K.Aygün, 1970'lerden 1990'lara Değerler: Üniversite Düzeyinde Gözlenen Zaman, Kuşak ve Cinsiyet Farklılıkları, Türk Psikoloji Dergisi, 1999,14(44),s19-22 

[3] ÜNAL Cavit,Genel Tutumların veya Değerlerin Psikolojisi Üzerine Bir Araştırma, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, no; 301, s18 Ankara 1981

[4] GÜNGÖR Erol, Değerler Psikolojisi, Hollanda Türk Akademisyenler Birliği, Amsterdam, s.18

[5] GÜNGÖR,a.g.e,s.20

[6] TURHAN Mümtaz,Kültür Değişmeleri, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul, 1997 s.48

[7] ÜNAL Cavit,a.g.e,s.25

[8] CÜCELOĞLU Doğan,İnsan ve Davranışı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1997, s.252

[9] GÜNGÖR,a.g.e,s.59

[10] GÜNGÖR,a.g.e,s.59

[11] GÜNGÖR,a.g.e,s.60

11ÜNAL Cavit,a.g.e,s.22

[13] ÜNAL Cavit,a.g.e,s.36

[14] KAĞITÇIBAŞI Çiğdem, İnsan ve İnsanlar, Sosyal Psikolojiye Giriş, Cem Ofset Matbaacılık, Sanayi Anonim Şirketi,İstanbul,1979, s.84

[15] ATKINSON C,ERNEST R,Psikolojiye Giriş, Çev. Kemal Atalay ve diğerleri, Sosyal Yayınlar, İstanbul, 1995, s.721

15ÜNAL Cavit,a.g.e, s.8

16GÜNGÖR,a.g.e,s.55

17GÜNGÖR,a.g.e,s.56

18GÜNGÖR,a.g.e,s.20

 GÜNGÖR,a.g.e,s.29

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Makaleler Haberleri