Tuba KABACAOĞLU / Aksiyon Dergisi
536 ergen üzerinde yapılan bilimsel bir araştırmada "Cinsellikle ilgili bilgileri nereden aldınız?" sorusuna kız ve erkeklerin en fazla verdiği cevap yüzde 56 ile 'arkadaşlar' olmuş. Bunu sırasıyla kitap-gazete-dergi (yüzde 54), anne (yüzde 35), TV-radyo (yüzde 33), okuldaki toplantı-ders (yüzde 33), 'baba' yüzde 15 ve yüzde 8 'abi' takip etmiş. Cinsiyete göre dağılıma bakıldığında, kızların yarısı, erkeklerin ise sadece yüzde 17'si, cinsel bilgileri annesinden; kızların yüzde 7'si erkeklerinse yüzde 24'ü babasından alıyormuş. Bir kişinin birden fazla şıkkı işaretleyebildiği araştırmada ergenlere "Cinsellikle ilgili hangi konularda bilgi edindiniz?" dendiğinde ise gençlerin yüzde 74'ü kadın-erkek ilişkileri, yüzde 63'ü cinsel hastalıklar, yüzde 56'sı cinsel sorunlar, yüzde 46'sı cinsel organ temizliği, yüzde 36'sı gebelik-doğum, yüzde 32'si gebelikten korunma demiş.
Hz. Enes (ra) anlattığına göre: Ümmü Süleym 'Ya Rasulallah, kadın uyurken erkeğin rüyada gördüğünü görünce gusül icap eder mi?' diye sorar. Hz. Aişe (ra), 'Ey Ümmü Süleym, kadınları rezil ettin' der. Bunun üzerine Hz. Peygamber, Hz. Aişe'ye: 'Hayır, kadınlar rezil olmadı. Evet, ey Ümmü Süleym, gusletmesi gerekir.' der. Hz. Peygamber (sav) bundan daha da mahrem konularda bile bilgi verirken önce "Allah gerçeği açıklamaktan hayâ etmez" (Ahzab 33/53) ayetini okuyarak söze başlar ve bilgi verilmesi gereken konuları büyük bir açıklıkla izah eder...
Yukarıdaki araştırma çoğu gencin cinsellikle alakalı konuları ebeveynlerinden öğrenmeyi tercih etmediğini ortaya koyuyor. Çünkü, anne-babalar bu konuda çocuklarıyla nasıl konuşacağını, neyi nereden başlayarak ne zaman anlatacağını, hangi hassasiyetleri gözetmesi gerektiğini bilmediği için susmayı yeğliyor. Çocuk, "Ben nasıl dünyaya geldim?" diyor. Anne bedeninde yaşadığı milyonlarca harikuladeliği unutup soruyu "Seni leylekler getirdi." diye cevaplıyor. Bunu da mahremiyet adına yapıyor. Oysa din de ahlak da cinselliği açıklıkla konuşmamız gerektiğini söylüyor.
Anlaşılan o ki kabuklarımızı kırıp çocuklarımıza cinsellikle alakalı zamanında ve dozajında bilgi vermemiz isteniyor bizden. Metotları bir haber vesilesiyle öğrenmek mümkün değil elbette. Ama haberimizin asıl konusu bir kitap var ki tüm ebeveynlerin 'başucu eseri' olacak nitelik ve içerikte. Timaş Yayınları'ndan bu hafta çıkacak 'Ailede Cinsel Eğitim', alanlarında başarılı üç uzmanın ortak yazdığı bir kitap. Kitabın ismi size tanıdık gelmesin. Emin olun, kitapta yazılanları hiçbirimiz bilmiyoruz!
