Şalom Gazetesi'nden Raquel Aşkaner Habib, Psikolog Dr. Neslihan Zabcı ile doğum esnasında doktorların fiziksel olarak kestikleri ama uzun yıllar boyunca annelerin ve çocukların arasında kesilemeyen psikolojik kordon bağının önemi ve bunun etkilerini konuştu... Söz konusu söyleşide yer alan ayrıntıalr şöyle:
Raquel Aşkaner Habib / Şalom Gazetesi
Dr. Neslihan Zabcı, Boğaziçi Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık Bölümü’nden mezun oldu, yüksek lisansını İstanbul Üniversitesi Klinik Psikoloji Bölümü’nde tamamladıktan sonra, Paris V Üniversitesi’nden (La Sorbonne) ‘Çocuk ve Ergenin Ruhsal İşleyişinin Projektif Testlerle Değerlendirilmesi’ konusunda uzmanlık diploması aldı. Halen kurucusu olduğu Nesil Danışmanlık Merkezi’nde çocuk, ergen ve yetişkinlerle klinik çalışmalarına devam ediyor.
Kanımca çoğu annenin zorlanmakta olduğu bir konuya parmak basacağız. Anne ve çocuğu 9 ay süresince bağlı tutan, çocuğa yaşam veren bu kordonu sizce psikolojik olarak kesmeli miyiz ve kesebiliyor muyuz?
Bu konu kesinlikle çok hassas ve önemli bir konu ancak bu bağın kesinlikle sağlıklı bir biçimde kesilmesi gerekir. Bu bağın kesilmesinin farklı aşamaları ve farklı etkenleri vardır. İlk üç ay bebek, “Annem ve ben bir bütünüz” gibi görür ve ona bağlanamaz çünkü anne kendisinin bir uzantısıdır. Ancak üçüncü aydan sonra etrafındakileri farkına varır ve anneyi de farklı biri olarak algılar. Dördüncü aydan itibaren anneye bağlanmaya başlar. Bu ayrışmanın birinci aşamasıdır. Dördüncü aylarda anne gittiği zaman ağlamaya başlar. Bu aylarda anne çocuğa yapışıp hiç bir işle ilgilenmeyerek veya evde sürekli çocuğun başında onu kaygı ile gözetlemesi, ilerleyen yıllarda çocuk oyun oynarken bile çocuktan önce oyuna müdahale etmesi ya da hiç yalnız oynamasına izin vermemesi bu bağı kesmekte zorluklara neden olur.
Anne ile bebek arasındaki en büyük bağ olan emzirme sürecinin bu psikolojik kordon bağının kesimindeki önemi nedir?
Tıp doktorlarınca emzirmenin iki yaşına kadar devam etmesi önerilse de biz psikologlar bunu çok uzun bir süre olarak görüyoruz. Çünkü çocuklar yürüme ile beraber anneden uzaklaşıp keşfetme ve ikici ayrışma dönemine adım atarlar. Bu yıllarda keşif dönemine giren çocuklar halen emziriliyorsa, ana merkezleri olan anne bedeninden ve onun yarattığı müthiş hazlardan uzaklaşamazlar dolayısı ile dış dünyaya olan yatırımları gelişemez.
Bu durumda emzirme kordon bağını kesmede ilk unsurlardan birini teşkil ediyor. Peki, emzirme ve dolayısı ile bu bağın kesimi hangi aylarda başlamalı?
Memeden soğuma dönemi kademeli olarak, altıncı ay civarında katı gıdalara geçişin başlaması ile olmalı. Psikolojideki tüm diğer konular içinde değişiklikler hep kademeli olarak çocukların hayatına sokulmalı. Tabii ki sembiotik dönemde (ilk 3 ay süresince) bedenlerin iç içe olduğu bu aylarda böyle bir ayrışma için erken olur. Ancak 4-6 ay arası çocuk artık dış dünya ile ilgilenmeye başlar. Ve anneden ilk ayrışma süreci başlar.
Ayrışmanın diğer yaşlardaki süreçleri nasıl devam eder?
Yuva önemli bir ayrışma ve bireyselleşme sürecidir. Yuvaya alışma süreci de kademeli olmalıdır. Ancak yuvaya alışma sürecinde de zorluk çeken çocukların aslında anneleri ile kesemedikleri bağların etkisi çok büyüktür. Özellikle kaygılı anneler çocuk yuvaya gitmeye hazır olsa da halen kapıda bekler. “Ya beni isterse, ya ağlarsa, hemen burada olmalıyım” düşüncesi ile aslında farkında olmadan tüm kaygısını çocuğa yansıtır. Bu tarz anneler genelde daha korumacı ve aşırı kaygılı annelerdir ve ayrışma sürecini zorlaştırırlar.
