Çocuğunuzu Dayanıksız Hale Getirebilirsiniz.

İlk bakışta psikiyatrik rahatsızlıklar gibi görünmese de günlük yaşamın kalitesini düşüren hemen tüm sorunların temelinde yine çocukluk çağında yaşadığımız deneyimler yatıyor


HABERLER.COM - İlk bakışta psikiyatrik rahatsızlıklar gibi görünmese de günlük yaşamın kalitesini düşüren hemen tüm sorunların temelinde yine çocukluk çağında yaşadığımız deneyimler yatıyor ama  artık psikoloji bilimi bu kalıplaşmış davranış biçimlerini yeniden ele alıyor ve bunlara "şema"lar adını veriyor. Psikiyatride şemalar kavramı henüz çok yeni. Şema Teorisine göre, şemalar; çocukluk çağının temel ihtiyaçlarının ileri derecede engellendiği veya aşırı verildiği durumlarda meydana geliyorlar. Yani şema, erken dönemde gelişen uyum bozuklukları anlamına geliyor. 

Psikiyatri bilimi şimdiye kadar bir çok sorunu tanımladı. Endişe, kaygı, korku, panik bozukluk, bağımlılık ve birçoğu gibi. Şimdilerde ise psikiyatrinin popüler tanımlarından biri Şema Teorileri. Şemaların içinde bir çok sorun yeni başlıklarıyla yer alıyor. İşte, "Dayanıksızlık" ta bunlardan biri. Yani siz, kendizini endişeli, kaygılı, yüreği sürekli kıpır kıpır, huzursuz, aşırı bağımlı, panik atak sahibi ya da depresif sanırken aslında bunların tümünü birden belirli ölçülerde yaşıyor olabilirsiniz.

Şema teorisinin dünyada yeni yeni yaygınlaştığını ve psikiyatrlar tarafından çok popüler bir yaklaşım olarak kabul edildiğini belirten Psikiyatr Dr. Armağan Samancı sorunların böylece belirli başlıklar alatında daha kolay çözümlendiğini belirtiyor. Türkiye'de Şema Teorisi üzerine çalışmalar yapan Psikiyatr Dr. Alp Karaosmanoğlu, karakteristik dayanıksızlık davranışlarını şöyle özetliyor: "Abartılı korkular nedeniyle günlük hayatta genellikle kaygı hissedilir. Sağlık ve muhtemel hastalıklar yüzünden o kadar endişeli olunur ki: gereksiz tıbbi kontrollere gidilir. Sürekli destek ihtiyacıyla aileya yük olunur ve hayatın diğer özelliklerinden zevk alınamaz. Vücut çok dinlendiği ve muhtemel hastalık beklentisi-endişesi yüzünden panik ataklar yaşanır. İflastan gerçek dışı bir korku olur. Para konusunda gereksiz yere sıkı tutum içine girilir ve ekonomik, mesleki değişiklik yapma konusunda isteksiz olunur. Risk alınamaz. Kanuni bir tehlikeden sakınmak için uç noktalarda uğraş verilir. Örneğin gece dışarı çıkmaktan, büyük şehirleri ziyaret etmekten, toplu taşıma araçlarından kaçınmak gibi. Yani hayat sınırlandırılır. Ufacık bile olsa risk içeren günlük işlerden kaçınılır. Örneğin asansörler, metro, ya da deprem olabilecek bir şehirde yaşamak gibi. Eşin desteğine ihtiyaç duyulur. Eşe aşırı bağımlı hale gelinir.Bu bağımlılığa da öfke duyulur. Kronik anksiyete, bazı psikosomatik hastalıklara daha yatkın hale gitirir. Tehlikeden sakınmak için birçok başa çıkma mekanizması abartılı derecede kullanılır. Obsesif-kompulsif belirtiler ve batıl düşünceler taşımak gibi. Kronik endişeyi azaltmak için ilaç, alkol, yemek vs.'e çok düşülmüş olabilir.

Bu şemaya sahip kişiler genellikle kendilerine destek olacak eşler seçerler. Terapide seçilen bu eşlerin bir lakabı vardır: "Baston Eş". Gerçekten de bu eşler, kişinin korkularının yersiz olduğunu ona yüzleştirmeyi pek yapamazlar. Genellikle ona güven vermeye, destek olmaya çalışırlar."

"Baston Eş" durumu

Psikolog Esra Tuncer, çocuklukta yaşanan olaylara örnek olarak da şunları söylüyor. "Kuşkucu bireylerin çoğu, çocukluklarında kendilerine yalan söylenmiş, ebeveynlerine ne yazık ki güven duyamamış çocuklar oluyor. Bu çocuklar ileride insanlara karşı güvensizlik geliştiriyor ve kuşkucu oluyorlar. Bu kuşkucu tablo zaman içinde dayanıksızlık olarak gelişimini tamamlıyor."  Tuncer'e göre, dayanıksız olan insanların yanında genellikle kendilerine destek olamaya çalışan bir eş bulunuyor ve onu korumaya yönelik davranışlar gösteriyor ama bunların bir faydası olmadığı için bir süre sonra eş de bıkkınlığa giriyor. Ve bu insanların ikili ilişkileri olumsuzluklar sonucu ciddi olarak tehlikeye giriyor.