Önce Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülhanım Bayrak 'Anne-baba için temel bilgiler' ana başlığı altında 'Eğitimcinin eğitimi' bölümünde kız-erkek anatomisinin ayrıntılarına değiniyor ve çocuklarımızda göreceğimiz fiziksel değişikliklerin sebeplerini, gerçekleşme seyrini anlatmakla kalmayıp bu süreçte yapmamız gerekenleri tek tek açıklıyor. Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Şaziye Senem Başgül ise, çocuklarımızın cinsel kimliklerinin nasıl oluştuğunu, evlatlarımızla cinselliği nasıl konuşabileceğimizi, hangi dönemde hangi bilgilere çocuk ve gençlerin ihtiyaç duyduğunu, bu süreçte yetişkinlerin yaptığı yaygın yanlışların miniklerin hayatında nelere mal olduğunu örnek hikâyelerle destekleyerek anlatıyor. Yrd. Doç. Dr. Turgay Gündüz ise, büyük oranda dinî kaynaklardan beslenerek iffet, inanç, irade ve diğerkâmlık gibi ahlaki değerleri ön plana çıkararak cinselliği yaşayacak nesillerin nasıl yetiştirileceğini bize gösteriyor. Üstelik evlilik hazırlıkları yapanlar için de toplumda yaygın şekilde bilinen yanlışları düzeltip sağlıklı bir cinsel hayatın ipuçlarını veriyor...
Cinselliği nasıl anlatalım?
Psikiyatr Dr. Şaziye Senem Başgül genelde anne babaların cinselliği konuşmaktan utandıklarını söylüyor. Ona göre bunun iki sebebi var; ebeveynlerin yeterince bilgi sahibi olmamaları, çoğu zaman hazırlıksız yakalanmaları. Oysa çocuklar tüm masumiyetleriyle sadece öğrenmek, merak gidermek istiyor. Bu gibi durumlar için Senem Hanım'ın önerileri var: "Öncelikle anne-babalar cinsellik hakkındaki bilgilerini gözden geçirmeli ve eksikliklerini tamamlamalı. Çocuğun ruh ve beden gelişimlerini, ihtiyaçlarını öğrenmeli. Ayrıca eşler de kendi aralarında cinselliği konuşabilmeli. Böylece hem kendi kaygıları yatışır hem de utanç duyguları azalır. Sorduğu soru karşısında anne babasının bilgisizliğini, utandığını hisseden çocuk, öğrenme arayışını yarıda kesebilir ya da cevapları başka yerlerde arayabilir. Her iki durum da çocuk için tehlikeli."
Üç uzman da çocuklarla her konuda konuşabilmek için aile içinde hoşgörü, paylaşım, sevgi ve saygıya dayalı, sıcak bir ortamın bulunması gerektiğini belirtiyor. Çünkü ebeveyni ile her zaman rahat ve güven içinde konuşabilen çocuklar konu cinselliğe geldiğinde de aynı samimiyet ve doğallıkla soru sorabiliyor. Dr. Başgül; birbirine zaman ayırabilen, karşılıklı paylaşımlarda bulunan aile fertlerini de bu anlamda şanslı görüyor: "Cinsellik ayaküstü konuşulacak türden bir konu değil. Bize ihtiyaç duyduklarında mutlaka çocuklarımıza zaman ayırmamız, uygun fırsatları değerlendirmemiz lazım. Cinsellik hemen konuşulup bitecek bir konu da değil. Çocuğun gelişim dönemlerinin her aşamasında cinsellik var ve bu konuda ebeveynlerinden öğreneceği bilgiler çok. Miniklere ağızlarını, burunlarını öğretirken cinsel organlarını da tanıtmamız büyüdükçe daha anlamlı sorular sormalarına yardım eder. Ayrıca bizlerle cinselliği konuşabileceklerini de böylece öğrenirler."