Bu tarz kaygılı annelerin çocuklarına istemeden de olsa verdikleri zararlar var mıdır?
“Benim varlığım çocuğum için daha güvenli” diye düşünen anneler, aslında çocuk için hiç bir ayrılık süresine izin vermeyerek çocuklarını ayrılıklara hassas kılıyorlar. Tabii ki bunu bilinç dışı yapıyorlar. Anne her durumda çocuk için karar verip onun adına adımlar atarak çocuğun kendi başına karar verebilme yetisinin gelişmesine engel oluyor. Ve bu çocuklar annesiz yaşamakta zorlanıyor. Bir çocuk “Ben bir başkası olmadan da yapabilirim, bir şeyler becerebilirim ve ben de bir bireyim” düşüncesinin temelini ilk olarak annesinin kendisine tanıdığı alan içerisinde atabilir.
Annelerin bu tarz davranışları çocukların sosyal hayatını nasıl etkiliyor?
Bu durumda yetişen çocuklar daha pasif ve takipçi ve lider özellikleri zayıf çocuklar olabilirler. Çocuğun hep bir adım gerisinde olmak, ona alan bırakmak çok daha fazla çocuğu güçlendiren bir durumdur.
Ayrışma sürecinde tüm rol çocukta mıdır? Anne ne kadar etkindir?
Ayrışamayan çocuk yoktur, ayrılamayan anne vardır! Tabii ki burada annenin de ruh sağlığı çok önemlidir. Çocuğun davranışları annenin ruh hali ile ilintilidir. Anne ne zaman hazırsa çocuk o zaman ayrılabiliyor.
Çocuklarla bağımızı zamanında kesmezsek sonuçları ne olabilir?
Bu çocuklar hayatta yalnız kaldıklarında tek başlarına yetemeyebilirler, tek başlarına ödev yapamayabilirler, sorumluluk alamayabilirler. Üzücü olan ise, ileriki yıllarda bu tarz çocuklara bazı psikolojik sıfatlar takılıp ve öğrenme bozuklukları teşhisleri konulmasıdır. Adeta anneler bu tarz çocukların ‘yedek benlikleri’ oluyorlar ve anne yanında olmadığı için ders çalışamıyorlar veya yalnız oldukları için başaramıyorlar.
Özetlersek, çocuğa ne mesajı vermeliyiz ki ayırma sürecini daha kolay atlatsın ve bağını sağlıklı bir şekilde kesebilsin?
“Beni sevenler var, ama bu kişiler her an benimle değiller. Ara sıra gelirler ve giderler. Ve tekrar gelirler.” Çocukları ayrılığa hazırlamak iki zıt ucu olan bir konu. Bir tarafta çok var olan anneler, öteki tarafta hiç var olmayan anneler var. Ruhsal olarak var olmayan annelerin çocukları da anneye daha sıkı bağlanabiliyor. Her an annem gidecek korkusu çocukları daha çok anneye bağlıyor. Çocuklar saat tutmaz, onları kandıramazsınız. Ruhsal olarak orada değilseniz anlarlar ve geçirdiğiniz zaman asla onlara yetmez. Çalışan anne eve gelince çocuğu ile öyle bir sarılır ki ve öyle bir keyifli zaman geçirir ki çocuk anneye ve sevgisine doyar. Öteki tarafta tüm gün çocuk ile yoğunluk içinde beraber olan ve şikayet eden bir annenin çocuğu ise annenin bu ruh halini anlayacak ve çocukla olmak istememesini hissedecektir.
Annelere ne önerirsiniz?
En önemlisi, annenin çocuğun alanını kabul etmesi ve ona o alanda yaşamasına izin vermesidir. Kıyafet seçiminden, oyun seçimine, yemek seçimine müdahale etmemesi, oyunda önde koşmaması ve en önemlisi çocukların nesnelere yatırım yapmasına izin vermesi gerekir. Anahtar ipucu: Anne değişince, çocuk değişir. Dolayısı ile anneler önce kendilerine şu soruyu sorabilmeliler; “Acaba benim mi bir ayrılık kaygım var? Acaba bu ayrılık benim için neden zor?” Eğer durum bu ise, önce durumu kabul etmeli sonra belki de bir uzmandan destek almaları gerekebilir.