Çocukluk Dönemi Korkuları Ve Sosyal Geri Çekilme

Psk. Nur GEZEK

Korku her insanın deneyimlediği sağlıklı bir duygudur, çocukların da gelişimlerinde korku ve endişe duygusu sağlıklı gelişimlerinin bir parçası olarak yaşanır. Bu korku ve endişe duygularının bir bozukluk sayılabilmesi için çocuğun hayatını olumsuz yönde etkilemesi yani işlevlerini bozması gerekmektedir. İşlevselliğin bozulması anlamında çocuk ve ergenlerde kaygı bozukluğu % 10 ila %15 oranları arasında olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakamlar kaygı ve korkuyu çocukluk dönemine ait en yaygın bozukluk yapar. Çocukluk dönemi korkuları en yaygın olarak okul fobisi ve sosyal fobi olarak ortaya çıkar.

OKUL FOBİSİ

Okul fobisi çocuk ve ergenlerde çok aşırı düzeyde engelleyici, çocuğun bütün işlevselliğini bozan ciddi akademik ve sosyal sorunlara yol açar. Genel olarak iki tip okul fobisi tanımlanmıştır. Ayrılma anksiyetesi dediğimiz çocuğun ebeveynlerinden ayrıldığında yada onlardan uzaklaştığında kendisinin yada ebeveynlerinden birinin başına bir şey geleceğinden kaygı duyarak sürekli endişelenmesi durumudur. Bunun için son yıllarda özellikle birinci sınıfa yeni başlayan öğrencilerin okula alışmaları amacıyla bir hafta önceden okula başlamaları alınan önemli tedbirlerden biridir. Ayrılık anksiyetesi olan çocuklar sıklıkla evdeyken ebeveynlerden birini yada her ikisini sürekli olarak takip ederler ve mümkünse onlarla birlikte uyumaya çalışırlar.

Çocuk okula başlamadan önce bu bir sorunmuş gibi algılanmayabilir hatta bazı aileler bunu çocuklarının kendilerine aşırı bağlı kalmasının bir göstergesi olduğunu düşündüklerinden bu durumu farkında olarak ya da bilinçsizce besleyebilirler. Çocuğun okula başlamasıyla birlikte, çoğunlukla ilk kez çocuk uzun bir süre ebeveynlerinden ayrı kalması gerektiğinden okul fobisinin temelleri atılmış olur. Çocuğun yaşadığı ayrılma kaygısının nesnesi okul olduğundan negatif duygular okula yöneltilir ve çocuk okula gitmek istememeye başlar. Bununla ilgili yapılan bir çalışmada ayrılma kaygısı nedeniyle okulu reddeden çocukların %75’inin annelerinin de çocukluklarında okula gitmeyi reddettikleri bulunmuştur.

Bu çalışmada çocukların okul reddinin yada okula gitmeye karşı direncin anne çocuk ilişkisindeki bazı güçlüklerden kaynaklandığı bulunmuştur. Bu durumda anne kendi ayrılık kaygısını ifade ediyor ve fark etmeden çocuğun kaçınmaya yönelik ve bağımlı davranışlarını pekiştiriyor olabilir. Örneğin çocuk okuldan kaçınmak için bir arkadaşını ya da öğretmenini bahane ettiğinde anne de öğretmeni ya da çocuğun arkadaşlarını suçlama eğilimine gidip çocuğun kaçınmasına destek olabilir. Çocuklarını okul okul yada sınıf sınıf gezdirmeye çalışan anneler vardır.

Okul reddinin ikinci önemli tipi okula karşı var olan gerçek bir fobiyle ilişkilidir. Bu tip okul fobiklerde korku özgül olarak okula karşıdır yada genel bir sosyal fobiyle ilişkilidir. Genellikle bu tiptekiler okula gitmeyi reddetmeye ilk okula başladıklarında değil de hayatlarının daha ileri bir döneminde başlarlar. Okuldan kaçınma davranışları daha ciddi ve kalıcıdır. Korkuları daha çok okul ortamının çeşitli bileşenleriyle ilişkilidir. Akranlarla yaşanan gerçek huzursuzluklar ya da akademik başarıyla ilgili endişeler buna örnek olarak gösterilebilir.

