Çocuğa aşırı bağlılık dostları unutturuyor

Yeni doğan her bebek, aileye önce mutluluk ardından da sorumluluk getiriyor. Anne-baba, çocuk doğduktan sonra arkadaş ve dostlarıyla ilişkilerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalıyor.

Bebek sahibi çiftler, çocuksuz aile dostları ile arasına mesafe koyuyor. Uzmanlara göre çocuksuz ailelerde karı-koca şeklinde sürdürülen roller, çocuklu ailede anne-baba olarak şekilleniyor. Psikolog İlkim Öz Tan, Türk toplumunda çocukların her zaman ön planda tutulduğunu söylüyor. Anne ve babanın çocuğu hayatının merkezine koyduğunu belirten Tan, "Özellikle ilk 2 sene, annelik içgüdüsüyle ortaya çıkan çocuk merkezli yaşamın önüne asla geçemezsiniz." diye konuşuyor. Ortaya çıkan toplumsal problemi aşmanın yolu ise 'empati' kurmaktan geçiyor. Psikolog Tan, empati yapması gerekenin daha ziyade, çocuklu aileler olduğunu şöyle açıklıyor: "Çünkü anne ve baba, çocuksuz aile olma psikolojisini biliyor. Ama çocuksuz ailelerin tersi bir şansı yok."

Uzmanların saptamaları, bebekli ailelerin, çocuksuz ortamlarda tedirginlik duyduklarını gösteriyor. Yeni doğan bebeklerde ağlama ve emzirme gibi ihtiyaçlar, dost sohbetlerini etkiliyor. Çocuk biraz daha büyüyüp hareketlilik kazandıktan sonra aileler arasındaki ilişki neredeyse kopma noktasına geliyor. Misafirliğe giden aileler, çocuklarının ortalığı dağıtması, kirletmesi ve gürültü yapmasından rahatsızlık duyuyor. Miniklerin bu davranışları normal olsa da ebeveyn, arkadaşlarının üzüldüğünü sezince misafirliğe gitmeme kararı alıyor. Özellikle küçük yaşlarda ilgi merkezi olmak isteyen çocuklar, büyüklerin rahatça yeme, içme ve konuşma isteklerini engelliyor. Psikolog İnci Baylav, çocuğun doğumuyla başlayan ailenin sosyal ilişki düzeninin değişmesini, 'tehlike değil, sosyal bir olgu' şeklinde tanımlıyor. Baylav'a göre bu değişim aslında evlilikle başlıyor: "Evlilikten sonra arkadaşlıklarda elemeler yapmak zorunda kalıyorsunuz ve farklı aileler içine giriyorsunuz." Psikolog Baylav, çocuklu ailelerin yakınlaşmasını ise 'rahatlık' şeklinde izah ediyor.

Psikolog İlkim Öz Tan da psikoterapi seanslarında çocuklu ya da çocuksuz ailelerin bu ilişki değişiminden duydukları rahatsızlıkla sıkça karşılaştığını belirtiyor. Tan, gözlemlerini şöyle anlatıyor: "Çocuksuz karı-kocalar, kendilerini izole edilmiş hissediyor. Dostlukları çok köklü olan ailelerde bile herhangi bir tarafın çocuğu olduğunda, görüşmeler azalıyor. Çocuğu olmayan taraf, bunları hep bahane olarak algılıyor. Bu defa o da kendisini çekiyor." İlkim Öz Tan, çocuğu olmadığı için, "Toplum bizi aile olarak görmüyor." diyen ailelerle karşılaştığı gibi, "Çocuğumuz olduğu için uzaylı gibi görülüyoruz." diyen ailelerin de varlığına dikkat çekiyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Aile Sağlığı Haberleri