Sağlıklı ve mutlu çocuklar yetiştirmek için onlara vermemiz gereken en temel gıda sevgidir. Hem çocuğa sevgimizi hissettirmek, yaşatmak hem de “sevmeyi” ona öğretmek ebeveyn olarak en temel sorumluluklarımızdandır. Sevgiyi öğretmek ise belki de tarifi en zor yapılacak olan konulardandır. Çünkü anlatılamayıp -ancak- yaşanacak olan kavram tam da budur. Belki bu yüzden günümüz insanı sevgi açlığı içerisinde kendine suni sevgililer, avuntular arayıp duruyor…
Unutmamalıyız ki sevgisizlik bütün kötülüklerin kaynağıdır. Etrafına kötülük saçan, topluma zarar veren yetişkinler genellikle küçükken sevilmemiş çocuklardır. Toplumdan adeta öç alan psikopatların geçmişine baktığımızda neredeyse hiç şaşırtıcı olmayan biçimde aile içi şiddet, travmalar, parçalanmış aileler, cinsel istismar, aşağılanma görürüz.
Esasen sevginin ruhumuzu besleyen, büyüten, geliştiren bir tarafı vardır. Biliriz ki insan çocukken yani gelişme çağında yeterince iyi beslenmediği takdirde sağlıklı gelişemez ve bu yüzden muhtemelen yetişkinliği boyunca sağlık sorunları yaşar. Yani vücut yapısının temellerinde hayati bazı maddeler eksik kaldığından hayat boyu karşılaştığı problemler karşısında dirençsiz ve dayanıksızdır. İşte ruhsal açıdan sevgiyle beslenmemizin etkileri de buna benzer.
Çocukken aile yuvasında sevildiğini hisseden çocuklar kendilerini ve başkalarını sevecek enerjiyi kendilerinde bulabilirler. Çocuk için ailesi (özelde annesi) dünyayı temsil eder. Ebeveyninin ona sevgiyle yaklaşması ona “sen iyisin, değerlisin, sevilebilir bir varlıksın, güzel şeyleri hak ediyorsun” mesajı verir. Bu mesajı alan çocuğun değerlilik duygusu sağlıklı bir şekilde gelişir. Çocukken gördüğümüz sevgi adeta ömür boyu insan ilişkilerimizde bizim sermayemizdir.
Çocuklarımızı severiz ancak örf adetlerin baskısıyla ve/veya kişilik yapımızın etkisiyle sevgimizi gösteremeyiz maalesef. Yakın zamana kadar ayıp sayıldığından ebeveynler kendi ana babalarının yanında çocuklarını sevemezlerdi. Bu uygulama geleneksel çevrelerde halen bütünüyle kalkmış değildir.
Yine kimi ebeveynler kendileri de aynı şekilde yetiştirildiklerinden tutuk davranmakta ve çocuklarına sevgilerini gösterememektedirler. Çocuğuna sarılamayan, onu ne çok sevdiğini ve kendisi için ne kadar önemli olduğunu ifade edemeyen katı duruşlu bu yetişkinlerin çocukları da maalesef sevilmediklerini düşünmekte ve bu açlığı gidermek için yanlış insanlara ve yollara yönelebilmektedirler.
Bir de disipline etmek için yani “şımarmasın diye” çocuklarını “uykuda sevenler” vardır ki bu uygulamayla çocuklarına şımartmaktan daha fazla zarar verirler. Ayrıca çocuk sevgiden şımarmaz, sınır koyamayışımızdan dolayı şımarır. Çünkü disiplin için sevgi kadar sınırlar da gerekir. Çocuk sevgiyi hissetmekle beraber nerde duracağını da bilmelidir ki sorun yaşamasın ve yaşatmasın.
Ne Yapmalı?
* Çocuklarımıza sevgi kavramını ve sevmeyi öğretmek için onları sevgiyle büyütmemiz gerekir. Sevgimizi her şekilde göstermeli ve hissettirmeliyiz. Dokunarak öperek, sarılarak yani tensel temas ile sevgimizin sıcaklığını ona aktarmalıyız. Güzel sözleri, onayımızı, iltifat ve takdirimizi esirgememeliyiz. Maalesef sevgiyi esirgemek bir ceza ve yaptırım aracı olarak kullanılmaktadır. Oysa bu tutum çocuğun ruhunda yaralar açar ve O da sevmemeyi ve severse de (incinmemek için) bunu göstermemeyi öğrenir.
* Şartlı sevgiyi değil rağmen sevgiyi öğretmeli, bunun için de bunu önce biz başarmalıyız. Yani çocuğumuzu uslu olması, söz dinlemesi, iyi not alması şartıyla değil de bazen yaramazlık yapmasına, üstünü kirletmesine, söz dinlememesine, zayıf not almasına rağmen sevdiğimizi bilmelidir. Böyle olunca kendini sevdirmek için hayat boyu performans göstermek zorunda kalmaz. Yine ancak böyle olursa sevgisini rüşvet gibi ve bedel karşılığı sunmak yerine karşıdakini zayıflıklarına, kusurlarına rağmen sevebilmeyi öğrenir.
* Çocuğunuzu kimseyle kıyaslamamak gerekir, kardeşiyle bile… Çocuklar kardeşlerini çok severler ama kıskançlık sebebiyle çok da çatışabilirler. Bu doğaldır, ebeveyn taraf tutmayarak, iki tarafın da ihtiyaçlarını gözeterek ve ortamı yumuşatarak çatışmaların büyümesini engelleyebilir. Ama kesinlikle “sen kardeşini sevmiyorsun, bunlar birbirinden nefret ediyor” gibi şartlayıcı ifadeler kullanılmamalıdır. Yine bu tip durumlarda kavga eden kardeşlerin arasına girip “siz kardeşsiniz, aslında birbirinizi çok seviyorsunuz” demek de onun duygularını yadsımak olacaktır, çünkü o anda öfke doludur –kendisi bunu “ondan nefret ediyorum” diye de adlandırabilir- sizin yapacağınız sadece ortamı yumuşatıp ilgilerini başka bir şeye kaydırmaktır. Çocukların dikkat süreleri kısadır. Bir müddet başka bir şeyle meşgul olduktan sonra hakikaten unutacaklardır.
* Hayvan ve bitki beslemelerini teşvik edin. Sevgiyi öğretmenin en etkili ve güzel yollarındandır. Yalnız bu durum sorumluluk da gerektirdiğinden, 11 yaş öncesinde hayvanın bakımını paylaşın, tamamen çocuğun sorumluluğunda olursa, sevgi duygusu gelişirken, sorumluluk noktasında sıkıntı yaşayabilir ve olumsuz bir sonuçtan çok etkilenir.
* Ona başkalarının olumsuz yönlerini anlatıp ürkütmek yerine hayattaki güzelliklerden ve iyi insanlardan sık sık bahsedin. Dünyayı algılaması sizin sunduğunuz çerçeveden etkilenecektir.
* Sevdiği kişilere bu duygusunu söylemesi ve göstermesi için teşvik edin.
* Yaratıcının ne kadar sevgi dolu olduğunu ve bizleri ne kadar sevdiğini vurgulayın.
Sevildiğini ve kendisine güvenildiğini bilen çocuk, ailesini kolay kolay hayal kırıklığına uğratmaz. Şartlanmalardan ve kaygılardan kurtulalım, bırakalım da onları ne kadar sevdiğimizi doyasıya hissetsinler…