Sınırsız ve kontrolsüz oyun çocuğu elden çıkarabilir. Çocuğun oynamasında sakınca gördüğümüz oyunları yasaklarken, o oyunun yerini doldurmamız gerektiğini unutmamalıyız...
Resulullah (sav) oyun oynayan çocukların yanından geçer, onlara selam verip gönüllerini alırdı. Enes bin Malik (ra) diyor ki: "Ben çocuklarla oynarken Resulullah (sav) yanımıza geldi. Bize selam verdi. Sonra beni çağırdı ve bir işe gönderdi" (Müslim)
Oyunda kumara alışma sürecini başlatan oyunlar velilerin gözünden kaçmamalıdır. Ayrıca bilgisayar gibi çocuğu köleleştiren eğlence araçlarını da bir program dâhilinde vermenin yollarını bulmak zorundayız.
Yasak koymanın da kuralları var
Şu unutulmamalıdır ki; Bütün arkadaşlarında gördüğü bir aleti çocuğa yasaklamak, onun gizli isler yapmasına veya onun gözünde ebeveynin değer kaybetmesine neden olabilir. Yasak koymanın da bir kuralı olması gerekiyor. İmam Gazali diyor ki: "Çocuk dersten çıktıktan sonra, derslerin yorgunluğunu atacağı güzel bir oyun oynamasına izin verilmelidir. Ama oynamaktan yorulacak hale gelmemelidir. Çocuk oyundan alıkonur ve sürekli ders çalışması istenirse, kalbi ölür, zekâsı körelir. Yasamaktan zevk almaz. Bir yolla dersten kurtulmaya çalışır"
Ne söylediğinizden daha çok ne yaptığınız önemlidir
İmam Şafii, Harun Resid’in çocuklarını okutmakla görevlendirilen Ebu Abdussamed’e söyle nasihat etmişti:
"Çocuklardan önce sen kendini düzelt. Onların gözü senin gözüne kilitlenmiş durumdadır. Onlara göre güzel, senin güzel dediğin, çirkin de senin çirkin dediğindir"
Ders kitaplarında ne yazdığı, babanın ne nasihat ettiği, gördüklerinden daha sonra gelir. Büyükler gibi çocuklar da gördüklerinin etkisinde kalmaktan kendilerini kurtaramazlar.
Bunun için:
1-) Ebeveyn ve muallimler çocukların kendilerini izlediklerini bilecekler ve bu izleme sonuçlarının dersten ve sözden daha müessir olabileceğini unutmayacaklardır. Çocuğun kötülüğe bulaşmamasını isteyen, kötülüğü çocuğun gözünden uzak tutmalıdır. İyiliği öğütlemek isteyen de onu gösterecektir.
2-) Çocuk, ne kadar sakınılırsa sakınılsın muhakkak kötülükle ve kötülerle göz göze gelecektir. Ebeveyn ve muallim, iyiliği ileri çıkararak, kötülüğün izine karsı iyiliğin izini ortaya çıkarmalıdır.
3-) Çocuğun, ömür boyu unutamayacağı izler bırakacak ilişkiler de çok önemlidir. Çocuk halinden anlayan, tatlı yüzlü âlimlerin ziyaret edilmesi, onlardan çocuğun ilgi görmesi, yaşına uygun nasihatler dinlemesi, kitaplardan daha etkili bir eğitim metodudur. Çocuk ebeveyninden duyduğu sözlere güvenmelidir. Bu da ebeveyninin ona hiç yalan söylememiş olmasıyla mümkün olur. Mesela: ‘İnşallah’ sözünü, baştan savmak için söylememelidir.
Çocuk eğitiminde dikkat edilmesi gerekenler
1-Kesinlikle dayaktan kaçının. Dayak, ötesi olmayan en son başvurulabilecek bir ceza türüdür.
2-Yanlış yapan çocuğu uyarırken bile hatayı tenkit edin; çocuğu değil. ‘Sen bir hiçsin’ demek yerine ‘Bu çok seviyesiz bir iş’ deyin.
3-Sürekli teşvik edin. Büyük olmaya, büyük işe teşvik edin. Teşvike cevap versin veya vermesin teşvike devam edin.
4-Oyunu basit görmeyin. Oyun sizin için oyun olabilir; ama onun için çok ciddidir. Oyunlarına sözlü veya fiili katılımınız olsun.
5-Eve hapsetme. Beraberce gezin.