Şemaların alanları

Psikiyatr Dr. Alp Karaosmanoğlu'na göre; Yaşamımız boyunca, bazı temel ihtiyaçlarımız oluyor. Bunlardan en önemlilerinden biri sevgi, bağlanma ve yakınlaşmayı öğrenme ihtiyacı, yani güvenli bağlanma-ayrılma-dışlanma diye tanımlanıyor bu. İkincisi, gereksinimler ve duyguların ifade özgürlüğü, yani kendi hak ve isteklerimizi ifade etmeye her zaman ihtiyacımız var. Örneğin, kişinin bir duygusu, isteği varsa bunu çekinmeden söyleyebilmeli. Bir diğer ihtiyaç, gerçekçi  limitler alanı ki bu da şu demek: Çocuklar büyürken, sınırlarını öğrenmeye ihtiyaçları oluyor ve bazen, sınırların öğretilmesinde ne yazık ki, aileler yetersiz kalabiliyor. Örneğin gereksiz yere ve subjektif olarak, "Prenses kızım", "aslan oğlum" yaklaşımı kimseye sınırlarını öğretmez. Böyle büyüyen çocuklar ileriki yaşantılarında incinmeden reddedilmeyi öğrenemez. Bu gibi insanlar banka kuyruklarında beklerken bile arıza yapar.  Eleştirileri, kişiliklerine yapılan hakaret olarak algılar.

Karaosmanoğlu, "Oyun ve içtenlik şeması var ayrıca. Biliyorsunuz oyun, çocukların en doğal ihtiyacıdır. Ve kendini baskılamaya, zevklerini ertelemeye eğilimli olmak bu alandaki yaralanmaları getiriyor. İleri derecede mükemmeliyetçi anne, babanız varsa oyuncaklarınızla bile doğru düzgün oynayamazsınız. Sonuçta  aşırı derecede düzen görerek büyüyenler, düzen dışı olaylarda rahatsız olur. Birden, doğaçlama duygu ifadeleri olamaz. Küçük hatalarda bile kendilerini ya da başkalarını cezalandırma eğilimi gösterirler.

İhtiyaçlardan biri de hareket özgürlüğü, yeterlilik ve kimlik algısı ki, bir çocuk olarak büyürken, anne ve babamızın bize güvenimizi kazandırmakta yardımcı olması, kendi kanatlarımızla uçmayı öğretmesi lazım. Bunu yapmazlarsa, kendimizi yetersiz olarak görebiliriz.  Hareket özgürlüğünün yoksunluğu altında, dayanıksızlık, bağımlılık, duygusal yoksunluk, terk edilme, yapışıklık, iç içelik vardır. Ve dayanıksızlık, başlı başına bir pek çok rahatsızlığın temelinde yer alıyor" diyor.

Dayanıksızlık hangi alanlarda kendini gösterir?

Tıbbi: kalp krizi, AIDS, kanser, beyin kanaması veya amansız herhangi bir hastalığa yakalanma endişesi olur.

Ruhsal : Çıldırma, aklını kaybetme korkusu olarak ifade edilen kişinin kendi ruhsal dengesine olan güvensizliği vardır.

Maddi: Tüm parasını kaybederek muhtaç hale gelmekten korkar.

Çevresel: Asansörler, saldırıya uğrama, uçaklar, depremler, kedi, köpek, örümcek gibi yaşam içinde karşılaşılabilen durumlardan korku vardır.

Adli: Kişi her an başına yasal bir sorunun geleceğine ve altından kalkamayacağına, ceza alacağına veya hapis yatacağına dair bir korku türüdür.

Dayanıksızlığı nasıl değiştireceğiz?

a)Şemanızın kökenlerini anlamaya çalışın.

b)Özgün korkularınızın bir listesini yapın.

c)Korkulan durumların bir sıralanmasını oluşturun.

d)Sevdiğiniz insanlarla buluşun ve korkularınızla yüzleşebilmenizde onların desteğini alın.

e)Korktuğunuz olayların olabilirliğini hesaplayın.

f)Her korku için bir başa çıkma kartı hazırlayın.

g)İçinizdeki çocukla konuşun. Çocuğunuza güçlü ve cesur bir ebeveyn olun.

h)Gevşeme tekniklerini öğrenin ve uygulayın.

i)Görselleşme sırasında her korkunuzla teker teker başa çıkın.

j)Her korkunuzla gerçek yaşamda başa çıkın.

k)Attığınız her adım için kendinizi ödüllendirin.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Psikiyatri Haberleri