'Cinsellik hakkında anlatacağımız bilgi ne düzeyde olmalı? Onlara neyi ne kadar anlatmalıyız?' soruları bütün yetişkinlerin kafasını kurcalıyordur. Dr. Şaziye Senem Başgül, çocukların gelişim düzeylerini iyi bilmemiz gerektiğini söylüyor. Çünkü anlatılanların ne kadarını anlayacakları, aldıkları bilgiyi nasıl yorumlayıp kullanacakları bununla birebir ilişkili. Diyelim ki çocuk kendisinin nasıl dünyaya geldiğini öğrenmek istiyor. Ebeveyn net ve kısa yanıtlar vermeli. Çocuğun yeni bir soruyla karşısına tekrar geleceğini unutmamalı. Sorular yetişkine basit, anlamsız gelse de mutlaka cevaplandırmalı. Ses tonu sıcak, şefkatli ve kabullenici olmalı. Beden dili çocuğun kaygılarını azaltmalı, onu önemsediğinizi hissettirmeli. Gizliliğe ve çocukların özellerine dikkat edip saygı gösterilmeli. "Bunun konuşulması yasak" mesajı asla iletilmemeli. Herkesle cinselliğin konuşulamayacağı anlatılmalı.
Ergenlik kızlarda 8-13, erkeklerde 13-14 yaşlarında başlıyor. Kızlarda 16, erkeklerde 17-18 yaşında son buluyor. Bu esnada genç biyolojik, fiziksel ve hormonel birçok değişim geçiriyor; cinsel, sosyal ve mesleki kimlik kazanarak erişkinliğe geçiyor. Dr. Başgül, "Ebeveyn çocuğun cinselliğini algılamalı, kabullenmeli" diyor. İzlenecek yola gelince; anne-baba oğlunun-kızının cinsel ilişkiye girmesine karşı olduğunu söyleyerek söze başlamalı. Cinselliğin sadece kadın-erkek arasında fiziksel bir ilişki olmadığını, aynı zamanda duygusallığı da barındırdığını açıklamalı. Bir danışman gibi onu endişelendirmeyecek ölçüde cinsel yolla bulaşan hastalıklar, istenmeyen gebelikler ve sonucunda yaşanabilecek sıkıntılar, korunma yolları ile ilgili bilgiler vermeli. Evlilik dışında 'cinsel ilişkiye hayır!' deme hakkı özellikle kızlara iyi anlatmalı. Biyolojik gelişimin yanında ruhi ve sosyal açıdan kişinin cinsel ilişkiye hazır hâle gelmesi gerektiği belirtilmeli. Genç, tüm bunlar vesilesiyle önce kendi bedenini ve cinselliğini tanımalı, cinsel ilişkinin getireceği bireysel ve toplumsal sonuçları kavramalı.
Cinsel tutum ve davranışlara nasıl yön verilir?
Yrd. Doç. Dr. Turgay Gündüz ilahi dinlerin insan bedenini kutsal gördüğünü söylüyor. Cinsel davranışlara bir ölçü getirilmesini de buna bağlıyor. Çünkü bu vesileyle insanın saygınlığı korunuyor, varlığı ve bekasının devamı sağlanıyor. Turgay Bey gençlerin cinsel tutum ve davranışlarına ebeveynlerin yön verebileceğini söylüyor. Her insan özeldir, değerlidir: İnsan, ruhu ve bedeniyle, özel, değerli, aynı zamanda da kutsaldır, tıpkı ilahi bir kitap gibi. Ona bakan Yüce Yaratıcı'nın sanatını ve kudretini görür. Bu inanç ve anlayış, kişinin gönlüne yerleştiği ölçüde, başkalarına karşı tüm davranışları değişir, saygısı ve sevgisi artar. Elbette ki cinsel tutum ve davranışlar da bundan ayrı düşünülemez. Diğerkâmlık: Çağımızda insanlığın en kıtlığını çektiği erdemlerden biridir. Başkasını kendi nefsine tercih etme, materyalist bir akılla anlaşılması oldukça güç ahlaki, insani bir değerdir. Bunun karşıtı egoizmdir. Cinsellikte egoist tavır, kelimenin tam anlamıyla felakettir. Yaşayacağı anlık zevk için başkalarının bütün hayatını zindan etmekten çekinmemektir. Bu yüzden diğerkâmlık cinsel tutum ve davranışlara istikamet veren temel değerler arasındadır. Cinsel eğitim, zannedilenin aksine, çocukların ve gençlerin sadece cinsellikle ilgili