Aktüel Psikoloji / Haber Merkezi
Pek çoğumuz nefes alıp verirken burnumuzu mu yoksa ağzımızı mı kullandığımıza dikkat etmeyiz. Doğum sırasında anne karnından çıkartılarak ağlama ile birlikte ilk nefesimizi almamızdan itibaren karşılaştığımız pek çok etken bizim solunum alışkanlığımızı belirler. Birçoğumuz ağızdan alınan nefesle daha çok oksijen alınabildiğini bile düşünebiliriz. Ağız solunumu zararsız ve selim bir durum gibi görünmesine karşın, aslında en doğal ve sağlığımız için en uygun solunum şekli burun solunumudur.
Sürekli ağız solunumu sağlık sorunlarına yol açıyor
Burun sayesinde alınan nefes, akciğerlere ulaşmadan önce ısıtılır, nemlendirilir ve temizlenir. Burnumuzun bu arıtma ve iklimlendirme işlevleri akciğerlerimiz ve genel sağlığımız için çok önemlidir. Eğer burun solunumu yapılamıyorsa veya bir şekilde burunun işlevini engelleyen bir bozukluk varsa, sürekli veya dönemler boyunca yapılan ağız solunumu bazı sağlık sorunlarına yol açabilir.
Burun, dışarıdaki soğuk ve kuru havayı akciğerlere uygun hale getirir. Ağız solunumu ise atmosfer havasının koşullarını değiştirmeden alınan havanın doğrudan boğaz ve akciğerlere ulaşmasına neden olur. Halk arasında “burun etleri” diye bilinen, bizlerin “konka “adını verdiğimiz, burun boşluklarının yan taraflarında bulunan oluşumların bu konuda çeşitli görevleri vardır. Buruna giren hava, konkaların arasından geçer. Bu geçiş bir zaman aldığından bu sürede burundan alınan hava ağızdan alınan havaya göre daha etkili olarak ısıtılır. Ayrıca yine bu yapıları oluşturan hücrelerin üzerinde bulunan ince “titrek tüyler” sayesinde çevre havasında bulunan tozlar, polenler ve bakteriler filtre edilirler. Burada yapışkan özelliği bulunan salgılar da (mukus örtüsü) havada bulunan alerjen ve mikropların büyük çoğunluğunu tutarlar ve akciğere gitmelerini önlerler.
Sağlıklı bir bebeğin solunum şeklini izlediğinizde her zaman burnunu kullandığını; burnu tıkandığında ise ağlayarak bizi uyardığını, açıldığında ise tekrar burundan nefes alıp verdiklerini görürsünüz. Ayrıca karın bölgesi de her soluk alışta dışarıya doğru bombeleşir. Bu solunum şekli içgüdüseldir, öğrenilmemiştir ve en doğal olan solunum şeklidir. Derin nefes alındığında diyafram kası kasılarak akciğerlerin genişlemesine katkıda bulunur ve bu nedenle karın dışarıya doğru bombeleşir. Eğer sığ ve yetersiz soluk alıp verme işlemi yapıyorsak bu durum gerçekleşmez. Burun solunumu ayrıca derin soluk alabilmemize de yardımcı olur. Ağız solunumu yapanlarda yardımcı solunum kasları da devreye girer. Bu kasların çalışması, özellikle çocuklarda duruş (postür) bozukluklarına neden olabilir.
Burun bakteri, toz ve alerjenleri 15 dakikada, akciğerler ise 60- 100 günde temizler
Normal şartlarda bir insan günde 10 bin ila 20 bin litre hava solur. Bunu günde yaklaşık 28 bin kez soluk alıp vererek yaparız. Bu kadar hava içerisinde alınabilecek bakteri, toz ve alerjenler çeşitli hastalıkları tetikleyebilirler. Gözle bile görülemeyen, ancak birikerek çeşitli sorunlara neden olabilen bu zerreciklerin burundan temizlenmesi 15 dakika içerisinde olurken, akciğerdeki hava keseciklerinden (alveol) temizlenmeleri 60 ila 120 gün sürer. Bu durum çeşitli infeksiyonlar, astım ve bazı kronik akciğer hastalıklarının öncüsü olabilir.
Yine burundan verilen hava içerisindeki nem de tutularak vücuttan nem ve sıvı kaybı önlenir. Ağızdan nefes alıp verme ile vücuttan karbondioksit ile birlikte nem de kaybedilir ve bu durum sıvı kaybına yol açar. Bu durum, bir bardak veya cam üzerinde ağız ve burundan verilen nefesle oluşan buhar kıyaslayarak gözlemlenebilir.