SOSYAL FOBİ

Hemen hemen bütün sınıflarda aşırı sessiz, içine kapanık, diğerleriyle iletişim kurmakta isteksiz bir yada iki çocuk vardır. Bu çocuklar genellikle evlerinde de sadece aile üyeleriyle iletişim kurarlar yada akrabalarıyla oynarlar. Daha önceden görmediği insanlardan genç ya da yaşlı ayrımı yapmaksızın kaçınırlar. Bu utangaç tavırları yeni şeyler öğrenmelerini ve beceriler kazanmalarını, başkalarının zevk aldığı aktiviteleri denemelerine engel teşkil eder. Genellikle oyun alanlarından ve komşu çocukların oynadıkları oyunlardan kaçınırlar. Bazı utangaç gençler sadece sadece yakınlaşmada diğerlerine göre yavaş kalırlarken gerçek bir geri çekilme sorunu yaşayan gençler diğer insanlarla ne kadar vakit geçirirlerse geçirsinler asla yakınlık kuramazlar. Aşırı utangaç çocuklar yabancı bir ortamda konuşmayı kesinlikle reddederler. Buna seçici konuşmama (mutizm) denir. Kalabalık bir ortamda genellikle ebeveynlerine yapışıp kalırlar yada eşyaların arkasına saklanırlar, bir köşeye sinerler yada büzüşürler ve hatta tepinme gibi davranışlarda gösterebilirler. Evde yalnız kaldıklarında ebeveynlerine kendilerini endişelendiren konular ve durumlar hakkında sonu gelmez sorular yöneltirler. Fakat bu çocuklar aile dostları ve aile üyeleriyle genel olarak sıcak ve doyurucu ilişkilere sahiptirler. Kabul görmek için çabalarlar, yakınlık kurmak için isteklidirler. Utangaçlık ve geri çekilme değişkenlik gösteren bir sorun olduğundan, bu bozukluğun sıklığı hakkında derlenmiş hiçbir istatistik yoktur.

Yine bazı çocuklar da sosyal ortamlarda aşırı kaygı duyarlar, bu durum yetişkinlerde görünen sosyal fobiye benzemektedir. Bu çocuklardan aşırı kaygı duydukları durumları listelemeleri istenildiğinde, diğer insanların bulunduğu ortamlarda performans göstermelerini gerektirecek bütün aktiviteler, yüksek sesle sınıfta konuşma, tahtaya yazı yazma gibi her türlü aktiviteden duydukları kaygının kontrol grubundaki çocuklardan 3 kat daha fazla olduğu rapor edilmiştir. Bu tip durumlarla karşılaştıklarında ağladıklarını, kaçındıklarını, yüksek ateş, mide bulanması gibi somatik yakınmalarının olduğunu dile getirmişlerdir.

Sosyal fobi için sıklıkla önerilen açıklama kaygının sosyal etkileşimle başladığı, bu etkileşimin çocuğun sosyal ortamlardan kaçınmasına neden olduğu, sonuç olarak da çocuğun sosyal beceriler alanında yeterince deneyim edinemediği yönündedir. Önerilen bir diğer açıklama da çocuğun akranlarıyla ilişki kurmasını kolaylaştıracak sosyal bilgi ve becerilerden yoksun olabilecekleri yönündedir. İzole çocukların arkadaş edinmek için çok az girişimde bulundukları ve oyunlarda daha az yaratıcı olduklarını gösteren bulgular sosyal beceriler konusundaki yoksunluklarına işaret edebilir. Son olarak da, izole çocuklar geçmişte zamanlarının çoğunu yetişkinlerle geçirdikleri için, yetişkinlerle çocuklarla olduğundan daha özgürce iletişime girerler.

Çocukluk fobilerinin tedavisinde en sık kullanılan yöntemlerden bir kaçı şöyledir. Karşı koşullama dediğimiz çocukları adım adım korkulan nesneyle “maruz bırakma” yöntemi tedavide çok sık kullanılır ve başarılı sonuçlar elde edilir. Bütün temeli olmayan korkuların ortadan kaldırılmasında en başarılı yöntem maruz bırakmaktır. “Model alma” nında etkili bir yöntem olduğu kanıtlanmıştır. Örneğin, korkan çocuk bir başka arkadaşının korktuğu durumdaki davranışlarını gözlemlemekte ve taklit ederek korkusuz davranışlar gösterebilmektedir. Bir çalışmada gençlere adım adım akranları arasına karışan ve onlarla olmaktan zevk alan izole bir çocuğun videosu izletilmiştir. Buda model almaya bir başka örnektir. Korkulan nesne yada duruma yaklaştıkça ödüllendirilmesi de kaygı duyan çocuğu yüreklendiren bir yöntemdir. Hem model alma hem de edimsel tedaviler korkulan şeyle yüzleşmeyi gerektirir. Okul fobik çocukların kaçınma ve korkuları çok büyük ve uzun süreli olduğunda doğrudan, basamaklı maruz bırakma yoluyla duyarsızlaştırmayı gerektirebilir.Tedavide ailenin de terapiye katılması çok önemlidir, özellikle annede var olan ayrılık anksiyetesi üzerinde çalışılması gerekebilir.

Kaynak: Abnormal Psyacology

Hazırlayan: Psk.Nur GEZEK

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.