Çok satan kitapların gizli kahramanları

Türkiye'de çeviri sektöründe kadınların egemenliği var. Ve kadın çevirmenler, birer kurmaca da olsa çevirdikleri metinlerden gerçekmiş gibi etkileniyor, o metinleri yaşıyor

Nurdeniz ERKEN / Sabah


Tüm dünyada satış rekorları kıran kitapların Türkiye'de de beğenilmesinde en büyük katkıyı kuşkusuz kitapların çevirmenleri sağlıyor. Bu zor işi, Dan Brown, Clive Cussler, Stephen King, Wilbur Smith, J.K. Rowling, Agatha Christie, David Gibbins gibi Türkiye'de çok okunan yazarların kitap çevirilerini yapan kadın çevirmenlere sorduk. Kimi çevirdiği kitabı rüyalarında görüyor, kimi gece çalıştığı için komşularının merakını uyandırıyor. Kimi kendini çok kaptırıp iğrendiği bölümlerde hastalanıyor, kimiyse önemli bir hastalık olan omurilik felcinin hakkından parmak eklemlerini kullanarak çevirdiği kitaplar sayesinde geliyor.

SEVİN OKYAY

Okuyucular onu yolda görünce çalışsın diye eve geri yollamış

Neredeyse yarım asırdır çeviri yapan Sevin Okyay artık Türkçeleştirdiği kitapların sayısını aklında tutamuyor. Çeviri işini "İçe dönük ve tek başına yapılan bir iş," olarak tanımlayan Okyay mümkün olduğunca insanlardan kopmadan, kimi zaman sohbet ederek çalışmaya alıştığını söylüyor. Oğlu Kutlukhan Kutlu ile J.K Rowling'in ünlü Harry Potter serisini Türkçe'ye kazandıran Okyay, bu seri nedeniyle başına ilginç şeylerin geldiğini de itiraf ediyor. Fanatik okuyucuların günlerce heyecan içinde beklediği seriye ait romanların çevirilerini bir ay gibi kısa bir sürede tamamlayan Okyay "Kutlukhan ile bazen boğaz boğaza geldiğimiz oldu ama en ilginç anları biraz soluklanmak için insan içine çıktığımızda yaşadık," diye anlatıyor. Okyay ve oğlunu sokakta gören fanatik okuyucuların "Biz kitabı sabırsızlıkla bekliyoruz, siz geziyorsunuz, işinizin başına dönün," diye takıldıklarını anlatan Okyay "En çok kitabın sonunu soruyorlardı. Ben de internete bakın diyordum," diyor.

PETEK DEMİR

Kitaplar rüyalarına bile giriyor

Son dönemde tüm dünyayı kasıp kavuran Dan Brown'un kitaplarını Türkçeye kazandıran Petek Demir, Brown'un son kitabı Kayıp Sembol'ü bir buçuk ay gibi kısa bir sürede tamamladı. Anneannesi Faruk Nafiz Çamlıbel'in kuzeni olan Demir, bankacılık yaparken mutlu olmadığını düşünüp en sevdiği şeye yani kitaplara sarıldı. Demir şimdi kendi yazdığı roman üzerinde çalışıyor. Brown'un kitapları için özel araştırma yapmak gerektiğini anlatan Demir "Bazen tam Türkçesini bulamadığım bir kelimeyi günlerce araştırıyorum. Melekler ve Şeytanlar romanı için Hıristiyan ayinlerinde kullanılan bir nesnenin ismine ihtiyacım vardı. Rahiplerle konuştum, cevabı en sonunda İzmir'de bir teologdan buldum," diye anlatıyor. Çeviri sürecinin kimi zaman çok stresli olduğunu söyleyen Demir "Özellikle süre azalınca stres daha da artıyor. Kitapla yatıp kalkıyorum, rüyalarıma giriyor. Kitap bitince bir süre cümle bile kurmak istemiyorum," diye konuşuyor. Çevirdiği kitaplar arasında kendisi için en özel olanın Kübalı yazar Daina Chaviano'nun Sonsuz Aşklar Adası olduğunu söyleyen Demir, bu kitabın çevirisi esnasında yazarın kendisine ulaştığını anlatıyor. "Yayınevi aracılığıyla yazar bana ulaşınca çok şaşırdım. Çeviri esnasında takıldığım yerlerde danışmamı istedi. Daha sonra mesajlaştık. Facebook'ta arkadaş bile olduk," diyor. Amerikan yazarların artık çok basma kalıp yazdığını söyleyen Demir "Cümlenin başını görüp sonunu tamamlayabiliyorum," diyor. Kitabı eline aldığında önce yazarı tanımaya çalıştığını ve yazar hakkında araştırma yaptığını söyleyen Demir: "Bunalım bir tip enerjik cümleler kurmaz mesela, önce yazarın niyetini anlamaya çalışıyorum."