6-Bazı işleri tek başına yapmasına izin verin. Bulaşık yıkamasına izin verin. Gerekiyorsa sen onları tekrar yıkayın.
7-Ara sıra ödüllendirin.
8-Ona kötü örnek olacak tavırlara ve sözlere dikkat edin.
Ağaç bile bir günde büyümüyor!
Mesela, aksırınca ‘elhamdülillah’ deme sünnetini çocuğumuza bir iki defa söyleyip, gerekiyorsa bin defa uygulatarak alıştırabiliriz. Çocuk öğrendiği her şeyi uygulamaz. Uygulama süreci seneler alabilir. Sabretmek, bıkmamak zorundayız. Şeytana verebileceğimiz en büyük taviz; bıkkınlığımız ve umutsuzluğumuzdur. Şeytan bıkıp usanmadan, biz bıkıp usanamayız. Biz bulunduğumuz olgunluk düzeyine kaç yılda geldik, hangi olayların veya sözlerin kaç defa tekrarı bizi etkiledi de mevcut yapımızı kazandık. Bunu düşünsek kendimize iyilik etmiş oluruz.
Bu konuda iki önemli sorunla karşılaşıyoruz
Birincisi: Bilhassa görsel medyanın sunduğu çocuklara yönelik programlarda, çocuk için cazip olacak yönler bizim verdiklerimizden kat kat fazladır. Çocuk, bizim verdiklerimizi kerhen izlerken, onlardakini can kulağı ile izleyebilmektedir. Bu sorunun nedeni sadece, ‘bizim’ denebilecek malzememizin olmamasında yatmıyor. Öbürlerinin sınırı, hesabı yoktur. Onlarda caiz veya haram kavramı yoktur. Aklına geleni, hayal ettiğini yazıp çizebilmektedir. Bizim ise bir peygamberin tasvirini yapmamız, bizim için yüksek değeri bulunan zevatı tasvir etmemiz pek de kolay olmamaktadır. Bu durumda ebeveyn olarak aradaki boşluğu özel gayretlerimizle doldurmak durumundayız. Başkalarının elindeki imkânlardan da tamamen kopmamız gerekmeyebilir. İtidali yakalayıp, secici olabilirsek isimiz kolaylaşır.
İkincisi: Çocuğumuza, bize ait malzemeleri satın almamız ve ‘bunlar senindir’ dememiz sorun çözmüyor. Çocuk her emrimizi dinleyecek durumda değildir. Teknolojiye veya kalem deftere güvenimiz sonunda bizi üzebilir. Görev bizim görevimizdir. Sorumlu olan biziz. Eğer teknolojiden yararlanabiliyorsak ne hoş. Biraz yararlanabiliyorsak onun kıymetini biliriz. Ama kimse bilgisayara, kaliteli baskısı olan kitaplara, dergilere güvenmekle yetinmemeli.Çocuğu kandırmak, yalan söylemektir.
Abdullah bin Amir diyor ki: Bir gün annem beni çağırdı. Resulullah (sav) da evimizde oturuyordu. ‘Gel sana bir şey vereyim’ dedi. Resulullah (sav) anneme dedi ki: ‘Ne verecektin ona?’ O da: ‘Hurma verecektim’ dedi. Bunun üzerine Resulullah (sav) buyurdular ki: ‘Ona bir şey vermeseydin, bu sana bir yalan olarak yazılacaktı’ (Ebu Davud)
Yine buyurdu ki: "Çocuğa ‘Gel al!’ deyip de ona bir şey vermeyenin sözü yalandır" (Ahmed)
Çocukların bilmesi gerekenler
Resulullah (sav)’ın gazveleri, ashabı kiramın hayatı, selefi salihinin yasanmış olayları ibret için oldukça önemli ve eğitim değeri yüksek malzemelerdir. Kur’an’da anlatılan Peygamber aleyhisselam kıssaları muhakkak çocuklara aşı gibi verilmelidir. Evimizde Bedir, Uhud, Hendek, Huneyn sohbetleri defalarca yapılmalıdır. O kadar ki, çocuklarımız Bedir’i, evin yakınlarındaki bir vadi zanneder hale gelmelidir. Selefin büyüklerinden gelen rivayetlerde ‘çocuklara Kur’an’dan bir sure öğrettikleri gibi, Resulullah (sav)’ın gazvelerini öğrettiklerini’ görüyoruz...