Boşanmak...

Uzm. Psk. Ruşen Nur

Eğitim sürecimde hocalarımızdan birinin evlilikle ilgili söylediği birşey, evli çiftlerle çalışırken zaman zaman aklıma düşer. "Evliliklerin %90'ı kötü gider, %10' u ise mutludur. Evlenen herkes bu %10' nun içinde olacağını varsayarak evlenir." demişti. Bu söylediği yıllar önceydi. Bugün %10 dilimin düşüp düşmediği ile ilgili bir veri yok ama boşanmaların giderek arttığını ve mutsuz evliliklerin çoğaldığını gözlemliyoruz.

Pek çok kişi için boşanma; resmin bozulması, yalnızlık, gelecekten umutsuzluk ve başarısızlık duygusuna yol açar. Bazı kişiler mutsuz bir evliliği sadece resmin bozulmasını, parçalanmasını istemediği için yürütürler. Tabii bilinçaltı resimlerimiz de mutlu sonla biten filmlerden ve masallardan kareler taşıdığından hayal kırıklığı ve öfke dayanılır gibi değildir. Bir danışanım boşandıktan hemen sonra "Ama ben yaşlanınca onunla elele tutuşup yürümek istiyordum" demişti ağlayarak.

Elbette birlikte anılar biriktirdiğimiz veya öyle umduğumuz birini kaybetmek acı verici bir deneyim. Kişinin kendini yaralı, ihanete uğramış, kandırılmış, yıllarından çalınmış hissedebileceği bir süreçtir bu.

Zaten hukuksal boşanma gerçekleşmeden "duygusal boşanma" aşamasından geçilmiştir ancak ayrı yaşamaya geçildiğinde kaybedilen sadece eş değil bir yaşam biçimi ve kimliktir. Boşanan kişi sosyal ve cinsel kimliğini yeniden tanımlamak durumundadır. Tabii ki geleneksel cinsiyet kimliğine bağlı olanlar daha fazla zorluk çekecektir.

Ayrılık sürecinde yaşanan duygular yas sürecinde yaşananlarla benzerdir. Bu süreçler inkar, kendini insanlardan ayırma, öfke, kaybedilenleri geri almak için pazarlık ve son olarak gerçekleri kabul etmektir. Evliliği bitirmeyi istemeyen taraf genellikle "herşey eskisi gibi olacak", "değişeceğim" şeklinde yaklaşımlarda bulunarak karşısındakiyle pazarlık yapar. Bu ise ayrılığı isteyen tarafı daha da uzaklaştırır.

Sıklıkla karşılaştığım bir durum da terapi için gelen bazı çiftlerde, taraflardan biri veya her ikisi ne evliliğin içinde ne de dışında olabilmekte ve her iki durumda da kayıp ve mutsuzluk yaşamaktadırlar. Böyle bir durumda ise çiftler kendilerine yüklenmek yerine; bu çatışmayı anlayıp, acele etmemeleri ve verecekleri karar için bir sürece ihtiyaçları olduğunu anlamalıdırlar.

Bir başka sorun, ilişkiyi bitirme konusunda daha istekli olan taraf karşı tarafa derin bir suçluluk ya da acıma hisseder. Bu nedenle evliliğin devam etmesi sağlıklı bir durum değildir. Daha çekimser olan taraf ise reddedilmiş olmayı kabullenemez ve o da yoğun bir öfke duyar.

Kopan bir ilişkiden arda kalan duygusal bağlardan vazgeçmek oldukça zordur. Bununla birlikte, sona ermiş olan bir ilişkiye duygusal yatırım yapmaktan vazgeçmek de önemlidir.

Acı, hayatımızın çeşitli dönemlerinde karşımıza çıkar ama eğer acının içinden geçip, üstesinden gelebilirsek ödül, daha güçlü bir benlik ve zenginleşmedir. Ayrılma aşamasında derin bir yalnızlık ve gelecekten umutsuzluk yaşayabilirsiniz. İçinde bulunduğunuz ilişkiye kendinizden o kadar çok yatırım yapmışsanız, ilişki sona erdiğinde benlik değeri ve benlik saygısı duygularınız paramparça olur. Yapmanız gereken, kişisel gelişiminize yatırım yapmaya başlamaktır bu boşanma sürecinden daha rahat geçmenizi sağlar.

Boşanma sonrasında kişi kırıldığı ve reddedilmiş hissettiği için "Bir daha sevebilecek miyim" veya "Ben sevilecek biri değilim" gibi duygular yaşayabilir. Boşanma sonrası benliğinizi onarmak için kendinize zaman vermelisiniz.

Şuna inanın; eğer kayıp bir ilişkinin içindeyseniz, kendinizin yok olduğunu hissediyorsanız, kendinizi artık değerli hissetmiyorsanız ve olmayan birşeyleri oldurmaya çalışıyorsanız, artık çok öfkeliyseniz ve kısaca mutsuzsanız boşanmak dünyanın sonu değil!

Anais Nin "Hayat kişinin cesaretiyle orantılı olarak daralır ya da genişler" demiş. Yüzleşmek kolay değil biliyorum ancak ilişkinizde geldiğiniz nokta artık ciddi bir mutsuzluksa zamanı gelmiş demektir. "Birşeyi geride bırakmanın yolu onunla yüzleşmek, daima yüzleşmektir. Hemen yüzleş" demiş Joseph Conrad da.Tek başınıza yapamıyorsanız mutlaka profesyonel yardım alın. İnanın iyi gelir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.