bilgilerle donatılmasından ibaret değildir. Bu bilgileri işlevsel hâle getiren değer ve inançlardır. Bunlar cinsel eğitim için sağlam bir zemin ve etkili bir motivasyon kaynağıdır. Gençlerin bir hayat felsefesi olmalı: 'Neden yaşıyoruz? Hayatın gayesi nedir? Ölüm bir son mudur?' gibi sorulara gencin bilinçli veya bilinçsiz kendi içinde bulacağı karşılıklar, başta değerler alanı olmak üzere, cinsel hayata ilişkin pek çok şeye etki edecektir. Bu dönemde gence hayatı anlamlı kılan, her şeye rağmen hayatı yaşamaya değer gören bir anlayış kazandırılmalı, sağlam bir hayat felsefesi oluşturmasına zemin hazırlanmalı. Bunun için gençler, hayata ve tüm varlık âlemine karşı olumlu bakış geliştirmesine temel teşkil edecek dinî-manevi değerlerden yoksun bırakılmamalı. Çünkü hiçbir dünyevi ideoloji, insana din kadar sağlam bir hayat felsefesi vadetmez. Gencin şahsiyetini ve özsaygısını zedeleyen davranışlardan kaçınılmalı: Genç şahsiyetine düşkündür ve artık kendini bir adam ya da kadın olarak görür. Bu yüzden onu fazla sıkmadan, emirler vermeden, izzet-i nefsini yaralamadan, gururunu kırmadan konuşmaya özen göstermeli. Özkontrol geliştirmesine imkân verecek bir serbestlik alanı tanınmalı: Gençlik döneminde kendi kendini sınırlama ve idare etme (özkontrol) yetisinin geliştirilmesi, cinsel tutum ve davranışları da etkiler. Sürekli dıştan kontrol edilen, sınırlanan çocuk, yetişkinlik hayatına atıldığında çevrenin denetleyici, kısıtlayıcı bağlarından kurtulur. Özdenetim gücünü kendinde bulamaz, sağlıksız ilişkilerin ve tehlikelerin kucağına atlar. Cinsel davranışın arkasındaki neden iyi anlaşılmalı: Bazı gençlerin yersiz ve zamansız aşk maceraları, gerçek bir cinsel ihtiyaçtan çok kendilerini henüz toy sayan büyüklerine ve erginlere karşı erkeklik güçlerini göstermek veya kadınlık cazibelerini sergilemek amacıyla yaşanır. Anne ve babaların en büyük hataları çocuklarının günden güne büyüdüklerini görmemeleri, kendi çocukluklarını ve gençliklerini unutmaları, çocukluklarında da kendilerini bugün oldukları gibi sanmalarıdır. Sosyal ve sportif faaliyetlere teşvik edilmeli: Bu tarz faaliyetler gençlerin taşkın cinsel dürtülerini dizginler ve enerjilerini farklı alanlarda harcamalarına, dikkatini aşırı derecede bedenine yöneltmesine mani olur. Cinsel enerjisini içsel yetilerini geliştirmeye ve kendini gerçekleştirmeye transfer ederek önemli bir katkıya dönüştürür. Cinsel duyguları kışkırtıcı ortamlardan uzak tutulmalı: Özellikle günümüzde sürekli kışkırtılan cinsel arzularla gençlik âdeta şehvet krizlerine sürükleniyor. Bundan kurtulmak için, başta aile içi ilişkilerde olmak üzere, kişiler arası münasebetlerde, giyim kuşamda, evde, okulda, çarşıda belli bazı edep ölçüleri içinde hareket etmeye özen gösterilmeli, güvenli bir sosyal muhit oluşturmak için adeta kafa çatlatılmalıdır. Cinsel itidalin üstünlükleri, cinsel aşırılığın zararları örneklerle açıklanmalı: İnsanoğlu akıl ve irade sahibi bir varlıktır; pek çok davranışını kendisi yönetir, dengede tutar. İnsan, cinsel davranışlarında da tamamen serbestlik içinde hareket edemez. Cinsel hayatını bazı kurallar dâhilinde ve bir düzen içinde sürdürmek, insan olmanın getirdiği üstünlüktür. Başka hiçbir canlının, iradi tavırla, istemli bir tutum ve davranış sergileyerek böyle bir düzeni ortaya koyması söz konusu değildir.
