Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Runa İdil Uslu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çocukların kreşe gönderilme yaşının çok önemli olduğunu söyledi.
Kreş için uygun dönem belirlenirken çocuğun kişilik ve gelişimi ile ona bakan anne-baba ya da bakıcının kişilik yapılarının ve koşullarının da göz önüne alınması gerektiğini belirten Uslu, “Çocukların normal koşullarda 3- 3.5 yaşında kreşe başlaması uygundur. Annenin çalışıyor olması ya da bakıcı sorunu gibi zorunlu hallerde bile 2.5 yaşına kadar evde bakım yapılması, 2.5 yaşından itibaren kreşe verilmesi uygun” dedi.
Uslu, çocuğun “ilk 3 yaş içerisinde kendisine birinci derecede bakım veren kişiye yoğun olarak bağlandığı ve kuvvetli bir ilişki geliştirdiği için bu yaş aralığından önce kreşe verilmesinin uygun olmadığını” ifade etti.
“6 AYDAN İTİBAREN AYRILMA KAYGISI GELİŞİYOR”
Bakım verenle çocuğun arasındaki iletişim biçiminin önemine dikkat çekerek, olumlu bakım koşullarında yetiştirilen bebeklerin her zaman bağlanmayı geliştirdiklerini dile getiren Uslu, “Bu bağlanma, beraberinde 6 aydan itibaren ayrılma kaygısını getiriyor. Sağlıklı bir çocuk, bu aydan itibaren bağlandığı kişiden ayrılmaya olan itirazını ifade edebiliyor” diye konuştu.
Ayrılma kaygısını, 8 aylık bebeğe bir yabancının yaklaşması halinde bebeğin anneye sarılması, yüzünü gizlemesi ya da suratını asması gibi davranış örnekleriyle anlatan Uslu, bu dönemde çocukların yabancılardan hoşlanmadığını, korktuğunu ancak bunların sağlıklı bağlanma işareti olduğunu söyledi.
Uslu, çocukların hissettikleri ayrılma kaygısının zaman içinde güçlendiğini, 1.5-2 yaşlarında en üst düzeye çıktığını, sonrasında ise yavaş yavaş becerilerinin gelişimi ile birlikte azaldığını ancak hiçbir zaman sıfırlanmadığını kaydetti. İyi gelişen bebeklerin, 2.5-3 yaşlarında bakım verenin kısa sürelerle gözünün önünden uzaklaşmasına tahammül edebilecek hale geldiğini anlatan Uslu, “Bunun da koşulu vardır. Çocuğun annesinden bu şekilde uzaklaşabilmesi için, kreşte bağlanabileceği birisini bulması gerekir. Bu kişi de tercihan öğretmen olmalıdır. Bebek kreşte öğretmenine bağlanabildiği anda annesinden kısa süreli ayrılmaya tahammül edebilecektir, aksi taktirde bağlanacak birisi yoksa çok yoğun ayrılma kaygısı yaşar” diye konuştu.
“KREŞİN TADI DAMAĞINDA KALMALI”
Çocuğun, kreşte öğretmenine bağlanmasının da zaman alacağını vurgulayan Uslu, şunları kaydetti:
“İdeal olan, kreşe verirken, yumuşak geçişlerle aşamalı olarak ayrılık süreleri ayarlanmalı. Çocuğun kreşte vakit geçirdiği zaman dilimi yavaş yavaş artırılmalı. Başlangıçta, her gün düzenli olarak kreşe gitmeli ve anne de kreşte durmalı. Çocuk, ilk günlerde annenin yanından ayrılmayabilir, etrafı keşfetmeye çalışır ve dönüp dönüp anneye bakar ya da oynarken annenin yanına gelir ve tekrar oyuna döner. Bu şekilde adeta pilini şarj eder. Böylece yavaş yavaş ortama alışmaya başlar.
Çocuk, ilk günler 1 saat olacak şekilde anne ile birlikte oyun saatlerinde kreşe gitmeli. Kreşin tadı damağında kalmalı ki ertesi gün yine gitmek istesin. Kreş çıkışında çocuğa, beraber oynanacak bir oyun, birlikte parka gitme gibi ödüller verilmeli. Sonraki günlerde ise kreşte kalış süresini çocuğun tepkileri belirleyecektir. Ayrılma kaygısı sürüyorsa aşamalı alıştırma sürdürülerek faaliyet saatlerini de kapsamalı, üçüncü aşamada öğle yemeğine kadar kalınmalı, son aşamada ise uyku saati ve tam gün kreşte vakit geçirilmelidir. O süreçler içerisinde de anne, ilk günler orada otururken, daha sonra çocuğu 'Şimdi gidiyorum, 2 saat sonra gelip seni alacağım' diye bilgilendirerek ve mutlaka söz verilen saatte orada olunacak şekilde bir tutum sergilemeli. Kesinlikle, çocuktan gizlice kaçılmamalı ancak çocuğu bırakırken kararlı davranılmalı. Anne, ayrılıkla ilgili kendi kaygısını çocuğa yansıtmamalı.
Çocuklarda zaman kavramı gelişmediğinden dönüş saati ile bilgilendirme “Uyandıktan sonra”, “Oyun saatinden sonra” gibi faaliyetlerle anlatılmalı.”
“BEYİN, EN YOĞUN OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE GELİŞİYOR”
Uslu, kreşe alışma sürecinin çocuğun yapısına göre değiştiğini ancak tüm çocukların belli bir süreden sonra mutlaka birebir ilgilenen kişiden uzaklaşarak kreşe gitmesi gerektiğini söyledi.
Çocukların duygularının iyi gelişebilmesi için çevresel uyaranları yeterince alması gerektiğini anlatan Uslu, “Bunlar karşılıklı iletişim, kitaplar, oyunlar, şekil ve sayı ile ilgili oyunlar, konuşma, dil kabiliyetidir. Bunlar da çevresel uyaranlarla daha hızlı gelişir” diye konuştu.
Uslu, çocuğun beyin gelişiminin en yoğun okul öncesi dönemde geliştiğine dikkati çekerek, bu nedenle bu süreçte verilecek uyaranların çok önemli olduğunu kaydetti. Çocuğunu kreşe gönderemeyecek durumda olan ailelere de uyarıda bulunan Uslu, “Bu durumda da evde çocukla zihin gelişimini destekleyecek oyunlar oynanmalı, kitap okunmalı ve konuşarak iletişim kurulmalı” dedi.
Uslu, çocuğun, kardeşi dünyaya gelmeden kreşe başlatılması gerektiğine de dikkati çekerek, “Çünkü, çocuk 'kardeşim geldi, beni evden attılar' gibi bir bağlantı kurabilir. Bu nedenle kardeş doğmadan bir süre önce çocuk kreşe başlatılmalıdır.” dedi.