CANAN KİM

Parmak eklemleriyle çeviri

Koreli bir baba ile Türk annenin kızı olarak dünyaya gelen İzmirli Canan Kim'in hayatı 1993 yılında geçirdiği bir trafik kazası sonrası tamamen değişti. Kazada boynu kırılan ve omuriliği zedelenen Kim, felç oldu ama yılmadı. Parmak eklemleriyle kullandığı klavye ile başta Stephen King olmak üzere ünlü yazarların kitaplarını Türkçeye çevirmeye başladı. İşe önce beyaz dizileri çevirerek başlayan Kim'e bir süre sonra bu kitaplar yeterli gelmemiş ve Kim Altın Kitaplar'a başvurmuş. Stephen King ve Peter Straub'un Kara Ev romanını çevirmiş ve arkası çorap söküğü gibi gelmiş. 10 yılda 16 kitabı Türkçeleştiren Kim'in çevirileri arasında Michael Connelly ve Wilbur Smith gibi macera ve korku romanının usta isimleri de yer alıyor. Kim'in vücudu hareket edemese de o, kitaplardaki kahramanlarla birlikte maceraya atılıyor, okuyucuya korku dolu anlar yaşatıyor.

EN BÜYÜK DESTEK OKUYUCUDAN

Kim için Stephen King'in yeri çok özel. "Ortaokul ve lise çağlarında onun çok romanını okumuştum. Okuyucuyken bir anda çevirmen olmak insanı çok heyecanlandırıyor ve büyük bir sorumluluk yüklüyor. Okuyucuya saygı gereği çok titizleniyorum," diyor. Wilbur Smith ile tanışıp sohbet etme fırsatı bulduğunu anlatan Kim "Bana dünyayı gezmeyi sevdiğinden bahsetti. Hayata ve kitaplara dair bir sohbetimiz oldu," diyor. Okuyucuları arasında daha sonra tanışıp arkadaşlık kurduğu insanlar olduğunu anlatan Kim "Durumumu bilen okuyucular oluyor. Onlar yayınevinden mail adresimi alıp bana ulaşıyorlar ve sevgi dolu dileklerini iletiyorlar. Ya da Facebook'tan beni buluyorlar, arkadaş oluyoruz," diyor. İşini çok sevdiğini söyleyen Kim, bir yandan çeviri yapmaya devam ederken diğer yandan tekrar ayağa kalkmak için tedavisine devam ediyor.

ÇİĞDEM ÖZTEKİN

Yazara ulaşıp hatalı bölümleri değiştirdi

Çeviri yapmaya 1973 yılında henüz lise öğrencisiyken başlayan Çiğdem Öztekin için okumak, nefes almakla eşdeğer. Çeviri yapmayı bulmaca çözmeye benzeten Öztekin, uzun süre ara verdiği çeviri işine uzun ve yorucu ticaret hayatını bırakınca tekrar başladığını anlatıyor. Öztekin özellikle Agatha Christie'nin kitaplarını çevirmeyi tercih ediyor. Çocukluğundan bu yana Christie'nin romanları sayesinde dinlendiğini ve kafasını dağıttığını anlatan Öztekin, geçen yıl bir de ödül aldı. Bir yandan kitap çevirileri ile uğraşırken diğer yandan Burda dergisinin özel sayılarının da çevirisini yapıyor ve kimi zaman çevirisini yapacağı kitabı kendi seçtiğini belirtiyor: "Şiddet içeren kitapları çeviremem, psikolojimin etkileneceğini düşünüyorum." Jason Goodwin'in Osmanlıları anlattığı Yeniçeri Ağacı isimli romanında bazı dönemsel hatalara rastladığını dile getiren Öztekin, dayanamayıp yazara ulaşmış. Yazarla uzun süre yazıştıklarını anlatan Öztekin "Nihayet hatalı bölümleri düzeltti. Kitabın yeni basımlarında da hatalar düzeltildi," diyor.

PINAR ÖCAL

Yöneticilik yaptı, çeviride karar kıldı

Üniversite öğrencisiyken çeviri yapmaya başlayan Pınar Öcal, uzun süre halkla ilişkiler ve reklam sektöründe yöneticilik yaptıktan sonra kendi tabiriyle insan görmekten bile yorulmuş. Genel müdürlük yaparken 2000'de bir arkadaşı vasıtasıyla sahneye çıkıp stand up yapmaya başlamış. "Kendi başımdan geçen hikâyeleri ve ailemi anlatmam yeterli oluyordu," diyen Öcal devam ediyor: "Yön duygusu olmayan biriyim, her gün kaybolup ya Edirne'ye ya da Ankara'ya kadar giderim diye yanımda bavulumla arabama biniyorum. Bunlar yeterli malzeme veriyor insana." Hayali her zaman kitapla ilgili bir iş yapmak ve yazı yazmakmış. "Dövüşle ilgili şeyler bana çok yabancı," diyen Öcal kitapta benzer sahneler denk geldiğinde gerçekçi bir biçimde aktarabilmek için kendi kendine havaya yumruk salladığını da anlatıyor: "Üstelik gece çalışırım ve genelde perdelerim açık olur. Bütün mahalle ne yaptığımı merak ediyormuş." Öcal çeviriye başlamadan önce kitapları okumadığını söylüyor. "Yemek yerken kahramanları suda bırakmıştım şimdi üşürler diyerek tekrar kitabın başına dönüyorum," diyen Öcal, kendini kitaplara çok kaptırdığını hatta bazı kitapları çevirirken gözyaşları döktüğünü söylüyor. Kuzuların Sessizliği'nin devam kitabını çevirirken hastalandığını anlatan Öcal "Şiddet sahnelerinden o kadar rahatsız oldum ki öğüre öğüre çeviri yaptım," diyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Kitaplık Haberleri