TV8 - Gaziantep Üniversitesi (GAZÜ) Tıp Fakültesi Klinik Biyokimya Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necat Yılmaz, yaptığı açıklamada, uçucu madde bağımlılığının, tüm dünyada sorun haline geldiğini, Batı dünyasında 1900'lü yıllarda başlayan uçucu çözücülere bağımlılığın artık tüm dünyada yayıldığını, 12-17 yaş arasında 4 milyondan fazla bağımlı olduğunu söyledi.
Bu maddelerin alifatik ve aromatik hidrokarbonlar olduğunu; yapıştırıcılar, benzin türevleri, boyalar, parlatıcılar ve boya çıkarıcıların bu grupta yer aldığını ifade eden Yılmaz, ''halojenli hidrokarbonlar ise kuru temizleme ajanları, sprey boyalar, tırnak parlatıcılar, daktilo yazısı düzelticiler, aeresollü yiyecek ve sprey ilaçlarda bulunmaktadır'' dedi.
Hızlı etki göstermesi, kolay ve ucuz elde edilebilirliği nedeniyle tiner ve balinin hala popüler uçucu maddeler olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu maddeleri daha çok sokak çocuğu dediğimiz sosyoekonomik düzeyi düşük çocuklar kullanmaktayken, artık bu durum değişmektedir. Anne babalar son yıllarda kullanımı artan tırnak parlatıcı temizleyicilere ve sprey türevlerine de azami dikkat etmelidir. Sosyoekonomik düzeyi yüksek kesimde bu maddelerin kullanımı hızla yaygınlaşmaktadır. Sprey türevi bağımlılığa bağlı ölüm vakaları ABD'de de hızla artmaktadır.
Maalesef küçük yaşlarda kullanım daha fazladır. Örneğin en az bir kere kullanım, 12 yaşta yüzde 13 oranındadır. Bu tip bağımlılığın tedavisi de, bağımlılığı açığa çıkaracak bir laboratuvar testi de bulunmamaktadır.''
UÇUCU MADDELERİN KULLANIMINI ENGELLEMEK
Prof. Dr. Yılmaz, uçucu maddelerin kullanımını engellemenin en iyi yolunun bu maddelerin cazip olmaktan çıkarılması olduğunu, uçucu maddelerin içerisine, tiksindirici madde olan merkaptoetanol konularak cazip kokmasının engellenebileceğini savundu.
Uçucu çözücü maddelere 2-merkaptoetanol gibi kesin etkili bir maddenin katılmasını öneren Yılmaz, ''nasıl ki mutfak tüplerinin içerisine, aslında kokusuz olan hava gazını sızıntıyı uyarmak gayesi ile kokulu madde katılıyorsa uçucu maddelerin içerisine de katılacak bir madde ile cazip kokması engellenir ve bu maddeyi koklayacak kişi rahatsız olur. Böylece maddeyi kullanamaz hale gelir ya da yeni kullanmaya başlayacak çocukların koklaması engellenebilir.
Literatür araştırmalarım sonucu bu maddenin 2-merkaptoetanol olabileceğini düşünüyorum'' diye konuştu.
Çıkarılacak bir yasa ile üretici firmalara bu maddenin belli miktarlarda uçucu maddelere katılması zorunluluğunun getirilmesi halinde, daha fazla kullanımının önüne geçilebileceğini ifade eden Yılmaz, 2-merkaptoetanol maddesinin olağanüstü kötü bir koku yaydığını, bu maddenin koklama işlemini engelleyeceğini, böylelikle dünyada sorun haline gelen uçucu madde bağımlılığının önüne geçilebileceğini bildirdi.
Prof. Dr. Yılmaz, sosyoekonomik düzeyi yüksek çocukların maruz kalabileceği maddeleri ise, ''yapıştırıcılar, sprey boyalar, saç spreylei, deodorantlar, oda kokuları, analjezik spreyler, astım spreyi kuru temizleme ajanları, tetrakloroetilen çözücüler, tırnak parlatıcı ve temizleyicileri, çakmak gazı, butan, isopropan tarzı düzelticiler'' diye sıraladı.
KOKU VE PARFÜMLERE DE DİKKAT
Prof. Dr. Yılmaz, yapılan araştırmalarda, hemen her alanda ve her üründe kullanılmaya başlanan koku ve parfümlerin insan sağlığını olumsuz yönde etkilediğini, kokuların insan vücuduna solunum, ağız ya da deri yoluyla girerek başta akciğerler olmak üzere deri, burun, göz ve beyni etkilediklerini belirtti.
Kokuların kimyasal formüllerinin ticari sır kapsamına girdiği için çoğu zaman ürün üzerinde bulunmadığını vurgulayan Prof. Dr. Yılmaz, ''ev ve çamaşır temizlik ürünlerinde, parfümlerde, kırtasiye ürünlerinde, plastiklerde, ilaçlarda ve hatta yiyecek ve içeceklerde bile bulunan koku verici maddeler, insan sağlığını olumsuz etkiliyor'' diye konuştu.
Yılmaz, kokularda kullanılan kimyasal maddelerin yüzde 90'ının petrolden üretilen sentetik maddeler olduğuna da işaret ederek, kolonya, deterjan ve ağız yıkama suları ve oje çıkartıcısında bulunan ''aseton''un solunum yoluyla alındığında hafif baş dönmesi, bulantı, koordinasyon bozukluğu, uyuşukluk gibi belirtilere yol açtığını anlattı.
Prof. Dr. Yılmaz, bu tür ürünlerde 5 binden fazla koku verici madde bulunduğunu ifade ederek, kokuların çoğunun solunum sistemi için tahriş edici özelliği olan uçucu organik bileşikler olduğunu anlattı. Bu bileşiklerin astımlı hastalarda öksürük, hırıltılı solunum ve nefes darlığına neden olduğunun eskiden beri bilindiğini ifade eden Prof. Dr. Yılmaz, bazı kokuların burun tıkanıklığı, sinüzit, öksürük, boğaz ağrısı ve göğüste sıkışma hissi yaratabildiğini bildirdi.
Araştırmaların, kokuların, kalp, dolaşım ve beynin elektrik aktivitesi üzerine de etkileri olduğunu ortaya koyduğunu ifade eden Prof. Dr. Yılmaz, kokulardan baş ağrısı, konsantrasyon bozukluğu, yorgunluk, uyuşukluk gibi şikayetler belirlendiğini, kokuların en çok etkilediği organın da deri olduğunu sözlerine ekledi.