Bizim çocuklarımız, onların çocukları

Prof. Dr. Bengi SEMERCİ
Hollandalı 13 yaşındaki bir kızın dünya turu yapmasına onay veren ailesine devlet dava açtı. Peki 13 yaşındaki çocuklarının evlenmeleri için imza veren ailelere ve bu imzaları onaylayan mahkemelere ne demeli?

İnternette bir haber okudum. Haberin başlığı 'Kızınıza nasıl izin verirsiniz davası'ydı. Hollanda'dan bir haber. 13 yaşındaki Laura, tek başına dünyayı dolaşmak ister, ailesi de onaylar. Ancak hükümet bu duruma karşı çıkarak, anne babaya dava açar. Gerekçe "13 yaşında bir çocuğun tek başına dünya turuna çıkmasının çocuk için tehlikeli, zarar verici olduğu." Bu nedenle izin verilemeyeceğini ve çocuğu korumakla yükümlü olan anne babanın görevlerini kötüye kullandığını düşünen hükümet, aileye karşı çocuğu koruma görevini yerine getirmek üzere mahkemeye başvurur. Mahkeme, hükümet lehine sonuçlanırsa, Laura'nın anne ve babasının 'anababalık hakları' kısıtlanacak. Haberi okuduktan sonra kendi çocuklarımızı düşündüm. 13 yaşında evlenmeleri için imza veren ailelerini, onların imzalarını onaylayan mahkemeleri, görevlileri düşündüm. Haberin devamında davanın hukukçuları ikiye böldüğü; "Çocuklardan ebeveyni mi sorumlu, yoksa devlet mi?" sorusunun gündeme geldiği vardı. Acaba bizim hukukçularımız bu konuda ne düşünüyor, diye merak ettim. Halk "13 yaş çok küçük," diyormuş habere göre. Eminim söz konusu olan dünya gezisi yapmak, hatta sokağa çıkmak olsa bizim halkımız da "Çok küçük," diyecektir. Peki söz konusu evlilik olduğunda, o çok küçük çocukları birden nasıl kocaman olarak görebiliyorlar? Merak ettiğim şeylerden biri de Hollandalı uzmanların düşüncesiydi. Bu nedenle haberi okur okumaz, çok uzun yıllardır Hollanda'da çocuk ve erişkin psikiyatr olarak çalışan Dr. Zeynel Erkut'a telefon açtım. Mahkemenin görüş sormasını beklemeden uzman derneği toplanmış ve bu gezinin çocuğun gelişim dönemine uygun olmadığı kararına varmış. Yani konu çocuk olunca görevli olduğunu düşünerek, birilerinin onlara görevlerini yapmalarını hatırlatmasını beklememişler. Bunların tümünü bir daha okursanız onların çocuklarıyla bizim çocuklarımız arasındaki en büyük farkın, ülkelerinde yaşayan büyüklerin -ki bunlara uzmanlar, halk, mahkemeler, hükümet dahil- onları gerçekten korudukları olduğunu anlıyorsunuz. Biz korumuyor muyuz?

BİZ NASIL KORUYORUZ?

Birkaç yıl önce başka ülkelerin çocukları ile bizim çocuklarımızı kıyasladığım bir yazı için sizlerden mailler gelmişti. "Evet, onların çocukları daha becerikli ve disiplinli ama sevgisiz. Biz çocuklarımızı seviyoruz," diyordu mailler. Çocukları sevmeyi, onların her istediklerini yapmak, hiç sınır koymamak, yemeklerini yedirip, işlerini onların yerine yapmak, sorumluluk vermemek ve sınırsız, yetersiz çocuklar yetiştirmek olarak tanımlarsak bu itirazlar doğru demektir. Yine çocuklarımızı korumayı, "Dur, yapma, düşersin," uyarıları yapmakla, onların öğrenmelerini ve gelişmelerini engellemekle ve bize bağımlı olmalarını sağlamakla açıklıyorsak, haklıyız demektir. Bunlar size gerçek sevgi ya da koruma gibi geliyor mu? Kocaman olduklarında bile kendilerine yetmeyen, başkalarına yararlı olamayan, disiplini, çalışmayı, üretmeyi bilmeyen insanları "Sevgi dolu," diye tanımlamak mümkün mü? Gerekli gereksiz her şeylerine karışılan, hiçbir şeyi denemeyen, hep başkalarının yapmasını bekleyen erişkinler olduklarında korunmuş mu oluyorlar?

Yazının Devamı

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.