Ülkemizde (tıpkı ABD'de olduğu gibi) jüri sistemi uygulansaydı, acaba böyle bir uygulama başarılı olabilir miydi?
Bu soruya verilebilecek cevapların hukukî gerekçelerini takip etmek belki ilginç olabilirdi. Ancak, olumlu ya da olumsuz, verilecek cevabın, hukukî değil, psikolojik gerekçelerinin daha ilginç olacağını sanıyorum. O bakımdan ilginç olanın değil, daha ilginç olanın peşinden gidelim; ve soruyu şu şekilde soralım:
- Türklerin vicdanı (kollektif bilinçaltı) bir sanığı jüri sistemiyle yargılamaya uygun mudur?
Önce halkımızı bütünüyle temsil eden bir jüri heyeti tasavvur ediniz; sonra, bugünkü hâliyle uzman hukukçuların (hakim ve savcıların) yargıladığı sanıkların kaderine, halkın arasından seçilmiş bu jüri heyetinin (bizzat kendinizin) hükmettiğini varsayınız.
Bu durumda, yargıda adaleti sağlamak daha mı kolaylaşır, yoksa daha mı zorlaşır?
* * *Bu varsayımı ciddiye alacak olanların, aynı zamanda Türklerin empati yeteneklerini de sorgulamış olacaklarını gözden kaçırmamaları gerekiyor.
Sanığı yargılarken halkımız cezalandırmaya mı eğilimli davranır, affetmeye mi?
Kendisini sanığın ve/veya suçlunun yerine koymayı mı tercih eder, mağdurun yerine mi?
Bu tür sorulara cevap vermenin, bilhassa bir açıdan, pek kolay olmadığını bilmez değilim.
Hangi açıdan?
Bilimsel açıdan....
Evet, muhtemel cevaplara bilimsellik kazandırmak pek o kadar kolay değil.
Bu güçlük, sorunun değerini azaltmamalı. Soru ciddidir. Cevapların karakterini bilemem ama sorunun kendisi gayet bilimseldir.
Dikkatli oluna!
* * *Soruyu Türkler üzerinden cevaplamakta zorlananlar, bu hususta Rus karakterinin nasıl tepki verdiğine bakabilirler.
İngiliz tarihçi Edward Hallet Carr, “1860'larda” der; “Rusya'da Batı modelini taklid ederek jüri sistemi kurulduğunda, mahkumiyet kararları sağlamanın çok zor olduğu ortaya çıkmıştı.”
İlginç, değil mi?
Acaba niçin?
Evet, niçin Rus vicdanı, sanıkların hüküm giymelerine eğilim duymaz? Duymamış?
Carr'ın açıklaması şöyle:
- “Suçun en açık olduğu davalarda bile, jüri üyeleri sanığı suçsuz çıkarmak için dayanılmaz bir dürtü duyuyorlardı.”
Türkler de böyle mi davranırlardı acaba?
Bir düşünelim bakalım, bizler de tıpkı Ruslar gibi, sanığı suçsuz çıkarmaya mı çalışırdık?
* * *Yukarıdaki soruya cevap vermeden önce, dilerseniz, bir de Rus vicdanının sesine kulak veriniz.
Dostoyevski, Bir Yazarın Günlüğü'nde, Rus halkının bu davranışını şu şekilde analiz ediyor:
- “Jüri koltuğunda oturuyoruz ve belki de şöyle düşünüyoruz:
“Kendimiz sanıktan daha mı iyiyiz? Biz zenginiz ve güvenlik içindeyiz; ama eğer kendimizi onun durumunda bulsaydık, belki de onun yaptığından daha kötüsünü yapacaktık - öyleyse sanığı suçsuz bulalım.”
Belki de bu şekilde düşünmemiz iyidir; bu içten bir affediştir.
Belki de bu, dünyanın henüz bilmediği daha yüksek bir Hristiyanlığın müjdesidir.”
Görüldüğü gibi, ünlü Rus romancısı, açıklamasını, Rus vicdanını Hristiyanlığın oluşturduğu iddiasına dayandırıyor.
E.H. Carr'ın yorumu, bu analizi daha da anlaşılır hâle getirir:
- “Bazı Batılılarca gerçekdışı bir gösteriş olarak görünebilen genel günaha kişisel olarak katılma duygusu, hiç kuşkusuz Rus karakterinde derinliğine bulunan bir duygudur ve Rusların kökü derinde olan ortaklık içgüdülerine bağlanabilir. Çoğu zaman Rusların en karakteristik niteliği olarak kabul edilen sonsuz hoşgörüyü bu duygu açıklar herhalde. Ruslar arkadaşını eleştireceğine onun günahındaki kendi payını kabul eder.”
Peki ya Türkler?
Türkler toplumsal günahları, birbirlerinin günahını paylaşmakta ne denli isteklidirler?
* * *Jüri sistemine uygunluk ile demokrasiye uygunluk arasında bir eşdeğerlilik varsa, verilecek cevaplar Türklerin demokrasiye yatkınlığını da tartışmaya açacaktır.
Rusların demokrasiye yatkın olmadığı malum. Sebebi de.
Peki Türklerin?