Dünya Bültteni.com - Her insanın zaman zaman kendini mutsuz, değersiz hissettiği, başka zaman zevkle yaptığı işlere bile ilgisinin azaldığı dönemleri olabilir. Bu dönemleri hemen, klinik bir durum olan depresyon ile tanımlamak yanlıştır.
Depresyon; bilimsel tanımına göre, kişinin en az iki hafta süre ile kendisini sürekli mutsuz hissetmesi, her şeye ilgisinin azalması, hayatından tat alamaması ve yaşam kalitesinin düşmesi halidir. İnsanın psikolojik yönüne dair bu rahatsızlık hayatın her aşamasında kendini gösterebilir.
Yetişkinlikte olduğu gibi bebeklik, okul öncesi ve okul dönemlerinde de depresyon halinden söz etmek mümkündür. Son 30 yılda çocuklarda ve gençlerde intihar girişimlerinin artması depresyon konusunda ilginin bu yaş gruplarına yönelmesinde etkili olmuştur. Depresyon okul öncesi her yüz çocuktan birinde, okul çağındaki çocuklarda her yüz çocuktan ikisinde, ergenlik döneminde her yüz çocuktan sekizinde görülebilmektedir.
Bebeklikte; anneden ayrı kalma, annenin yoksunluğu ya da kaybı depresyonu tetikleyebilir. Bebekler dünyaya gözlerini açtıkları andan itibaren ona güven veren ve ihtiyaçlarını gideren kişinin, 'annesinin' farkındadır. Ve ona bağlılık geliştirmektedir. Hayat için bu bağ elzemdir. Bu bağın birden kopması veya çeşitli etkilerle kadın rolünü unutan annenin, annelik fonksiyonunu yerine getiremeyip, bebeğinin güven, şefkat, sevgi, ilgi gibi duygusal ihtiyaçlarını ihmal etmesi, yeterince karşılayamaması, bebekte güvensizliğe ve huzursuzluğa sebep olur. Bu huzursuzluğun belirtisi çok şiddetli ve uzun süren ağlamalardır. Bununla birlikte çevreden gelen uyarılara tepki vermediği, iştahının azaldığı da görülür. Bunlar fiziksel ve zihinsel gelişimin duraksamasına kadar gidebilir.
Bebeklik hayatta bir daha olmayacak ölçüde anneye ihtiyaç duyulan bir dönemdir. Bu dönemde çocuk anneye ne kadar doyarsa; yani anneyle sıcak, keyifli, güvenli, şefkatle vakit geçirirse gelecek yaşamdan da o kadar tatmin olabilecek, kendini değerli hissedebilecek, kendine güvenebilecektir.
Okul öncesi veya okul döneminde; depresyon yaşayan çocuk mutsuz ve isteksizdir, neşesi, keyfi yoktur. Duygularını gösteremez. İsteksizliği, sorumluluklarından kaçmasına sebep olur. Sorumluluklarını yerine getirememesi sağlıklı kişilik gelişiminin önüne geçer. Ayrıca okul performansını da düşürür. Kendini ifade etmekte zorlanır, aşırı sinirli ve zaman zaman saldırgan yapıda olur. Sinirlilik halleri sinir krizi olarak gözlenir. Bu yapı; uyum ve davranış sorunları geliştirmesine yol açar. Kurallara uymaz, sürekli etrafındaki kişileri sinirlendirecek hareketler yapmaya devam eder. Basit sebeplerle sorun çıkarır, sakinleştirilmeyi reddeder. İstekleri için tutturur fakat bu tutturma normalde çocukların istemesi ve olmayacaksa vazgeçebilmesi haline benzemez. Burada asıl amaç istediği şeyi elde etmekten ziyade, yaşadığı huzursuzluğu aktarmasıdır. Mutsuzluğunu bu şekilde anne-babasına yansıtır. Ancak bu davranışlar asla isteyerek yaptığı davranışlar da değildir.
Bedensel yakınmaları bir savunma olarak sık sık kullanır. Burada içindeki sıkıntıyı bilinçsizce bedensel şikayete dönüştürme vardır. Bu şekilde ilgi oraya kayabilecektir.
Kendine güven duygusu yerini değersizlik duygularına bırakmıştır. Sıklıkla 'ben yapamam', ' beni kimse sevmiyor', ' zaten tek suçlu benim' gibi ifadelerini duyarız. Bazen aşırı başarı beklentisi olan ebeveynlerin çocuklarında da buna benzer kaygılı ifadeler olabilir. Çocuk başarısız olma ihtimalinden çekindiği için yapabileceği şeyi de yapmak istemez. Bu kaygı ifadelerinin nedeni iyi anlaşılmaya çalışılmalıdır. Bu kaygıyı taşıyan her çocuk depresyonda değildir.
Depresyondaki çocuğun; öncesinde pek ağlama huyu olmamasına rağmen artık sıklıkla ağlamaya başlamış olduğunu görürüz. Dikkatini yoğunlaştırmada, karşısındaki konuya, oyuna vs. kendini vermede zorluk yaşaması da bir başka belirtidir.
Peki tüm bu haller kendiliğinden mi ortaya çıkar? Tabi ki hayır…Araştırmalarla desteklenen bir takım nedenler üzerinde durulmaktadır. Bunlar;
- Aile içinde çeşitli nedenlerle sık sık kavga ve çatışma olması,
- Annenin ya da babanın depresyonda olması,
- Anne babanın veya ailede sevdiği birinin vefatı,
- Çok ağrılı ya da sürekli yatmasını gerektirecek bir hastalığının olması,
- Çok fazla eleştirilmesi, sürekli azarlanması, şiddete maruz kalması, bunun yanında olumlu davranışlarının göz ardı edilmesi,
- Anne ve babanın tepkilerinde tutarsız olmaları, bazen izin verici bazen aşırı kontrolcü davranmaları,
- Cinsel tacize maruz kalması,
- Sosyal ortamlarda yaşamını kısıtlayan bir özre sahip olması ve bundan dolayı dışlanmasıdır.
Ebeveynler, anlatılan özellikleri ve nedenleri yaşayan çocuklarını iyi gözlemlemeli, davranışlarında, duygularında olan değişiklikleri tespit etmelidirler. Ve bir uzmana danışmalıdırlar.
Depresyondaki çocuğa yapılabilecek en iyi yardım, neden böyle hissediyor olduğunun anlaşılmasıdır. Bunun için çocukla iletişimin düzgün olması gerekir. Ve yaşadıklarını, hissettiklerini ifade etmesine ortam sağlanmalıdır. Çocukla daha çok beraber olunmalı, yaşına uygun oyunlar oynanmalı, paylaşım arttırılmalıdır.
Gerçekçi ol; imkansızı iste!