Psikiyatr Dr. Şaziye Senem Başgül:
Otistik ve zihinsel engelli çocukların cinsel eğitimi
"Otistik ve zihinsel engelli çocukların cinsel eğitimi, öncelikle cinsel istismara karşı korunmaları, gebelik risklerinin engellemesi ve cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanmalarını önlemek açısından çok önemli. Engelli çocukların cinsel gelişimi diğerleri ile aynı sırayı izler, ancak daha geriden gelir. Kendilerini ve başkalarını anlamakta sıkıntılar yaşarlar. Onların sorularıyla takvim yaşları uyum göstermeyebilir. Mesela; ergenlik çağında orta derecede zihinsel engelli bir kız çocuğu herkesin içinde 'Çişimi yapmaya gidiyorum' derken erkek çocuk da doktoruna 'Sana âşık oldum, evlenelim mi?' diye sorabilir. Bu gibi durumlarda, sabırlı davranılarak söylediği sözün yeri ve zamanının uygun olmadığı ve nasıl davranması gerektiği, çocuğa tekrar tekrar anlatılmalıdır. Bu çocukların, sadece soruları değil davranışları konusunda da kontrol zorlukları mevcuttur. Örneğin; ilkokul öğrencisi, hafif zihinsel engelli bir kız çocuk onu öpmek isteyen erkeklere izin verebilir, erkek ergen herkesin önünde soyunabilir, genç bir hanıma izinsiz dokunabilir. Bu durumlarda bağırmak, cezalandırmak sıklıkla yapılan yanlış tutumlardır. Böyle sorun çözülmez, aksine pekişir. Engelli gençler sosyal ipuçlarını yakalamakta güçlük çektikleri için, aile bireyi ile yabancı birinin ayrımında zorlanırlar. Sordukları soruların, yaptıkları davranışların ne düzeyde normal olduğunun anlaşılması, uygun yaklaşımda bulunulması açısından çok önemlidir. Çocuğun doktorculuk oynaması normal iken, sürekli oynamak istemesi, arkadaşlarını buna zorlaması, başka oyun oynamaması uygun değildir. Sevdiği insanı öpmek istemesi doğal iken önüne geleni öpmesi sorunlu bir davranıştır. Aileler üzülmek, paniklemek, kızmak yerine bu davranışları bir veri kabul edip çocuğa nasıl yaklaşılacağı konusunda bilgi edinmeli ve bu doğrultuda çocuğu eğitmelidir. Her çocuk gibi onların da sordukları sorular önemsenmeli, mutlaka bir açıklama getirilmeli, eleştirmekten ve 'çok ayıp, yasak' gibi kelimeler kullanmaktan kaçınılmalıdır. Bu çocuklar ergenlik döneminde karşı cinse olan arzuları, kendini ve olayları ifade etmedeki zorlukları sebebiyle cinsel istismara daha açık oluyor. Aileler özellikle kız çocuklarının giyimlerine dikkat etmeli, oyunlarını kontrol etmeli. Arkadaşları ile uzun süre yalnız bırakılmamalı ve gözlem altında tutulmalı. Tüm bu nedenlerle özel gereksinimli çocukların anne babalarının eğitimi normal gelişen çocukların anne babaların eğitiminden daha da önemlidir. Cinsel eğitimin, problemleri önleyebileceği, azaltabileceği, çözümlere yardımcı olabileceği ise asla unutulmamalıdır."