Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin eşi Carla Bruni artık bir fenomen. Yurtdışı gezilerine katılması da katılmaması da uluslararası sorun hâline gelebiliyor. Carla’da görülen ani ‘Sarkozymania’ durumu şimdi dünyada ‘Carlamania’ şeklinde tezahür ediyor.
Fransa’da oldukça hareketli günler yaşanıyor son günlerde. AB dönem başkanlığını almalarının şerefine Paris’teki Eyfel Kulesi’ni 12 sarı yıldızlı AB bayrağı gibi ışıklandıran Fransızların sadece ünlü kulelerinin üzerinde değil tıpkı karikatürlerde olduğu gibi başlarının etrafında da yıldızlar dönmeye başladı bugünlerde!
Bilindiği gibi Lizbon Antlaşması’nı AB üyesi 27 ülkenin kabul etmesi gerekirken, İrlanda geçtiğimiz ay bu antlaşmayı reddetmişti. Polonya Cumhurbaşkanı Lech Kaczynski’nin antlaşmayı imzalamasının ‘anlamsız’ olduğunu bildirmesinin ardından Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler’in de Almanya Mahkemesi’nin ricası üzerine ilgili antlaşmayı imzalamayı askıya aldığını açıklaması ile AB’de işlerin iyice sarpa sardığı söylenebilir.
İrlanda’ya yapacağı geziyi gündeminin yoğunluğu nedeniyle 10 gün erteleyen Sarkozy’nin bu ülkeden istediğini elde edip edemeyeceği ise hâlâ belirsizliğini koruyor. Anlayacağınız Türkiye’de AKP’nin kapatılma davasından tutun da, Dünya Ticaret Örgütü’nün tarım üretimi ile ilgili hazırladığı sözleşmenin içeriğine kadar birçok konuyla ilgilenen Fransa’nın sıkıntıları gırtlağına çökmüş durumda…
Daha ilk günden itibaren AB Dönem Başkanlığı ile uğraşmaya başlayan Fransızların zihinleri zaten bir süredir Elysee Sarayı’nın First Lady’si Carla Bruni tarafından oldukça meşgul ediliyordu.
Nasıl meşgul olmasınlar ki…
Gün geçmiyor ki medyada eski model yeni şarkıcı Bruni’ye dair haber çıkmasın. Hattâ bu konu ile ilgili olarak ülke basını isyanlarda çünkü Nicolas Sarkozy’nin eşiyle çıktığı yurtdışı gezilerinde “Carlamania” olarak nitelendirilebilecek kadar ilgi çekmesi maalesef ziyaretin hedefinden sapıp magazinsel bir içerik kazanmasına sebep oluyor. Örneğin İsrail gezisinde ülke basınının attığı ‘Bruni ve kocası geldi’ manşeti Fransızları iyice çileden çıkartmış olmalı ki önceden İngiltere’nin Lady Diana’sına benzetilen First Lady şimdilerde Fransız Devrimi sırasında idam edilen Mary Antoinette’ye benzetiliyor.
Diğer yandan G8 toplantısı için Japonya’ya gidecek olan Fransa Cumhurbaşkanı’nın yanında eşini götürmeyecek olmasını Tokyo’ya bildirmesinin ardından Japon hükümeti sözcüsü, “Popüler bir kişilik olan eski top modelin Japonya’ya gelmemesinden dolayı herkesin hayal kırıklığı duyacağından emin olduğunu” belirtmesi Carla’yı uluslararası bir figür hâline getiriyor.
Ama ne yapsa yaranamıyor… Gezilere katılsa bir dert, katılmasa başka bir dert!
Malum ‘travma’ mevzusu çok konuşulur oldu son günlerde! Ben, travma olgusunu detaylı bir biçimde kavrayabilme imkânına sınıf arkadaşımın bu konu ile ilgili yaptığı sunumda sahip oldum. Derste öğrendiğim kadarıyla bir psikolojik problemin travma olarak adlandırılabilmesi için aniden meydana gelmesi gerekiyor ve travmatik hadiseler normalde ‘insanın anlama sınırının’ dışına çıkıyor.
Bu yazının konusunu oluşturan beraberliğin geçen yıl Disneyland’da çekilen fotoğraflarla birden gün yüzüne çıktığını ve Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası sırasında Sarkozy hakkında onlarca eleştiri yapan Carla’da meydana gelen ani “Sarkozymania” durumunun insanların ‘anlama sınırlarını zorlamasını’ göz önünde bulundurduğumda şu soruyu sormadan edemiyorum:
“Acaba Bruni ve kocası Fransa’nın travması mı?”