Burun tıkanıklığı her koşulda hastalık belirtisi olmayabilir
Bazı burun tıkanıklıkları normal kabul edilebilir. Burun solunumu sırasında, bir tarafın kısmi olarak tıkalı olması sık karşılaşılan bir durumdur. Bir taraf az çalışırken diğer taraf rahattır. Ancak 3-4 saat sonra tıkalı olan tarafın açıldığını, bu sefer diğer tarafın tıkandığı fark edilir. Bu durum burun döngüsü “nazal siklüs” dediğimiz normal burun çalışmasının bir göstergesidir. Ancak yürüme ve koşma gibi herhangi bir fiziksel aktivite sırasında her iki burun deliği de açılmalı ve vücuda hava girişi artabilmelidır. Gece yatıldığında da genellikle altta kalan taraftaki burun deliği tıkanır, yukarıda kalan ise açıktır. Bundan başka hamileliğin belirli dönemlerinde annelik hormonlarına bağlı vücutta su tutulumu ve ödem oluşur. Bu durumda da oluşan burun tıkanıklığı hamileliğin sona ermesiyle düzelir. Bunların dışındaki burun tıkanıklıkları, yani ataklar halinde gelen veya sürekli olanlar, tedavi gerektirebilecek bazı burun sorunlarının belirtisi olabilirler.
Ağız solunumu yapanlarda diş çürükleri ve dişeti sorunları daha fazla görülür
Alınan uygunsuz koşuldaki hava boğaz bölgesine doğrudan temas eder; mukozaların kurumasına yol açarak doğal mukoza direncinin düşmesine neden olur. İçerdiği bakteri ve diğer mikroplarla kronik farenjit gibi infeksiyonlara eğilim oluşturabilir.
Astım hastalarının hasta olmayanlara göre 3-4 kat daha fazla solunum yaptığı bilinmektedir. Böylelikle akciğerlere ulaşan alerjen daha fazla olacaktır. Burun solunumu yapıldığında ise akciğerlere giren alerjen miktarı belirgin olarak düşecektir ve hasta atağı tetikleyen nedenlere daha az maruz kalacaktır. Burun sorunları olan hastalarda, bu nedene bağlı olarak astıma benzeyen klinik görülebildiği bilinmektedir. Bu durumda bronşlara ulaşan havanın değişkenliği nedeniyle tıkanmalar yaşanabilmektedir. Bu duruma “rinobronşial sendrom” adını veriyoruz.
Burun solunumu sayesinde ağız solunumuna göre daha derin nefes alınabilir. Bu durumda akciğerlerden kana geçen oksijen miktarı daha fazla olur. Böylelikle vücudumuza dağılan dolaşım sisteminin taşıdığı oksijen de fazlalaşır. Bu nedenle azalan iş yükü sayesinde kalbin hızı yavaşlar, yükü azalır. Bedenin enerjisi, dayanıklılığı artar.
Burundan Nefes Alıp Vermenin Faydaları
Horlamayı azaltır.
Uyku apne sendromunu (burun kaynaklı) önler.
Kaliteli uyku uyunmasını sağlar.
Ağız-Yüz gelişiminin bozulmasını önler.
Ağız-Yüz kaslarının düzenli eşgüdümlü çalışmalarını sağlar.
Ortodontik bozukluklar, diş ve çene problemleri daha az görülür.
Ağız ve boğaz kuruluğunu önler.
Ağız kokusunu azaltır.
Boğaz hastalıklarının sıklığını azaltır.
Vücudun sıvı kaybını azaltır.
Akciğerlerin hava kirliliğinden korunmasına yardımcı olur.
Akciğer infeksiyonlarının sıklığını azaltır.
Astımlılarda ataklarının sıklığını azaltır.
Ağız solunumuna kıyasla daha derin nefes alınabilir ve akciğer kapasitesi artar.
Kandaki oksijen oranını yükseltir Burundan hava daha yavaş verilebildiğinden, havanın akciğerlerde kalış süresi daha fazladır, bu nedenle kanın oksijenlenmesi daha fazla olur.
Kalp hızını yavaşlatır.
Kalbin yükünü azaltır.
Vücudun dayanıklılığını arttırır.
Odaklanmayı (konsantrasyonu) ve performansı artırır.
Gevşemeyi ve dinginleşmeyi sağlar.
Ağız solunumu düzensiz ve dengesiz bir solunum şekliyken, burun solunumu vücut sağlığına bir ritim ve düzen getirir. Burun tıkanıklıklarının tedavisi üzerine pek çok kaynak bulunmasına karşın pek azında burun solunumunun önemine değinilmiştir. İnsanların bazıları fark etmeyerek ağız solunumunu alışkanlık haline getirmişler, bazıları ise daha uygun olan burundan soluk alıp verme işlemini gerçekleştirmektedirler. Ağız solunumunun sağlık üzerine olumsuz etkileri vardır ve herkes mutlaka burundan soluk alıp vermeyi öğrenmeli, sağlamalıdır. Burun solunumunun önemi hayatidir ve aileler çocuklarına burun solunumunun önemini anlatmalı, burundan nefes alıp vermeyi öğretmelidirler. Bu nedenle geçmeyen burun tıkanıklığı olan hastalar bunun nedenini araştırması için muklaka bir KBB Uzmanına danışmalıdır.