Davranış bozukluğu, kontrolsüz davranışlara verilen genel bir isimdir. Saldırganlık, başkasına zarar verme, hırsızlık, yalan söyleme ve hiperaktivite gibi pek çok kavramı bünyesinde barındırır. En basit tanımıyla davranış bozukluğu, bireyin kendisinden beklenen davranışı yerine getirmeyip kendisi ya da başkaları için problem oluşturan davranışlar göstermesidir.
PİŞMANLIK DUYMAZ
Davranış bozukluğunun en ayırt edici özelliği, yapılan davranıştan pişmanlık duyulmamasıdır. Yani kişinin, yaptığı davranışın zararları karşısında hissiz ve vurdumduymaz bir tutum sergilemesidir. Bunu bir örnekle açıklayalım: Her çocuk, az da olsa zaman zaman yalana başvurabilir, ancak bu durum çocukta bir alışkanlık hâline gelip söylediği doğru olmayan sözlerinden dolayı hiç pişmanlık hissetmiyorsa bu bir davranış bozukluğudur. Bununla birlikte davranış bozukluğunda göz önünde bulundurulması gereken iki husus vardır: Bunlardan birincisi normal olmayan bu davranışların görülme sıklığı, ikincisi ise ciddiyetidir. Mesela her çocuk yaramazlık yapar, fakat bazı çocuklar sırf annesine ya da babasına zor anlar yaşatmak için kasıtlı olarak yapmaması gereken hareketler yapıyorsa ve bu durum süreklilik arz ediyorsa artık bunu, basit bir yaramazlık olarak yorumlayamayız. Böylece hangi davranışların normal, hangi davranışların anormal olduğunu açıklamış olduk. Peki, davranış bozukluğuna karşı nasıl hareket etmeliyiz? Öncelikle şunun farkında olmalıyız:
UZMANINA BAŞVURUN
Her çocuk masumdur ve kötü çocuk yoktur. Başka bir ifadeyle kötü olan çocuk değil söz konusu olumsuz davranıştır ve bu durumun hem tedavisi hem de kontrol altına alınması mümkündür. Yeter ki anne ve baba olarak cezadan ve yıkıcı tavırlardan uzak duralım. Bu tip baskıcı tutumlar, problemi daha da çözümsüz hâle getirmekten başka bir işe yaramaz. Özetleyecek olursak zaman içinde kendiliğinden geçen inatlaşma, parmak emme, alt ıslatma gibi dönemsel davranış problemleri ailelerin sabırla ve bilinçli yaklaşımlarıyla üstesinden gelinebilir. Ancak anne-babaların davranış bozuklukları ile ilgili sürekli ve kalıcı bir problemden şüphelendikleri zaman bir uzmana başvurmaktan çekinmemeleri gerekmektedir.
DR. A. FARUK LEVENT / Türkiye Gazetesi