Psikiyatr Dr. İbrahim Bilgen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, her bireyin günlük yaşamında çeşitli nedenlerden kaynaklanan strese karşı dayanma eşiği olduğunu, bu eşiğin kişiden kişiye fark gösterdiğini, eşik aşıldığında cinnet gibi acı veren olaylar yaşanabildiğini belirtti.
Cinnetin kişinin strese karşı dayanma gücünün kalmadığı ağır bir ruhsal çöküntü sonucu yaşandığına ancak birdenbire ortaya çıkmadığına dikkati çeken Bilgen, ''Cinnet getirme ağır depresyon geçiren, ani şok yaşayan birinde, paranoid sendromlarda, organik akıl bozuklukları ile alkol ve madde bağımlılarında da görülebilir, genetik de olabilir. Bunun yanı sıra aşırı şüpheci, kıskanç, şizofren veya paranoyak insanlar da cinnet getirebilir'' dedi.
Bilgen, cinnetten söz edilirken ''Bir anda cinnet getirdi'' ifadelerinin çok sık kullanıldığını oysa cinnetin birdenbire ortaya çıkmadığını ifade ederek, şunları kaydetti:
''Cinnet en geç 1 ay öncesinden belirti verir. Kişi suskunlaşır, daha içine kapanabilir, kendine bakımı azalabilir, bakışları donuklaşır, ufak ufak veda sözcükleri kullanabilir. Umutsuzluğu her halinden bellidir. Gelecekten hiçbir beklentisi olmayan bitkin bir haldedir. Ama ne ilginçtir ki kişi cinnetten 1 saat gibi kısa bir süre önce bunun tam tersi bir durum sergileyebilir. O agresif, içine kapanık insan gitmiş yerini canlı, neşeli insana bırakmıştır. Çevresindekiler 'Çok şükür normale döndü, iyileşiyor' diye düşünür. Oysa kişi artık ne yapacağına karar vermiş ve onun rahatlığı içindedir. Bu yüzden tüm acılarından kurtulacağını düşündüğü için son dakikalarında neşeli olur.''
-''CİNNETİ ÖNLEMEK MÜMKÜN''-
Psikiyatr Bilgen, en fazla merak edilen konunun son olarak Rize'de yaşanan cinnet olayında olduğu gibi bir ebeveynin öz evladını nasıl öldürebileceği olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
''Kişi aslında nefret ettiği için evladını öldürmüyor. Bunun tam tersi evlatlarına olan düşkünlüğü onu bu yola iter. Çünkü ona göre dünya acılarla, kötülüklerle doludur. Kendisi öldükten sonra çocuklarına ne olacağını düşünür. Kızının hayat kadını, oğlunun uyuşturucu bağımlısı olduğunu düşünebilir. O yüzden hayata veda ettikten sonra onları bu dünyada yalnız bırakmamak için canlarına kıyar. Bu psikopatlık değildir. Kişi kendini öldürmüyor ancak sadece evladını veya diğer yakınlarını öldürüyorsa işte bu psikopatlığa girer.''
Psikiyatr Bilgen, adeta ''geliyorum'' diye belirti veren cinneti önlemenin mümkün olduğuna işaret ederek, bu konuda aile bireylerine önemli görev düştüğünü söyledi.
Aile bireylerinin birbirlerinin düşünce, duygu ve davranışlarındaki değişiklikleri çok iyi izlemesi gerektiğini ifade eden Bilgen, şöyle konuştu:
''Önceden kişide olmayan sinirlilik, saldırganlık varsa, uykusuzluk, iştahsızlık, şüphecilik başladıysa veya kişi bunun tam tersi konuşkan bir kişiliğe sahipken içine kapandıysa, aşırı alkol tüketimi başladıysa, sorumluluklarına duyarsız olmaya başladıysa hemen uzmandan yardım alınmalı. Kişinin ruh halindeki bozukluğun şiddetine göre tedaviden en geç 1 ay içinde sonuç almak mümkündür. Bu durumdaki kişiler tedaviye karşı çıkabilir ancak aile bireyleri onu mutlaka ikna etmelidir. Aksi takdirde toplumda cinnet olaylarını görmeye devam ederiz.''