Çocuğunuzu dinlerken 'savcılık' yapmayın!

Anne-baba olmanın altın kuralları nelerdir? İşte uzmanından çarpıcı uyarılar...

BUGÜN - Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Darıca, anne ve babaların çocuklarını öncelikle bir ''birey'' olarak dinlemeleri gerektiğini ifade ederek, ''Ancak onları dinlerken 'savcı' gibi bir rol üstlenerek sürekli sorgulayarak değil, onları anlamaya çalışarak dinleyin'' önerisinde bulundu.

Darıca, Aykan Koleji'nde ''Anne-Baba Olmanın Altın Kuralları'' konulu söyleşide, çocuk sahibi olmanın sorumlulukları pek çok yönde değiştirdiğini, bu nedenle ebeveynlerin çocuk sahibi olmadan önce tam olarak hazır olmaları gerektiğini söyledi.

Çocuk sahibi olmadan önce ev dışında zaman geçirme, sürekli arkadaş ortamlarında bulunma gibi birtakım davranışların çocuk sahibi olduktan sonra da yapabildiğini belirten Darıca, bu gibi durumlarda sıklıkla başkalarının yanına bırakılan çocuklarda fiziksel ve ruhsal sıkıntılar yaşanabileceğini dile getirdi.

Darıca, ''O nedenle biz ailelere öncelikle 'çocuk sahibi olmaya hazır mısınız?' sorusunu soruyoruz. Bu yalnızca fiziksel değil, psikolojik olarak da hazır olunması gereken bir durum. Çocuk, sorumluluk ve fedakarlık isteyen bir olgudur. Çocuk olduktan sonra her gece dışarı çıkamazsınız. Çocuk, kreş ya da okul çağına geldiğinde aileler evde geç saatlere kadar misafir ağırlayamayacaklar. Bu durumlara hazırlıklı olunmalıdır'' diye konuştu.

Çalışan kadınların, anne olmalarının ardından ev işlerinde, çocuk bakımında yalnız kalabildiklerini anlatan Darıca, ''Bu durumda annelerin aile içinde huzurlu ve çocuklarına sakin ve soğukkanlılıkla doğru modeller göstermesi çok zor. O nedenle özellikle çocuğun ardından babalar da hem ev işlerinde hem de çocuk bakımında sorumlulukları anneyle paylaşmalılar'' dedi.

Çocukların davranış kalıplarının belirlenmesinde aile ve çevre faktörlerinin yanı sıra bilgisayar ve internet kullanımının da önemini anlatan Darıca, bunların kullanım yaşının giderek düştüğünü belirterek, şöyle konuştu:

''TV ve bilgisayar hiç bir zaman çocuğun temel iletişim aracı olmamalıdır. Çocuk, kendi yaş grubuyla ve çevresiyle aktif olması gereken bir dönemde bu tür teknolojileri kullandığında, ailenin istenmeyen durumlarla karşılaşma olasılığı yükselecektir. Şiddet ve saldırgan davranışlar gelişebilecek ve çocukta bir takım sosyal gelişim bozuklukları görülebilecektir.''

-ÖDÜL VE CEZA-

Ailelerin ''ödül'' faktörünü aşırıya kaçırabileceklerine dikkati çeken Darıca, çocuğa yemek yemesi, uykuya dalması, odasını toplaması gibi her davranışı karşılığında küçük de olsa ödüller veren ailelere, çocuklarına ilerideki pek çok sorumluluğu ödülsüz yaptıramayacakları uyarısında bulundu.

Bu çocukların okul ve ergenlik dönemlerinde ''İnsanlara bir şey vereceksen asla karşılığını almadan yapma'' düşüncesi ile hareket edebildiklerini anlatan Darıca, böylece bu çocukların arkadaş çevresinden de uzaklaştırılabildiklerini ifade etti. Darıca aşırı cezalandırmanın da istenmeyen davranışların yok edilmesinde ters bir sonuç doğurabileceğini dile getirdi.

Anne-babaların, çocukların yaşı ne olursa olsun birey olarak onları dinlemeleri gerektiğini belirten Darıca, iletişim kopukluğunun istenmeyen davranışların en önemli kaynağı olduğunu söyledi.

Yeterliliklerin ve yetersizliklerin kabullenilip üretken olabilmenin birey olmak anlamına geldiğini kaydeden Darıca, ''Çocuklarınızı öncelikle bir birey olarak dinleyin. Ancak onları dinlerken 'savcı' gibi bir rol üstlenerek sürekli sorgulayarak değil, onları anlamaya çalışarak dinleyin. Bırakın çocuklarınız, yaparak yaşayarak öğrensin'' dedi.

Türk toplumunda annelerin genelde çocuklarına karşı aşırı kollayıcı bir tutum haline girmesinin çok yaygın görüldüğünü anlatan Darıca, konuşmasına şöyle devam etti:

''6 aylık bir bebek artık anne babasıyla aynı odada uyumamalıdır. 4 yaşına gelen bir çocuk yemeğini kendi kendine yeyip odasını toplayabilmelidir. Anneler ve babalar, çocuklarına yaşamı kendi kendilerine kavramalarına fırsat tanımalılar. Sorumluluk küçük yaşta öğretilir.

1 yaşından itibaren her çocuğun alabileceği sorumluluklar vardır. Eğer bu sorumluluklar anneler ve babalar tarafından üstlenirse çocukta pasiflik ve kişilik bozuklukları doğabilir. Yabancıların çocuklarına bakın. Onlar asla çocuklarının peşinde bizim annelerimiz gibi gezmezler. Yalnızca gözlemlerler. Bir tehlike anında müdahale ederler.''

Darıca, anne ya da baba tarafından konulan bir kuralın bir diğeri tarafından bozulması halinde de yaşanabilecek sorunlara değinerek, ''Kurallara çocuklarımızın ağlaması gibi nedenlerle ihlal edebiliyoruz ya da eşimiz bizim koyduğumuz kuraları ihlal edebiliyor. Çocuğa istenmeyen davranışı yaptırmamak için koyduğumuz kuralların ihlali çocukta hiç beklemediğimiz başka sorunların da çıkmasına neden olabilir'' dedi.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Aile Sağlığı Haberleri